Bayraktar, yaptığı açıklamada, yazlık çeşitlerle Mayıs ayında Çukurova bölgemizde başlayan hasadın, sırasıyla İzmir, Bursa illerinde yapıldığını, Afyonkarahisar'da devam ettiğini belirtti. İç Anadolu Bölgesi'nde önemli patates üreticisi iller olan Niğde, Nevşehir'de de hasadın başladığı bilgisini veren Bayraktar, Eylül ayının ortasından itibaren kışlık patatesin devreye girmesiyle birlikte patates hasadının daha da yoğunlaşacağını bildirdi.
Patates üreticilerimizin bir yıl boyunca emek harcayarak dikimden hasada kadar pek çok zorlukla başa çıkmaya çalıştığını vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:
“Üreticilerimizin elini kolunu bağlayan en önemli unsurların başında ise iklim koşulları gelmektedir. İklim koşullarında yaşanan bir olumsuzluk ürünü doğrudan etkimektedir. Nitekim odalarımızla yapılan görüşmelere göre, aşırı yağışlar patateste hastalıklara yol açtı. Özellikle Nevşehir, Niğde gibi illerimizde üreticilerimiz, hastalıklara hazırlıksız yakalandı. Yaşanan hastalık nedeniyle üreticilerimizin ilaçlama masrafları arttı. Verimde de kayıplar var. Ekim alanlarındaki artışa bağlı olarak beklenen üretim artışı beklentisi, yaşanan hastalıklar nedeniyle geçen yılın seviyelerinde gerçekleşeceği odalarımızca ifade edilmiştir. Yaşanan verim düşüklüğüne rağmen patatesin üretici satış fiyatı ortalama kilogram başına 60 kuruş civarındandır.
Görüldüğü üzere meydana gelen aşırı yağışlar, hastalık riskini artırmakta, hastalıklarla zamanında mücadele edilmediği takdirde de ürün zayi olmaktadır. Bu nedenledir ki üreticilerimizin ürettikleri ürünlerin heba olmaması için hasatlıkların zamanında teşhis edilerek mücadeleye başlanması önem arz etmektedir.”
“Yağışlar, gece gündüz sıcaklık farklılıkları rekolteyi etkiledi”
Ülkemizde patates üretiminin yoğun olarak yapıldığı illerin Niğde, Konya, İzmir, Afyonkarahisar, Kayseri ve Bolu olduğunu, bu illeri Aksaray, Nevşehir, Adana, Sivas, Bitlis ve Erzurum'un takip ettiğini belirten Bayraktar, şu bilgileri verdi:
“Patates siğili hastalığı nedeniyle karantina tedbirleri kapsamında ekim yasağı getirilmesiyle üretimin bir bölümü, Nevşehir, Niğde gibi illerimizden diğer illere kaydı. Nitekim Kayseri ilinde üretim geçmiş yıllara nazaran iki katına çıkmış, Konya, Adana, Bitlis gibi illerimizde de üretim artmıştır.
Ülkemiz üretiminde önemli bir yeri olan patates, son yıllarda en fazla gündemde olan ürünlerden biri oldu. Üreticilerimizin yaşadığı pazarlama sorunları nedeniyle fiyatların dibe vurmasının ardından önce ekim alanlarının daralması, sonra olumsuz hava koşullarının da etkisiyle rekolte, 2013 ve 2014 yıllarında gerilemesinin ardından fiyatlar tavan yapmıştı. 2014 yılında 4 milyon 166 bin ton düzeyinde gerçekleşen üretimin, 2015 yılında yüzde 16 artışla 4 milyon 831 bin tona çıkacağı bekleniyordu. Fakat, bu yıl rekolte yüksek beklense de meydana gelen yağışlar, gece ve gündüz sıcaklıkları arasındaki dengesizlikler, çeşitli hastalıklara yol açarak ürünü olumsuz etkiledi. Rekolte tahmin edilenden düşük olacak. Odalarımızdan aldığımız bilgilere göre, üretimin, yaşanan hastalıklar nedeniyle geçen yılın seviyelerinde gerçekleşecek gibi görünüyor.”
Patateste planlı ve sürdürülebilir bir üretimin gerçekleşmesinin üreticilerimizin en büyük beklentisi olduğunu vurgulayan Bayraktar, “Üretimde meydana gelen dalgalanma ve pazarlama sorunları, üreticiden tüketiciye tüm tarafları derinden etkilemekte, pazarlama sorunlarının yaşandığı dönemde düşük fiyat nedeniyle üretici mağdur olurken, arzın daraldığı dönemde yüksek fiyat nedeniyle bu kez tüketiciler olumsuz etkilenmektedir” dedi.
“Üreticilerimizin pazarlık güçleri yok”
Üreticilerimizin tam olarak örgütlenememesi nedeniyle pazarlık güçleri bulunmadığını ve bu yapıda yaşanan sorunların daha da derinleştiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Üreticilerimizin kendi ürettiği üründe söz sahibi olabilmesi, sahip oldukları hakları etkin bir şekilde kullanabilmesi ancak örgütlenmeyle mümkündür. Bilindiği üzere Avrupa Birliği ülkelerinde pazarlanmanın büyük bir çoğunluğu üretici örgütlerince yapılmaktadır. Sorunun çözümüne yönelik olarak üreticilerin örgütlenmesi ve örgütlenme bilincinin oluşması eğitim ve yayım faaliyetlerine daha fazla ağırlık vermekle mümkündür. Bunun yanı sıra, Tarımsal Üretici Birlikleri'ne gerekli kaynak aktarılarak finansman bakımından güçlendirilmelidir. Birlikler, bu şekilde fonksiyonel hale getirilerek bir müdahale kurumu gibi çalışmaları sağlanmalıdır.
Üretimde istikrarın sağlanması bakımından üretim planlaması yapılmalı; çiftçi nerede ne kadar ürün yetiştireceğini bilmeli, üretim Türkiye'nin ihtiyaçlarına göre belirlenmelidir. Üreticilerimizin alın terinin karşılığını aldığı, istikrarlı ve sürdürülebilir bir üretim gerçekleşmesi en büyük temennimizdir.”