Deprem bölgesindeki yıkım, ekolojiyi ciddi boyutta etkiledi. Bir canlının yok olmasının domino taşı etkisi yaratacağını belirten uzmanlar, deprem bölgesindeki ilaç satan bayi enkazlarının ise büyük bir ekolojik risk barındırdığına vurgu yaptı.

Dünya Gazetesi'nin yaptığı habere göre ;

Tarım Bakanlığının bütçe görüşmesinde domuz eti tartışması! Tarım Bakanlığının bütçe görüşmesinde domuz eti tartışması!

Konuya ilişkin konuşan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Hüseyin Atar, depremlerin ardından bitki koruma, tarım ekonomisi, zootekni bölümlerinden öğretim üyeleri ile depremin tarıma verdiği hasarı tespit etmek amacıyla afet bölgesine gittiklerini belirterek, tarıma yönelik yapılması gerekenlere ilişkin TÜBİTAK için rapor hazırlığı içinde. Raporda olacak tespitlere göre deprem ve deprem sonrası meydana gelen heyelanlar, çökme ve deprem yarıkları gibi sebeplerin tarım alanlarını tahrip etti. Hayvan kayıplarının da yaşandığı bölgede, tarım arazilerine çadırların, konteynerlerin ve kalıcı konutların yerleştirilmemesi gerekiyor. Ayrıca içme suyu açısından da deprem nedeniyle yerleri değişen ve yeni oluşan su kaynaklarına da dikkat edilmesi gerektiği ifade edildi.

Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cem Özkan ise dünya genelinde ve Türkiye'de de bir gıda sorununun söz konusu olduğuna işaret etti. Özkan, "Bugün dünya genelinde müthiş bir protein, yağ ve karbonhidrat açığı var. Bu deprem de aslında bu gıda sorunu ile yakından ilişkili. Deprem bölgesinde üreticilerin binası çöktü ya da hayatlarını kaybettiler. Bunun dışında tarımsal faaliyetlerin sürmesi için iş gücü bir eksiklik olarak gözüküyor” dedi.

Doğada zararlı canlı yok

Deprem bölgesinde ekoloji farkındalığına yönelik birçok saptamada bulunduklarının altını çizen Özkan, "Ekolojik dengede tüm canlıların bir görevi var. Buna 'niş' diyoruz. Dolayısıyla doğada zararlı bir canlı yok, bir canlı ortadan kaldırılırsa domino taşı gibi bütün canlılar zarar görür, insan en fazla zararı görüyor. Maalesef ülke olarak bu gibi problemlerin çözümüne ekolojik yaklaşmıyoruz. Doğrudan ilaç kullanımına gidiyoruz. Bu doğru bir şey değil" diye konuştu.

Açıklamalarında ilaç bayilerine ilişkin de bilgi veren Özkan, Türkiye'de 7 bin 500 tarım ilacı satan bayi olduğunu, bu bayilerin 2 bininin ise deprem bölgesinde olduğuna değindi. Söz konusu bayilerin aynı zamanda kimyasal gübre de sattıklarını ekleyen Özkan, “Bunların binaların giriş katlarında olması doğru bir şey değil. Bina çöktüğü zaman buradaki ilaçlar da çok ciddi bir tehlike yarattı. Buradaki ilaçların bir kısmı gaz halinde, bir kısmı katı halde, bir kısmı da sıvı halde. Gaz formdaki ilaçlar, hem enkaz altında kalanlar için hem de kurtarma ekipleri için çok ciddi zarar vermiş olabilir” dedi.

İlaç atıkları toplanmalı, derelere akması engellenmeli

Türkiye’nin 55 bin ton tarım ilacı kullandığını belirten Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cem Özkan, “O bölge bu oranın yüzde 20'lik oranını içeriyor. Hatay'da 30'un üzerinde ilaç bayi, Malatya'da 30 tane, Adıyaman'da 6 bina tamamen enkaz halinde kalmış. Bina altlarındaki tarımsal ilaç satışı müthiş bir ekolojik risk, çevre tehlikesi yarattı. Bunların derelere akması söz konusu olabilir. Bina giriş katlarındaki ilaç firmalarına tekrar ruhsat verilmemesi uyarısını yapıyoruz. Tarım ilacı yapan bayilerin apartman altlarında olması çok tehlikeli. İlaç atıklarının toplanması, derelere akmasının engellenmesi lazım, enkazdan örnek alınarak acilen toplatılması gerekiyor” uyarısında bulundu.