Şahin Ali Şen / Gazeteci - Yazar
Tarım ve hayvancılık ekonomik büyümenin ve sosyal kalkınmanın önemli bir itici gücüdür. 65. Hükümet, bu anlayışla hazırladığı Milli Tarım Projesi'ni Ekim'de açıkladı. Söz konusu projeyle; hükümet, uygun yerde uygun ürünü yetiştirmeyi, yerli hayvan varlığını artırmayı, maliyetleri azaltmayı, çiftçi gelirlerini yükseltmeyi hedefliyor.
Projenin içeriği kadar halk ve çiftçiler tarafından anlaşılması ve sahiplenilmesi de önemli. Bu nedenle Hükümet, bir yandan projenin tanıtımlarını yapıyor, diğer taraftan hayata geçirilmesi için hazırlıkları devam ettiriyor.
Türkiye'de klasik bir alışkanlıktır. Büyük dev projeler açıklanır, sonra çıktıları ölçülmeden proje rafa kaldırılır. Milli Tarım Projesi'nin başarıya ulaşması için başta hükümet olmak üzere sivil toplum kuruluşları, medya ve muhalefet partileri projeyi sıkı takibe almalıdır. Yapıcı eleştiriler ve önerilerle projenin daha da olgunlaşması ve eksikliklerinin giderilmesi noktasında katkı yapılmalıdır.
Bu noktada ilk soruyu soralım: Milli Tarım Projesiyle getirilen teşvikler yeterli mi? Gübrede yüzde 23 indirim azımsanacak bir rakam değil. Mazot fiyatının yarısının devlet tarafından karşılanması beklenilmeyen bir destek. Dünyanın en pahalı mazotunu kullanan çiftçi için önemli bir gelişme.
Eksikleri var mı? Elbette var. Çitçilerin kaygıları ve endişeleri sürüyor. Çiftçiler, desteklerin brüt açıklanması, net verilmesinden şikayetçi. Bu ne demek? Çiftçiler açıklanan teşvik rakamlarından kesinti yapıldığını söylüyor ve kesinti yapılmamasını istiyorlar.
Tarım ve hayvancılık alanındaki teşviklerin iki amacı var. Biri maliyetleri düşürmek, diğeri kaliteyi ve verimliliği artırmak. Ucuz gübre ve mazot desteği maliyetleri düşürücü bir etki yapacak. Tabii, çitçinin eline zamanında ve net olarak geçerse.
Tarım ve hayvancılıkta kalite ve verimliği artıracak desteklerin başında ise havza modelinin uygulanması, tohum ve damızlık hayvan desteği geliyor. Bu destekler tarım ve hayvansal ürünlerde kısmi kalite ve verimlilik artışı sağlayacaktır.
Ürün miktarı ve kalitesinin artması yeterli mi? Hayır. Bu destekler yapısal reformlarla desteklenerek sürdürülmelidir. En önemlisi, üretim-ticaret-ihracat ilişkisi güçlendirilmelidir. Çiftçinin ürettiği tarımsal ve hayvansal ürünler dünya piyasalarıyla rekabet edecek ihracat ürününe dönüştürülmelidir.
Bu işlemlerin başarıyla yapılması durumunda 2023 hedefi olan 150 milyar dolarlık tarımsal hasıla, 40 milyar dolarlık ihracat hayal değil gerçek olacaktır.
Hatta çok daha fazlasını yakalamak mümkündür. Dünya birincisi, ikincisi, üçüncüsü olduğumuz ürünler var mı, var. Avrupa birincisi, ikincisi, üçüncüsü olduğumuz ürünler çok mu, çok. Bu ürünlerin sayısını artırabiliriz.
Ürünlerden elde ettiğimiz katma değer ve ihracat gelirleri aynı oranda değil. Hükümet, ekonomi yönetimi ve bakanlık bu çelişki üzerinde yoğunlaşmalı ve bu çelişkiyi ortadan kaldırmalıdır.
Son bir soru: Tarım ve hayvancılığa desteğin miktarı nereye kadar yükseltilmelidir?
Bu noktada hükümet 2006 yılında çıkardığı bir yasayla kendini bağlamış. Diğer bir ifadeyle teşviklerin oranı noktasında kanunla belirlenmiş bir çıta, vizyon ortaya koymuş. Tarım ve hayvancılığa desteğin miktarının milli hasılanın yüzde 1'i kadar olacağını deklare etmiş.
2006'dan bu yana bu hedef hiç yakalanmamış, teşviklerin oranı milli gelirin yüzde 50'si ile yüzde 67'si arasında gelip gitmiştir.Yapısal reform kapsamında yeni teşvikler açıklanmalı, kanunla ortaya konan hedef yakalanmalıdır.