Bu yıl kotası yüzde 30 artırılan nişasta bazlı şeker, başta obezite, diyabet, pankreas kanseri gibi birçok hastalığa sebep oluyor. Habertürk.com'da yer alan habere göre; İstanbul Üniversitesi Onkoloji Uzmanı Dr. Yavuz Dizdar, nişasta bazlı şeker (mısır şurubu, glikoz- früktoz şurubu) ve doğal şekerle ilgili konuştu. Dizdar, “Mısır şurubu sentetik bir şeker türüdür ve mısır nişastasından kimyasal yöntemlerle elde edilmektedir. Hazır ürünlerde tercih edilme nedeni ucuz olması ve gerçek şekere göre daha fazla tatlı tadı vermesidir. Meşrubat, kola gibi içeceklerin üretiminde yaygın olarak kullanılmaktadır. Hazır kek, bisküvi gibi ürünlere bakıldığında früktoz içine konduğu şeyin bozulmasını engeller. Marketten alınan bir kek açıldığı zaman kesinlikle bozulmaz, en fazla kurur. Bunun nedeni içerisindeki küflenmeye kaynak temin edebilecek unsurların früktoz tarafından bloke edilmesidir. Mısır şurubundaki früktoz insan vücudunda kolay kullanılabilir bir şeker değil, insan glikoz denen şekeri kullanabiliyor. Bu durumda aldığınız früktoz hızla yağa dönüştürülüyor ve organlarda birikmeye başlıyor. Bu durum tehlikeli, çünkü başta diyabet olmak üzere kanser gibi pek çok hastalığa zemin hazırlıyor" ifadelerini kullandı.
Tüketilecek şeker mutlaka gerçek şeker olmalı
"Doğaya bakıldığında pancar şekeri canlıların çoğu için özellikle tercih edilen bir ürün. Tüketilecek şeker mutlaka gerçek şeker olmalı. Zaten insan bağırsağı toz şekeri işleyebilecek bakterilere sahip, mısır şurubu ya da tatlandırıcılar ise doğrudan vücuda alınıyor, işte zarar bu nedenle ortaya çıkıyor. Ciddi karaciğer yağlanması, diyabet sorunu var. Çocuk yaşta karaciğer nakli gerektiren nüfus giderek artmakta. Bunun başlıca nedeni 'mısır şurubu ve yapay tatlandırıcı kullanımıdır' diyebilir. Bakkala uğradığımda da sık karşılaşıyorum, ebeveynler çocuk mutlu olsun diye, hatta çocuk talep etmese bile şekerli mamul alma eğilimindeler."
Metanol karaciğer için zehirdir
Diyet ürünlerin çoğunda tatlandırıcı olarak aspartamın kullanıldığını belirten Dizdar, “Aspartam sentetik bir tatlandırıcı fakat sofra şekerine göre yüzlerce kat daha tatlıdır. Tat duygusunu o kadar çok uyarma özelliğine sahiptir ki, bir avuç aspartamla bir ton suyu tatlandırabilirsiniz. Bu nedenle sadece diyet ürünlerde değil, diğer tatlılarda da maliyeti düşürmek için kullanılabilir. Vücuda alındığında sinir sistemi için uyarıcı etkileri olan aspartik asit, fenil alanin, sinir sistemi ve toksik olan metanole dönüşür. Metanol karaciğer için de doğrudan zehirlidir. Aşırı miktarda tüketilmesi çok sakıncalıdır" dedi.
Kadınlarda risk daha yüksek
Tatlandırıcı amacıyla yaygın kullanılan aspartamın kansere neden olduğunu vurgulayan Dizdar, “Kadınlarda risk daha yüksek. Kadınların üreme yetisini azalttığına ilişkin de bilgiler bulunmakta. Genç kadın, kilosuna dikkat etmek için tatlandırıcı ya da diyet ürünler kullanıyor. Ancak diğer taraftan sağlığını ve çocuk doğurma yeteneğini kaybediyor. Bugün için kesin söyleyebildiğimiz şey, metabolizmanın işleyişini bozan ürünlerin eninde sonunda kanserle de ilişkili olduklarıdır. Bunun olası bir nedeni doku proteinlerine verdikleri hasardır. Kanser sadece DNA hasarı ile değil, dokunun kontrol yeteneğini kaybetmesi ile de tetiklenebilir" dedi.
Yapay tatlandırılmış ürünler masum değil
Doç. Dr. Dizdar, “Şeker, sadece enerji kaynağı zannediliyor, oysa şeker vücutta bir yapı taşı olarak da işlev görüyor. Hatta bu işlevi metabolik işlevlinden daha önemli görür. Yapay tatlandırıcılar sadece şeker tadını taklit etmekle ya da pekiştirmekle kalmıyor, bunların kendi başlarına metabolik etkileri de var. Dolayısıyla diyet içecekler bel bölgesindeki yağlanmayı da artırmakta. Yapay tatlandırılmış yiyecek ve içecekler sanıldığı gibi masum değil, bilakis ciddi suçlular. 'Şeker tüketmiyorum, ama bir türlü kilo veremiyorum' diyenler hayatlarından önce diyet ürünleri çıkartmalıdır" değerlendirmesinde bulundu.