İnsan, avcı ve toplayıcı durumdan üretici duruma yükselip ve buna paralel olarak; Tarımda elde ettiği güçle yeryüzüne dağıldı.
Devletler kuruldu, devletler yıkıldı. İmparatorluklar, krallıklar kuruldu.
Dinler gelişti ve medeniyetler oluştu.
Tarihin akışını değiştirecek savaşlar, kuraklıklar, kıtlıklar, hastalıklar ve doğal afetler meydana geldi.
Bu olaylar sonucu bazı toplumlar tarihten silinirken yeni toplumlar tarihteki yerini aldı.
Tarımsal üretim ile hayatını devam ettiren insan, kendi cinsinden, diğer canlılardan ve doğadan gelecek tehlikelere karşı önlemler geliştirdi.
Doğal hayata daha fazla hükmetmenin, faydalanmanın yollarını aradı.
Her şey hâkimiyet ve güvenlik endişesi sonucu gelişti.
Tekerlek, araba, silah, tüfek, top, makine, motor, derken artık her alanda insana hizmet eden icatlar geliştirildi ve üretildi.
Çağ artık sanayi çağıydı. Sanayileşme devletlerin en büyük hedefi oldu.
Hayatı kolaylaştıran her icat; insana sağladığı faydanın yanında, bilinçsiz kullanıldığında; bütün canlılara, insana ve doğal yaşama dönüşümsüz zararlar vermektedir.
Günümüzde sanayileşme ile gündelik hayatımızda büyük kolaylık sağlayan makinelerin, otomobillerin, uçakların, tankların, silahların doğal hayata, bütün canlılara ve insana verdiği zararları bilmeyenimiz yoktur.
Bütün bu icatların, çalışması ve insana hizmet etmesi için enerji gereklidir.
Bu enerji doğadan karşılanır.
Su, kömür, petrol, doğal gaz, gibi kaynaklar kullanılır. Doğadan elde edilirken.
Doğaya ve canlılara zarar vermeye başlanır.
Bu hammaddelerin çıkarılması ve kullanıma sunulması aşamasında doğanın tahribatı ve bozulması başlar.
Ekosistemdeki denge bozulur.
Hammaddeyi enerjiye dönüştürülmesi aşamasında santraller ve rafineler kurulurken doğa bozulması ve kirlenmesi devam eder.
Hem hava hem de çevre kirlenir. Bütün canlılar bu kirlenmeden az veya çok etkilenir.
Kentleşmedeki ortaya çıkan canlılara zarar veren bütün sorunlar fazlasıyla sanayileşme yaşanır.
Doğal kaynaklardan sağlanan enerji yeterli olmayınca devletler nükleer enerjiye yöneldi. Santraller yapıldı. Aynı şekilde doğal hayat bozuldu ve çevre kirletildi. Yakın zamanda Çernobil nükleer santralinin arızalanması sonucunda ülkemizin nasıl etkilendiğini çoğumuz hatırlarız. İçtiğimiz çay, denizdeki balık her şey etkilendi.
Doğal kaynaklara sahip bölgeler kazançlı gibi görünseler de; en çok zarar gören o bölgenin doğal hayatı o bölgede yaşayan canlılar ve insanlardır.
Enerjiye ihtiyacı olan sanayileşmiş ülkeler o bölgelerde huzur ve güven bırakmazlar. Hammaddeleri kolay ve ucuza almak için bölgelerde sorun oluştururlar. Olmazsa savaş çıkarırlar.
Yaşanan olayları anlatmak için tarihte şu ülkenin madenlerini sömürüldü diye sömürgeciliği anlatmaya gerek yok. Günümüzde tarih canlı yaşanıyor.
Tarihteki sömürgeciliğin bir kuralı vardı.
Günümüzde sömürünün kuralı yok. Her yol meşru sayılıyor.
Sanayide kullanılacak enerji için doğal hayat bozulduğu gibi; sanayide için hammadde gerekli, hammaddenin çıkarılması aşamasından son ürün oluncaya kadar her aşamada doğaya zarar verilir.
Sanayileşme ile insanın hayatında neye gereksinim varsa üretildi. İlaç, mobilya, inşaat, otomobil, silah ve her şeyin sektörü oluştu. İnsanın kullanımına sunuldu.
Kurallara uyulmadığı zaman; üretirken, üretilen ürünü kullanırken doğaya, canlılara ve insana zarar verilir. Doğanın ve canlıların bu ürünlerle baş etmesi mümkün değildir.
Dev sanayi kuruluşlarının atıklarına ve büyük makinelerin doğaya vermiş olduğu tahribatı önlemeye onarmaya doğanın gücü yetmez.
Geçmişte insan balık tutmak için dereye girecek eli ile balığı tutacak, ne kadar tutarsa tutsun ne kadar tutabilir ki.
Silahı zıpkındı, kendine göre ağlar geliştirdi. Balık tuttu. Balık tutacağı alan kendi gidebileceği alan ile sınırlı, silahı kendi taşıyabileceği kadardı.
Av ve avcı için şartlar eşitti. Avın kendini koruma imkânı vardı. Avcının gücü kendi gücü ile sınırlıydı. Bu durumdan av da ve avcı da memnundu.
Sanayileşme ile birlikte balık tutmak için insanın gidemeyeceği, ulaşamayacağı yer yoktur. Artık ırmaklar, göller, denizler küçük kaldı. Okyanuslarda av yapılmaya başlandı.
Derinlik ise sorun değil teknoloji onu da çözdü. Ağın ise her çeşidi ve büyüğü üretildi.
Avcının gücü ve imkânları artarken, Avın yapacağı bir şey yok. Yok olmak
Aynı durum karada yaşayan yabani hayvanlar için de geçerli.
Bir hayvanı avlamak için silah sapan ve taş, tuzak kurmak gerekli iken, tek tüfek ile avcılık yaparken, gideceği alan kendi gidebileceği yer kadarken, şimdi pompalı tüfek, uzakları görecek dürbün, gece bile canlıları gösterecek aletler üretildi. Artık avın kurtulma imkânı yok.
Bu örnekleri artırabiliriz. Etrafımıza baktığımız zaman bunları canlı şekilde görebiliriz. Denizdeki gemiler çok uzaktan balıkların hareketini miktarını görebilir ve ona göre konumunu belirler.
Çünkü sanayi üretip satmak zorunda satmazsa hayatını devam ettiremez.
Avcı almak zorunda almazsa rekabet edemez.
Bu yarış böyle devam ederken yabani hayvanlar yok olmamak için kaçmak zorunda ama avcı ona kaçacak yer bırakırsa.
Yaşam alanları yok edildiği ve kirletildiği,
Av silahları geliştiği
Daha uzak yerlere, derinliklere ve yükseklere ulaşmanın,
Görüntüleme ve takip etmenin kolaylaştığı için;
Yabani hayvanlar av olmaktan kurtulamadı.
Sanayileşmeden en çok doğal hayat ve yaban hayvanları zarar gördü.
Doğal hayata tek bir etken zarar veremez. Sanayi tek başına, tarım tek başına, kentleşme tek başına fazla zarar veremez.
Etkenler bir araya gelince zarar artarak devam ediyor.
Tarım, kentleşme, sanayileşme bir birini tetiklerler.
Tarımda zararlılar için ilaç gerekli ise sanayi üretmek çiftçi kullanmak zorunda. Ürünü kentlere ulaştırmak için taşıtlar üretilmeli.
Bunlar için enerji gerekli. Buların hepsi doğadan sağlanmalı.
Son yüzyılda; hızlı endüstriyel gelişim, tarımın mekanizasyonu ve hızlı nüfus artışı ekosistemlerin doğal dengesini ve sürdürülebilir olmasını tehlikeye soktu.
Canlılar yeryüzüne tesadüfen dağılmazlar.
Canlıların yaşaması için gerekli şartlar; optimum sevide olması gerekir.
Şartlardan bir tanesi yeterince yoksa o bölgede o canlı yaşamaz.
Kendine uygun başka yer bulur.
Sanayileşme bazı bölgelerde canlılar için gerekli olan optimum şartlardan bir veya bir kaçını azaltır veya yok eder.
Sonuçta doğal hayat ve canlılar yok olur.
Bu durumdan en fazla yaban hayvanları etkilenir.