'Soframızla kim oynuyor?' başlıklı yazısında konun bütün boyutunu rakamlarla irdeleyen Kahveci, sofradaki oyunun, tek başına bir olguya bağlanarak açıklanamayacak kadar derin boyutlarının bulunduğuna dikkat çekti.
Kahveci'nin kaleminden, sofradaki oyunun fotoğrafı:
Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Mayıs 2015 Küresel Gıda Endeksi'ni yayınladı. Küresel Gıda Endeksi 2009 yılından bu yana en düşük seviyeye geriledi. Anlamı şu: Dünya son 6 yılın en ucuz gıda fiyatları ile yemek yiyor-besleniyor.
Gıda fiyatlarındaki gelişmelere bakınca Mayıs 2013'de FAO global gıda endeksi 214 seviyesinde görülüyor. Aradan sadece 2 yıl geçiyor ve Mayıs 2015 yılında global gıda endeksi 166,8. İki yılda global gıda endeksi 214 seviyesinden 167 seviyesine geriliyor. Anlamı ne? İki yılda dünya gıda fiyatları yüzde 22 geriliyor.
Oysa iki yıl içerisinde Türkiye'de durum tam tersi seyrediyor. Mayıs 2013'de gıda endeksi 228 iken Mayıs 2015'de gıda endeksi 293'e yükseliyor. Türkiye'de iki yıl içerisinde gıda fiyatlarındaki artış yüzde 28,5. Gıda fiyatları dünyada yüzde 22 geriliyor ama Türkiye'de yüzde 28,5 artıyor.
Son iki yılda Türkiye'de genel fiyat artışları ise sadece yüzde 18,5 artış göstererek gıda fiyatlarının çok gerisinde kalıyor. Son iki yılda fiyatı en fazla artan gıda ürünleri neler? TUIK listesinde 110 gıda ürününün 71'inin fiyatı genel fiyat artışı olan yüzde 18,5'dan daha fazla artış göstermiş. Fiyatı yüzde 200 artan fındık içi ilk sırada ama sofralarda ağırlığı yok. Sofrada ağırlığı olan ürünlere bakalım.
Zeytinyağı fiyatı yüzde 117 artıyor.
Patates yüzde 93 zamlanmış.
Mercimek fiyatı yüzde 90 artış göstermiş.
Domates yüzde 57 artışla 2,66 TL'ye çıkmış.
Pirinç tam yüzde 49 artış yaşamış.
Dana eti ise yüzde 44,7 oranında fiyatı artan temel besin olmuş. (FAO listesinde et fiyatları da hızlı düşen gıda fiyatlarından biri)
Fiyatı artan ve sofralarımızda yer alan diğer ürünler ise;
Tereyağı yüzde 43
Balık yüzde 39
Portakal yüzde 37
Çay yüzde 36
Kuru fasulye yüzde 31,5
Yumurta yüzde 31,2
Beyaz peynir yüzde 29,3
Makarna yüzde 27,2
Buğday unu yüzde 23,7
Su yüzde 23,4
Ekmek yüzde 23,3
Bulgur yüzde 22,6
Şimdi bazı ilginç noktalar verelim: Hani üretim az oldu fiyatlar arttı argümanına karşı bazı fiyat hareketlerine bakalım:
Zeytinyağının fiyatı son iki yılda yüzde 116,6 artış gösteriyor ama zeytinin fiyatı sadece yüzde 18,1 artıyor. Zeytin ve zeytinyağı fiyat hareketleri aslında gıda fiyatlarındaki değişimleri de çok önemli ölçüde açıklıyor.
Mesela dana eti yüzde 44,7 artış göstererek 34,8 TL'ye yükseliyor ama koyun eti fiyatı sadece yüzde 12,4 artarak fiyatı 28,9 TL'ye ulaşıyor.
Toz şeker yüzde 16,6 artış gösteriyor ama baklava fiyatı yüzde 31,3 artıyor. Yine bisküvi fiyatı yüzde 10,6 oranında artış gösteriyor ama aynı hammadde kullanan makarnanın fiyatı yüzde 27,2 artıyor.
Kuru fasulyenin fiyatı yüzde 31,5 artışla 7,75 TL'ye ulaşıyor ama nohutun fiyatı iki yılda artmıyor, aksine yüzde -2,3 düşerek 6,0 TL'de kalıyor.
Çiftçi fiyatı ile karşılaştırma
Mayıs 2013'den Mayıs 2015'e son iki yılda Türkiye genel fiyat artışları yüzde 18,5. Yani Mayıs 2013'de fiyatı 100 lira olan ürünlerin artık fiyatı 118,5 lira diyebiliriz.
Oysa son iki yılda 100 liraya aldığımız gıda ürünlerinin fiyatı yüzde 28,5 artıyor. Yani soframızı iki yıl önce 100 liraya donatırken artık 128,5 liraya dolduruyoruz.
Gıdaya ödediğimiz para genel fiyat artışlarından daha yüksek. Veya bir başka ifade ile sofranın maliyeti arttı. Fakirler için çok kötü bir haber...
İyi ama ya çiftçiler ne yapıyor?
Nisan 2013'ten Nisan 2015'e Tarım Üretici Fiyatları endeksi 101,06'dan 133,01'e çıkıyor. Çiftçinin fiyat artışı yüzde 31,6. Fakat burada bir noktaya dikkat çekmek gerekiyor. Hasat dönemi geldiğinde çiftçi fiyatları nedense geriliyor.
Yine başa dönelim: Çiftçi fiyatı diyebileceğimiz Tarım Üretici Fiyatları gıda enflasyonun da üzerinde artış gösteriyor.
Son iki yılda;
Genel fiyat artışları yüzde 18,5
Gıda fiyat artışları yüzde 28,5
Çiftçi fiyat artışları yüzde 31,6
Şimdi alt detaylara bakalım: Buğday Nisan ayında çiftçide 0,77 lira ama gıda pazarında buğday unu 2,7 lira.
Daha somut ürünlere bakalım: Mesela kuru fasulye üretici fiyatı 4,09 TL ama pazar fiyatı 7,75
Mercimek çiftçide 2,49 TL ama tüketicide 6,21 TL
Çeltik (Pirinç) çiftçide 1,74 TL ama tüketicide 6,70 TL (Çeltikten yüzde 40 saman firesi düşülerek hesap edildiğinde bile pirinç fiyatı çiftçide 2,5 TL iken pazarda 6,70 TL oluyor)
Mesela en fazla tükettiğimiz domates Nisan ayında çiftçide 2,08 lira iken pazarda 3,0 TL'ye tüketiciye ulaşıyordu.
Belki de en fazla dikkat çeken ürün olan patates: Nisan ayında çiftçide patates fiyatı 1,70 TL iken tüketiciye ulaşan fiyatı 3,37 TL ediyordu.
SONUÇ OLARAK
Sonuç olarak dünyada gıda fiyatları hızla gerilerken son iki yılda Türkiye'de fiyatlar hızla artıyor. Türkiye'de gıda fiyatlarındaki artış sadece kuraklık ve üretim ile açıklanmaktan uzak görülüyor. Rekor üretimlere rağmen fiyatı hızla artan ürünler olduğu gibi çiftçi ile tüketici makası çok açılan ürünlerde gözlenebiliyor. Fakat yine Domateste olduğu gibi çiftçi ile tüketici makası düşük ama fiyatı artan ürünlerde görülebiliyor.
Bazı ürünlerin fiyatı hızla artarken eşdeğer ürünlerin fiyatlarında hızlı düşüşlerde gözlenebiliyor (Dana eti-koyun eti veya kuru fasulye-nohut gibi)
Hammaddesi ucuzlayan ürünlerin türev ürünlerinde de çok yüksek fiyat artışları gözlenebiliyor (Zeytin-zeytinyağı gibi)
Kısaca soframızda oynanan oyun tek başına bir olguya bağlanmaktan çok uzak ve derin araştırmalar ve çözümler gerektiriyor.
Sorunu kuraklığa, stokçuya bağlamak sadece sorunu görmezden gelip topu taca atmaya benziyor.