Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi Türkiye’de yaşanan depremler sonrası önemli bir konuya dikkat çekti.

Mısır ekimini azaltmak için çiftçiye yüzde 100 hibeli kuraklığa dayanıklı yem bitkisi tohumu dağıtıldı! Mısır ekimini azaltmak için çiftçiye yüzde 100 hibeli kuraklığa dayanıklı yem bitkisi tohumu dağıtıldı!

TVHB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Murat Arslan tarafından yapılan yazılı açıklamada 126 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin mera alanlarını yapılaşmaya açtığını, tarımsal alanların, meraların ve orman alanlarının yapılaşmaya açılmasının ise geri dönüşü olmayan yeni felaketler oluşturacağına vurgu yapıldı.

Özellikle deprem bölgesindeki insanların biran önce yeniden tarım ve hayvancılık yapmasının teşvik edilmesi, üretime döndürülmesi ve böylece göç etmesinin önüne geçilmesi gerektiğine vurgu yapılan açıklamanın detayları şu şekilde:

“Resmi Gazetede 24 Şubat 2023 tarihinde yayınlanan 126 numaralı “Olağanüstü Hal Kapsamında Yerleşme ve Yapılaşmaya İlişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” ile 25/2/1998 tarihli, 4342 sayılı Mera Kanunu ile 31/8/1956 tarihli, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun ek 16. maddesinde belirtilen alanların kullanılabileceği bildirilmektedir.

‘Mera alanları rant tehditi ile karşı karşıya’

Son yıllarda çıkan mera alanları ile ilgili yasalar ve özellikle köylerin mahalleye dönüştürülmesini içeren, bazı illerin büyükşehir kapsamına alındığı 6360 sayılı yasa ile mera, yayla, kışlak gibi köyün ortak malı olan alanların nasıl kullanılacağı tartışmalı hale gelmiştir. Geçmişte bitkisel tarıma açılma ile azalan mera alanlarının bugün, bütün diğer yeşil alanlar gibi, vahşi bir yapılaşma ve rant tehdidiyle karşı karşıya kalması söz konusudur.

Pandemi ile gıda konusunda öz kaynakların önemi bu denli ortaya çıkmışken mera alanlarının geri dönüşümsüz şekilde yok edilmesi büyük bir yanlıştır. Bu tutum, Türkiye’nin hayvancılık alanındaki sorunlarının daha da çözümsüz hale gelmesini beraberinde getirecektir.

TARIM BAKANLIĞININ KAMU SPOTLARI DİKKATE ALINMIYOR

Depremden ağır şekilde etkilenen bölge, Türkiye’nin en önemli tarım ve hayvancılık alanlarındandır. Yerleşim alanlarının, bölgenin tarımsal özelliğini kaybettirmeyecek şekilde düzenlenmesi gereklidir. Tarımsal alanların, meraların ve orman alanlarının yapılaşmaya açılmasının ne kadar zararlı ve geri dönüşümü mümkün olmayan etkilerinin olduğunu anlamak için Tarım ve Orman Bakanlığı’nın hazırladığı Kamu Spotlarını izlemek yeterli olacaktır.

Meralarla birlikte, ormanların da yok edilmesi ile iklim krizinin etkileri daha derinden hissedilmekle kalmayacak, ekolojik dengenin bozulması, doğal hayatın ev sahipleri olan yaban hayvanlarının yaşam alanlarının işgal edilmesi sebebiyle yaban hayvanları ve bitkilerin endemik türleri dahil yok olacaktır. Ayrıca hayvandan insana geçen hastalıklara karşı bariyerin ortadan kalkması ile telafisi mümkün olmayan sonuçları da beraberinde getirecektir

Bu da yeni afetler demektir…

Türkiye’nin mera ve orman alanlarının, yapılaşmaya ve ranta açılması yoluyla, “afetin fırsata dönüştürülmesi” riski görülmeli ve bir an önce bu yanlıştan dönülmelidir.

‘Yem maliyetinin düşmesi için mera alanları artırılmalı’

Bir önemli konu da hayvan yetiştiriciliğinde yem maliyetleridir. Maliyetlerin yüzde 70’i yem giderleridir. Ülkemizde hayvancılıkta kullanılan yem kaynaklarının azalması ve yemin önemli ölçüde dışa bağımlı hale gelmesi neticesinde hayvan yetiştiriciliğinde maliyetler çok fazla artmıştır ve bu nedenle süt ineklerinin kesime gittiği bilinmektedir. Bu nedenle, süt üretimi günden güne azaldığı gibi, ineklerden doğacak olan besilik dana sayısı da azalmakta ve kırmızı et açığı da giderek büyümektedir.

Bu sorunların çözülmesi amacıyla ilk yapılması gereken, hayvanların yem ihtiyacının daha nitelikli ve ekonomik olması için mera alanlarının arttırılması ve ıslah edilmesidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu yıllarda 44 milyon hektar olan mera alanları, bugün 14 milyon hektarın altına inmiştir.

‘Afet sonrası göçün bir an önce önüne geçilmeli’

Özellikle deprem bölgesindeki insanların bir an önce yeniden tarım ve hayvancılık yapmasının teşvik edilmesi, üretime döndürülmesi ve böylece göç etmesinin önüne geçilmesi gereklidir. Bu amaçla, bölgede afet sonrası dönemde, tarım ve hayvancılığın yeniden yapılandırılması, disiplinlerarası bir çalışma ile ele alınmalı, bu kapsamda da kooperatifleşme mutlaka düşünülmelidir.  Kooperatif mülkiyetinde, ortaklar et-süt işletmeleri olarak, sanayi ile entegre yapılar oluşturmalıdır. Bölgenin hayvancılık açısından potansiyelinin yüksek olması meraya olan ihtiyacı arttırmaktadır.

Afet sonrası bölgenin yeniden yapılandırılması, refahın artırılması ve kırsal ekonominin tekrar canlandırılmasında hayvancılık ve ilgili alanların önemli ekonomik fonksiyonlarının olduğu unutulmamalıdır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur…”