Ramazan’ın ortalarında nefislerin her türlü gıdayı istediği bir akşamüzeri Ankara’da düzgün bir çilek bulamadık. İsmini duyduğumuz ve Türkiye’nin en az yüzde 11 çilek üretimini karşılayan Konya’ya yolumuzu düşürdük. Biraz araştırdık ki; ülke çilek üretiminin yaklaşık yüzde 7’sini karşılayan Konya’nın en küçük ilçelerinden Hüyük ilçesi Değirmenaltı Köyü (mahallesinde) bu macera başlamış. Yolumuzu oraya yönelttik.
Köyün girişine yaklaştığımızda çevremiz dağ bayır çilekle doluydu. Tam karşımızdan kırmızı üç tekerlekli motoruyla yaşlı bir teyze geliyor. Durdurduk önce şaşırdı çekindi. Kendimizi tanıttıktan sonra adının Ayşe ve yaşının 70’in üzerinde olduğunu öğrendik ve sorduk nedir bu çileğin hikâyesi diye…
Köyümüz eskiden beri reçberlikle yani tarımla geçinirdi. Buğday, nohut ve kiraz yetiştirirdik. Her evde bir iki hayvan vardı. Köyümüzün sulama suyu vardı, gerçi hala var ama olsun halimize şükür deyip iç çekti.
Bu köyümüzün birlik beraberlik ve kenetlenmesi ile oldu. Köyümüzün muhtarı vardı şimdi rahmetli oldu Allah rahmet eylesin. Yine köyümüzün yetiştirdiği bir mühendis vardı ve birde siyasi abileri vardı. Bunlar kafa kafaya verdi önce sulamayı çözmek için uğraştılar.
Çünkü gölü (Beyşehir gölünü) görüyoruz bak ama biz susuzluktan kırılıp giderdik. Bunlar uğraşırken birde köyde çilek yetiştireceğiz, sulama damlama olacak dediler.
Mühendis Ankara’dan sık sık gelmeye buradakiler sık sık Konya ve Ankara’ya gitmeye başladılar. Hatta başta sulama boruları yanlış yerden geçmiş onu düzelttirmeye çalıştılar. Allah razı olsun bunlar konuyu devlete taşıdılar düzelttiler.
Konya İl Özel İdaresi ile konuşmuşlar. Oradan mühendisler geldi gitti. Bölgemizden yine bir hoca vardı oda buna sahip çıktı. Önce inanmadık çok az kişi çilek üretimi için yazıldı. Devlet tarafından törenle köylüye çilek fidesi dağıttılar anlattılar. Anlamayanlara, problem yaşayanlara köyümüzdeki mühendis yardımcı oldu.
2007 yılından sonra ekimler çoğaldı. Her yıl devlet çilek fidesi, naylon ve sulama yardımı yapar. İlk çileklerin çeşidi o dönem özel seçilmiş şimdi o çilek kalmadı.
Ayşe teyze ‘lafa daldık haydin tarlam yakın hem toplayın hem de oruç değilseniz yiyin’ dedi.
Tarlaya gittik.
Tarlada güzel bir tesis kurulmuş yaklaşık bir dekar kadar bir yer. Yalnız baştan 3 sırada başka sebzeler vardı. Sorduk bunlar niye böyle.
Evladım buradan paramızı kazanırken boş olan o 3 sıraya domates biber patlıcan gibi şeyler ekiyorum. Hem kendimin hem de gurbetteki çocuklarımın ihtiyacını karşılıyorum salçayı kurutmalıklarını yapıyoruz şükür herkese yetiyor. Hem onlar da tanıdıkları geldi mi yaz boyu hepimiz yiyoruz para vermiyoruz.
Bu arada etrafta küçüklü büyüklü alanlarda insanlar çilekle uğraşıyor, sesler arazide yankılanıyordu. Dikkatimizi Ayşe teyzenin ‘Kırmızı Şimşek’ dediği 3 tekerlekli elektrikli motoru ve ona benzer ATV türü araçlar dikkatimizi çekti.
Belli ki köylü araziye onlarla gidiyor, işini görüyor, topladıkları ürünleri bunlarla köye götürüyordu.
Ayşe teyzeye sorduk.
Ayşe teyze çilekleri ne yapıyorsunuz, nasıl toplayıp satıyorsunuz, köyde çilekle ne değişti? Diye.
Ayşe teyze; Evladım bunu toplaması dert yaşlandık ama ne yapacan üreteceğiz mecbur. Köyde çilek toplayanlar var (aracılar) onlar hoparlörden bağırır falan yarın kilosu şu fiyattan çilek alacak. Diğeri de anons eder biz de gideriz kasalarımızı alırız. Bu arada günde bir iki defa farklı anons duyabilirsiniz ya da kasa bulamayabilirsiniz. Ya fiyat değişmiştir. Ya da toplanacak çeşidi değişmiştir.
Çeşit derken Ayşe teyze hepsi çilek değil mi?
Değil.
Bir pazara toplarız iri sağlam gösterişli olanı birde suluk toplarız ne varsa onu.
Suluk nedir Ayşe teyze?
Şimdi akşamdan kasaları aldık ya, sabah erkenden geliriz iyilerini ayrı kasaya pazarlık toplarız (küçük 3-4 kg’lık tahta kasaları göstererek) diğerlerini de şu kasaya (plastik 5-10 kg’lık kasa) toplarız. Eve götürürüz sulukların çöpünü tek tek ayıklarız. Köydeki toplayıcılara veririz. Pazarlık biraz farklı ama her zaman almazlar. Suluk daha düşük ve zahmetli… Onlarda gelen adamlara veririler.
Peki, paranızı alabiliyor musunuz? Diye sorduk.
Genelde alıyoruz ama bazen gidiyor. Fiyatlar yıl boyu değişir hatta günlük bile. Ah oğlum köyde çilek sayesinde herkes ekmek yiyor. Herkesin güneş enerjisi var, camları evleri bakımlı. Çoğunun aracı var.
Ama bu da yalan olup gidecek çileklerde hastalık başladı organik yetiştiriyoruz, ilaç gübre kullanamıyoruz, suyumuz yetersiz ve kirli.
Ha birde köylü olarak da köyümüzün muhtarı, köyümüzden çıkan o mühendis ve siyasetçi.
Hüyük Organik Çilek Üretici Birliğini kurdurdular ama çalıştıramadılar. Çileklerimiz ülkenin her yerine nam saldı dış devletlere satıldı. Köyde törenler, festivaller düzenlendi. Ama buda yalan olup gider. Bu arada sohbet devam ederken bayağı çilek toplamıştık. Ayşe teyzeden müsaade istedik araziden helallik alıp ayrıldık.
Üç memleket sevdalısının uğraşı, önerisi sonucu devlet, siyasiler bu fikirlere sahip çıkmış projelendirmiş, ülkeye kazandırmış. Hüyük küçük bir ilçe Değirmenaltı Köyü 150 hane derenin içinde, arazisi pek düzgün olmayan bir köy ama bu proje sayesinde köye dönüşler olmuş, modern evler yapılmış, bölgeye örnek oluşturmuş. Bölgede 9 bin dekara çilek tarımı var. Hüyük ülke üretiminin yüzde 7’sini karşılıyor. Ayşe teyzenin lafıyla yazımızı bitirelim. ‘’Sebep olan herkesten Allah razı olsun’’