Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada, çay tarımının, Doğu Karadeniz Bölgesi açısından büyük önem taşıdığını, tarım ve sanayide istihdam yaratarak bölgesel göçü önlediğini, ülke ihtiyacını karşıladığını belirtti. 2016 yılı verileriyle 764 bin dekar alanda 213 bin üreticinin, aileleri ve sektörden faydalananlarla birlikte 1 milyona yakın insanın geçimini çayın sağladığına dikkati çeken Bayraktar, “Ülkemizde 1 milyon 350 bin ton yaş çay üretiliyor. Doğu Karadeniz'de yetiştirilen çaylar, ekolojik şartlar nedeniyle kış aylarında kar altında kalmaktadır. Bu doğal özellik dünyada Doğu Karadeniz kıyılarından başka hiçbir bölgede bulunmamaktadır. Gerek ekolojik gerek coğrafi koşullar nedeniyle bu bölgede çay bitkisi üzerinde hiçbir suretle kimyasal ilaçla mücadele yapmaya gerek duyulmamaktadır. Ülkemiz çayının tarım ve sanayinde kimyasal ilaç ve katkı maddesi kullanılmadan üretilmesi çayımızı daha değerli hale getirdiği gibi organik çay tarımı için de önemli bir avantaj olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu avantadan gereği gibi istifade edilmelidir" değerlendirmesini yaptı.
Üreticiyi Mağdur Etmeyen Bir Fiyat!
Hasadın başladığı çayda henüz fiyatın açıklanmadığını, üreticinin refah payını da dikkate alan, mağdur etmeyen bir fiyat belirlenmesinin en büyük temennileri olduğunu belirten Bayraktar, “bölgenin iklimi ve coğrafi yapısı nedeniyle üreticilerimiz, oldukça zor şartlar altında çay hasadını yapmaktadır. Hasat edilen yaş çayın bekletilmeden işlenmesi gerekiyor. Çayın beklemeye tahammülü yoktur. Ürünün aynı anda hasat olgunluğa gelmesi alımları daha önemli hale getiriyor. Çay alımlarının, ürün kalite kaybına uğramadan ve üreticilerimiz mağdur edilmeden yapılması çok önemlidir" dedi.
Üreticilerin Çaykur'un yanı sıra özel sektöre de ürün teslim ettiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Zaman zaman üreticilerimiz zararına ürün teslim etmek durumunda bırakılıyor. Ayrıca özel sektörün açıklanan fiyatın altında alım yapması da üreticimizi mağdur ediyor. Özel sektörün de alımlarda hassas davranması ve üreticilerimizi mağdur etmemesi gerekiyor.
İthalat dışında özellikle kaçak yollarla ülkemize giren çaylar, büyük tehdit oluşturmaktadır. Ülkemize yurt dışından gelen çaylar, zati eşya muafiyeti, yolcu beraberi hediyelik eşya muafiyeti, ithalat ve kaçak yollarla gelmektedir. İthal ürünlerin girişinin zorlaştırılması bakımından çayda uygulanan gümrük vergisi oranı yüzde 145'dir. 2016 tarihli Çay Sektör Raporu'na göre, çay sektörünü olumsuz etkileyen en önemli faktörlerden biri yabancı menşeli çaylardır. Türkiye, yılda tüketilen çayın 135 bin tonunu Çaykur çayları, 125 bin tonunu özel sektör çayları, 35 bin tonunu yabancı menşeli çaylar oluşturmaktadır. Üstelik, tüketilen yabancı menşeli çayların yüzde 90'ı vergisiz ve gayri resmi yollardan yurda girmiş çaylardan meydana gelmektedir. Özellikle Güneydoğu Anadolu, Doğu Akdeniz ve Doğu Anadolu bölgelerimizde sınır illerinde yoğunlukla yabancı menşeli çaylar tüketilmektedir.
Gerekli tedbirler alınarak gayri resmi yollarla ülkemize çay girişi kesinlikle engellenmelidir. Kaçak olarak ele geçirilen çaylar imha edilmelidir."
Yaşlanmış Çay Ocakları Bir Program Dahilinde Yenilenmeli!
Yaşlanmış çay ocakları bir program dahilinde üstün verim ve kaliteye sahip çeşitlerle vakit geçirilmeden yenilenmesi gerektiğini vurgulayan Bayraktar, “Bu aşamada çay üreticilerimiz devlet tarafından desteklenerek, teşvik edilmelidir" dedi.
Çay Kanunu'nun çiftçiyi mağdur etmemesi gerektiğini, Çay Kanunu çalışmalarında tüm tarafların görüşleri alınması, fikir birliği sağlanmasının önemli olduğuna dikkati çeken Bayraktar, oluşturulacak bir yapılanmada üreticilere mutlaka yer verilmesi gerektiğini belirtti.
ÇAYKUR Global Oyuncu Olmalı!
Doğu Karadeniz'in tarım açısından sınırlı bir olanak sunduğunu, bölgede fındık ve çay dışında kırsalın geçimini sağlayacak önemli bir ürün olmadığını bildiren Bayraktar, “Artık kurumlar, şirketler ülke hudutlarıyla kendilerini sınırlamıyorlar. Tüm dünya piyasasını hedefliyorlar. Doğu Karadenizli üreticimizin en büyük güvencesi ÇAYKUR, korunmalı, sermayesi güçlendirilmeli, global bir oyuncu haline getirilmelidir. İngiltere, bir gram bile çay üretmeden tüm dünya çay piyasasını, şirketleri aracılığıyla yönlendiriyor. Çayı, Hindistan'dan, Sri Lanka ve Kenya'dan alan, hatta o ülkelerde çay tarımı yapan ve işlediği çay ürünlerini markalar yaratarak tüm dünyaya satan İngiliz şirketleri, bu işten milyonlarca dolar gelir sağlıyor" diye konuştu.
Dünyadaki çay alanlarının yüzde 2'si Türkiye'de olduğunu söyleyen Bayraktar, “Üretimin yüzde 4,1'ini ülkemiz yapıyor. Çay alanlarında Çin, Hindistan, Sri Lanka, Kenya, Endonezya, Vietnam, Myanmar'ın ardında sekizinciyiz. Çin, Hindistan, Kenya, Sri Lanka, Vietnam'ın ardından dünyanın altıncı büyük çay üreticisiyiz. Dev nüfuslu ve çay üretimi ancak tüketimlerine yeten Çin ve Hindistan'ı hatta Vietnam'ı dışarıda bırakırsak, ihracat potansiyeli açısından önümüzde sadece iki ülke, Kenya ve Sri Lanka var. Buna rağmen, 2016 yılında 6 bin 119 ton çay ihraç edebildik ve 28,6 milyon dolar döviz geliri sağladık. Buna karşın 16 bin 187 ton çay ithalatına 44,3 milyon dolar döviz ödedik. Uluslararası boyutta bir çay firmamız yok. Bu rolü Çaykur üstlenmelidir. Sadece iç piyasayı düşünmemeli, tüm dünya piyasasını hedeflemelidir" ifadesini kullandı.