Günümüzde bal arıları kutup bölgeleri dışında tüm dünyaya yayılmışlardır. Arıların yaklaşık olarak 20.000 farklı türü vardır. Arılar aralarında çeşitli ritmik hareketler ile iletişim kurarlar. Bilim adamları tarafından bu hareketlere arıların dansı denilmektedir. Bu güne kadar arılarla ilgili on bir farklı ses tanımlanmış ve bu seslerden bazıları belirli faaliyetlerle ilişkilendirilebilmiştir.

İŞBİRLİĞİNE ÖNEM VERİRLER

Arılar hareketleri ve “dansları" gibi, vızıltılarını da bilgiyi iletmek için kullanırlar. Bal arıları, yavru beslenmesi ve kendi gereksinimlerini gidermek için çiçeklerden nektar ve polen toplarlar. Bal arıları toplu halde yaşayan canlılardır ve kovanda yaşamın devamlılığını sağlamak için iş birliği içinde çalışırlar. Bir kovan içinde yaşayan işçi arılar, kraliçe arı ve erkek arılar bulunur. Kovan içerisinde cinsel olarak gelişmiş tek dişi, ana arıdır. Koloninin en uzun arısıdır.

BİR KOLONİDE BİR TANE ANA ARI BULUNUR

Gereksinim olduğunda işçi arılar tarafından seçilmiş olan iki gün yaşlı larvalardan ana arı olmak üzere yetiştirilirler. Verimli bir ana arı günde 2000-3000 adet yumurta bırakabilir. Bir kolonide sadece bir tane ana arı bulunur. Yaklaşık 4 yıl kadar yaşar. Kraliçe arının bir günde yumurtladığı yumurta ağırlığı, kendi ağırlığının 20 katına erişebilir. Erkek arılar tombul ve iğnesiz arılardır. Çiçeklerden polen veya nektar toplayamazlar. Erkek bal arıları, yalnızca kraliçe arıyla çiftleşebilmek için yaşarlar.

Kolonide besin azlığı ortaya çıktığında erkek arılar, işçi arılar tarafından kovan dışına atılırlar ve açlıktan ölürler. Bir kolonide mevsime bağlı olarak 2000 adet kadar bulunabilirler. Yaşam süreleri mevsime göre değişmekle birlikte 5-6 aydır.

YAŞAM SÜRELERİ MEVSİME BAĞLI OLARAK DEĞİŞEBİLİR

İşçi arılar koloninin en küçük bireyleri olup cinsel olarak gelişmemiş dişidirler. Bir kolonide 50000-70000 adet kadar bulunabilirler. Bal arılarının yaşam süresi mevsime bağlı olarak değişebilir. Yaşam uzunluğu genelde 28-35 gündür. Bununla birlikte kışı geçirecek olan bireyler uzun süre canlı kalabilirler. İşçi arılar kovandaki bütün işleri üstlenmişlerdir ve büyüdükleri hücreden çıktıkları andan itibaren gelişimleri ile orantılı olarak kovan içindeki görevleri de değişir.

İŞÇİ ARILAR HER TÜRLÜ İŞLE İLGİLENİR

İşçi arılar yaşamları boyunca kovan içindeki her türlü işle ilgilenmiş olurlar. Arıların petek formunda iki adet bile- şik ve üç adet basit gözleri bulunmaktadır. Basit gözlerinin her biri binlerce ufak üniteden oluşur. Bileşik göz, ana arıda 3.000 adet, işçi arıda 4.000 adet, erkek arıda ise 8.000 adetten daha fazla basit gözün birleşmesinden meydana gelmektedir. İşçi arıların ördükleri petek gözleri altıgen yapıdadır. Petek duvarları sadece 1/500 cm kalınlıkta olup kendi ağırlığının 25 katı ağırlığı taşıyacak sağlamlıktadır. Bir işçi arı yaşadığı süre zarfında bir çay kaşığının 12 de biri kadar bal yapabilmektedir. Bal arıları yaklaşık olarak saatte 24 km hızla uçabilirler.

Bal arıları kovandaki bir adet peteği doldurabilmek için yaklaşık 100 milyon kadar çiçeğin nektarını emerler. Bu süre zarfında ise yaklaşık olarak 90 ila 100.000 km kadar kanat çırpmış olurlar. Uçan bir arının her kilometrede, enerji için yarım miligram (gramın 2 binde biri) bala ihtiyacı bulunur. Bir arı bir litre balla 25 kilometre hızla ve saniyede 200-250 kez kanat çırparak 3 milyon kilometre kat edebilir.

BİR KOVAN 90 BİN ARIYA EV SAHİPLİĞİ YAPABİLİR

Bir kovan yaklaşık 90.000 arıya ev sahipliği yapabilmektedir. Arı, vücut ağırlığının 330 katı yük çekebilir. Arılar mavi rengi ayırt edebilirken, kırmızı ve koyu gri renkleri siyah olarak algılarlar. Arılar saniyede 250 kez kanat çırpabilirler. Bu kanat çırpışı genellikle kovanı soğutmak için yapılan “yelpazeleme" sistemidir. Tehlikeli durumlarda arılar, tehlikeyi haber vermek için daha yüksek sesle vızıldarlar. Kraliçe arılar çok zengin çeşitlilikte seslere sahiptirler.

Arılar oldukça yüksek duyarlılığa sahip ayak ve bacaklarını titreşimleri hissetmek için kullanırlar. Arılar koku alabilirler. Arıların antenleri ile ilgili yapılan son araştırmalar, arıların koku almak için kullandıkları kimyasal reseptörlerin bulunduğunu kanıtlamıştır. Bir arının kanadını koparmak sesin şiddeti ve yoğunluğunu değiştirse de vızıldamasını durdurmaz. Çünkü arıların vızıltıları kısmen kanatlardaki titreşimden kaynaklansa da esasen bu vızıltıların arıların göğsünden geldiği ispatlanmıştır.

KENDİ HAYATLARINI TEHLİKEDE GÖRMEDİKLERİ MÜDDETÇE İNSANLARI SOKMAZLAR

Arıların kanatları, içinde enine ve boyuna damarcıklar bulunan iki çift saydam zar şeklinde kanatlardan oluşur. Arılar başında bulunan duyargaları içindeki sinir uçları sayesinde duyularına ek olarak rüzgar hızını ve hava sıcaklığını da algılayabilirler. Arılar kendi hayatlarını tehlikede görmediği sürece insanları sokmazlar. Dünyanın en hızlı bilgisayarları saniyede yaklaşık 16 milyar kadar aritmetik işlem yapabilir. Bir bal arısı ise aynı sürede daha az enerji tüketerek yaklaşık 10 trilyonluk işlem yapma kapasitesine sahiptir.

POLENİ TOPLANMIŞ ÇİÇEĞE BİR BAŞKA ARI UĞRAMAZ

Bal arıları polenleri toplanmış çiçeğe diğer arıların bir daha uğranmaması için polen aldıkları çiçeğin üzerini bir elektriksel bir alanla kaplarlar. Vücutlarındaki elektro alıcılar sayesinde bu izleri görüp algılayan diğer arılar ise bu çiçeklere uğramıyor, zaman ve enerjiden kazanmış oluyorlar. Arılar yaşlandıkça akıllanıyorlar, meslek hastalığına yakalanıyor ve toplayıcı arılar iki kilo bal üretebilmek için toplam olarak Dünya ve Ay arasındaki mesafeye eşit bir yol kat ediyorlar.

HASTALIKLARINI BİR BAŞKA ARIYA BULAŞTIRMIYORLAR

Arılar hastalanabiliyorlar ancak hastalıklarını kovandaki diğer arılara bulaştıramıyorlar çünkü arılar bir virüs kaptıklarında, yön duygularını yitiriyor ve yuvalarını bulamadıkları için de tek başlarına ölüyorlar. Her arının beyninde yaklaşık olarak bir milyon sinir hücresi (nöron) bulunmaktadır. Bir arı topluluğu ise, 100 milyar nörona sahip insanın yarısı kadar sinir hücresine sahiptir. Alman bilim adamlarının yaptığı araştırmalarda, arıların yönlerini bulabilmek için bir tür haritadan yararlandıklarını göstermiştir.

Yani arılar doğadaki birtakım işaretleri akıllarında tutarak hedeflerine ulaşabilmektedirler. Arılar koku aracılığı ile birbirini tanıyabilir ve farklı türlerini ayırt edebilirler. Her kovanda kraliçe arının salgıladığı kimyasal bir madde vardır ve bu madde kovandaki bütün arılar tarafından tanınır. Ayrıca kovandaki bütün arılar da bu maddeyi kraliçeden alarak kraliçe ile aynı kokuya sahip olurlar. İşte bu madde sayesinde aynı kolonideki bütün bireyler birbirlerini kolaylıkla tanırlar.

YABANCI ARIYI HEMEN TANIRLAR

Dolayısıyla dış görünüş olarak birbirlerine çok benzemelerine rağmen kovana giren herhangi bir yabancı arı kolayca tanınır ve kovandan dışarı atılır ya da öldürülür. Avustralyalı araştırmacılar, bal arılarının insan yüzlerini ayırt edebildiğini keşfetmiştir. 1. Dünya Savaşı sırasında bal, askerlerin yaralarını iyileştirmek için merhem olarak kullanılmıştır. Çünkü bal nemi emerek yaraların daha kolay ve çabuk iyileşmesini sağlamaktadır.

Kuzey Myanmar'da bir madende amber içinde bulunan melittosphex burmensis cinsi arı, tarihte bilinen en eski arıdır. Bu tür tam 100 milyon yıl önce yaşamıştır. Nisan 1984'te özel fakat sınırlayıcı bir kutuya alınan 3,300 arı, uzaya gönderildi. Sıfır yer çekimine alışan arılar neredeyse çok düzgün bir bal peteği oluşturabildi. Ancak tuvalete gitmiyorlardı. Arılar yalnızca kovanın dışına dışkılarını bıraktıkları için yedi gün boyunca hiç dışkı bırakmadılar. Bal bozulmayan tek gıdadır.

KAYNAK: KÖY KOOP HABER