Geçtiğimiz günlerde; 'İHALEYE FESAT KARIŞTIRAN SUMAYTAOĞLU, HALA GÖREVDE TUTULUYOR' başlığı ile bir haber yapan memurlar.net, haber üzerine Bakanlıktan gelen açıklamayı da sert bir dille eleştirdi.

'SUMAYTAOĞLU AÇIKLAMASI NE KADAR İNANDIRICI?' diyen memurlar.net, Sumaytaoğlu hakkında mahkemenin verdiği para cezasının, görevden almak için bir gerekçe oluşturmadığı yönündeki Bakanlık açıklamasına tepki gösterdi. Haberde şu cümleler dikkat çekti: “Ceza kesinleşse dahi biz bu kişiyi görevde tutacağız demek en hafifinden etik değildir. Bahse konu kişi sıradan bir memur olmayıp, Bakanlığın Rehberlik ve Teftiş Başkanı aynı zamanda da Bakanlığın 1. Hukuk Müşavir Vekilidir (Bizdeki yazı örnekleri bunu gösteriyor). Denetim biriminin başında bulunan birinin aynı zamanda icranın içinde olmasını da kamuoyunun takdirine bırakıyoruz"

İşte, memurlar.net'te dikkat çeken o haber;

Sumaytaoğlu açıklaması ne kadar inandırıcı?

Öncelikle hiçbir kurum ve kişinin yıpratılmasına yönelik bir habere imza atmayacağımızın bilinmesini ifade etmek isteriz. Haberlerimizi inceleyenlerin kamu yararını ön planda tuttuğumuzu görecektir. Kaldı ki Bakanlık Hukuk Müşaviri tarafından gönderilen açıklamayı aynen haber yapmamız dahi bunun açık bir göstergesidir.

Gönderilen açıklamanın Bakanlık Hukuk Müşavirliği yerine Hukuk Müşaviri tarafından gönderilmesinin 1. Hukuk Müşaviri Vekilinin Rehberlik ve Teftiş Başkanı Erdal Celal Sumaytaoğlu olmasının etkisinin olup olmadığını da merak ettiğimizi ifade etmek isteriz.

Ayrıca, habere konu yargı kararına bakıldığında büyük bir Bakanlığın Rehberlik ve Teftiş Başkanından bahsedilmekte olduğu açıkça görülecektir. Yine Dava'nın temyiz aşaması devam ederken 2012 yılında ilgilinin Müşterek Kararname ile Rehberlik ve Teftiş Başkanı olarak atanmasının da üzerinde durulması gereken başka bir konu olduğunu ifade etmek isteriz.

Kaldı ki haber içeriğinde yer alan 15. Asliye Ceza Mahkemesi kararı her ne kadar ilk derece mahkeme kararı olarak görülse de verilen Karar Yargıtay'ın bozma kararından sonra verilmiştir. Mahkeme kararında da açıklandığı üzere, 15. Asliye Ceza Mahkemesi ilk kararında ilgililerin beraatine karar vermiştir. İlgilinin beraatine karar veren bir Mahkemenin durduk yerde bozma kararından sonra ceza vermesi elbette beklenemez. Aksi durum kendiyle çelişmek olacaktır.

15. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilen beraat kararı, Yargıtay 4. Ceza Dairesi tarafından bozularak yeniden karar verilmek üzere 15. Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmiştir. 15. Asliye Ceza Mahkemesinin vermiş olduğu karar dikkatlice incelendiğinde konu daha iyi anlaşılacaktır. Bu Kararda; "Dosyada toplanan deliller ve Yargıtay bozma içeriği itibarıyla "Kamu görevlisi olan sanıklar Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürü ve Yüksek Komiserler Kurulu Genel Sekreteri Muzaffer Aydemir ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 1. Hukuk Müşaviri ve Yüksek Komiserler Kurulu yetkili üyesi Erdal Celal Sumaytaoğlu'nun 16.04.2008 tarih ve 1207 sayılı talimatla 31.10.2007 tarihli Bakan oluruna ve görev gereklerine aykırı olarak ihaleyi Türkiye Jokey Kulübüne yaptırdıkları ve ihale sonucunda 80.000 litre Flu Metrin etken maddeli ve etki süresi aynı ilacın litresini piyasanın bir misli fiyatına alarak kamu zararına neden oldukları ve görevde yetkiyi kötüye kullanma suçunun oluştuğu sübuta ermiştir." ifadesine yer verilmesi de konuyu yeterince açıklamaktadır.

Yine Mahkeme kararı içeriğinde; "Davada katılan olan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Hukuk Müşavirliğinin 22.10.2013 gün ve 16811 sayılı Mahkeme dosyasına verilen Hukuk Müşaviri Gökhan Ergü imzalı yazıda davanın katılan sıfatı ile takibinden vazgeçildiğine ilişkin Makam Oluru örneği sunulmuştur." ifadesinin de üzerinde durulması gereken ibretlik bir ifade olduğunu da belirtmek isteriz.

Hukuk Müşavirinin yaptığı açıklamada; "657 sayılı Devlet Memurları Kanununda, üst düzey devlet memurluklarına atanacaklarda aranacak şartlar düzenlemiş olup, henüz kesinleşmediği bilinen bir mahkeme kararına dayanılarak adı geçen bürokrat hakkında her hangi bir işlem tesis edilmesinin hukuken mümkün olmayacağı da açıktır. Bir an için söz konusu mahkeme kararının ileride kesinleştiği varsayılsa bile, söz konusu para cezasının adı geçen bürokratın görevini yapmasına 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa ve ilgili mer'i mevzuatımıza göre engel teşkil etmesi de söz konusu olamayacaktır." ifadesine son derece üzüldüğümüzü belirtmek isteriz.

Ceza kesinleşse dahi biz bu kişiyi görevde tutacağız demek en hafifinden etik değildir. Bahse konu kişi sıradan bir memur olmayıp, Bakanlığın Rehberlik ve Teftiş Başkanı aynı zamanda da Bakanlığın 1. Hukuk Müşavir Vekilidir (Bizdeki yazı örnekleri bunu gösteriyor). Denetim biriminin başında bulunan birinin aynı zamanda icranın içinde olmasını da kamuoyunun takdirine bırakıyoruz.

Hem 1. Hukuk Müşaviri hem de Rehberlik ve Teftiş Başkanı görevinin bir arada nasıl yapıldığının da izah edilmesi gerektiğini belirtmek isteriz. İhtimal bu ya, ilgilinin yanlışlık yapması halinde kim tarafından ve nasıl denetleneceğinin de birileri tarafından izah edilmesi gerekmektedir.

Hukuk Müşaviri tarafından gönderilen açıklamada sanki ortada hiçbir somut veri yokken ilgili hakkında gerçek dışı haber yapıldığı gibi bir izlenim oluşturulmaya çalışılması doğru değildir. Her şeyden önce, 15. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilen bir beraat kararının Yargıtay tarafından gerekçeli bir şekilde bozulması ve gerekçede suçun oluştuğundan bahsedilerek ceza verilmesi yönünde öneride bulunulması gözden kaçırılmamalıdır.

Bizim haberimizden sonra;

1- Davadan vazgeçildiğine ilişkin Bakan oluru olmadığına ilişkin belge beklerdik. Çünkü, davadan vazgeçilebilmesi için ortada ilgililer hakkında haksızlık yapıldığına ilişkin somut bilgi ve belge olması gerekmektedir ki açıklamada bunların yer almasını beklerdik.

2- Temyiz talebinin bir örneğini ile bu Temyiz talebinde de 15. Asliye Ceza Mahkemesinin Yargıtay kararının aksine karar verdiği ifadelerinin yer almasını beklerdik.

3- Bahse konu kişi hakkında ortaya atılan iddiaların son derece vahim boyutlarda olduğu ve ilgilinin bir gün dahi Müfettişlik yapmadığı dikkate alındığında Rehberlik ve Teftiş Başkanlığını yapacak başka bir kişi olmadığının somut belgelerinin konulmasını beklerdik.

4- 15. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilen kararın Yargıtay bozma kararı doğrultusunda verildiği dikkate alındığında kararın temyiz edildiği gibi bir mazerete dayandığının komikliğinin anlaşılmasını beklerdik.

5- İlgilinin bulunduğu görevin Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı olduğu dikkate alındığında mevcut durumun savunulması yerine gereğinin yapılması ile cezanın paraya çevrilmiş olsa dahi bulunulan görev ve ceza konusunun öyle yenilir yutulur cinsten olmadığının bilinmesini beklerdik.

6- Hukuk Müşavirinin yaptığı açıklamada; "657 sayılı Devlet Memurları Kanununda, üst düzey devlet memurluklarına atanacaklarda aranacak şartlar düzenlemiş olup, henüz kesinleşmediği bilinen bir mahkeme kararına dayanılarak adı geçen bürokrat hakkında her hangi bir işlem tesis edilmesinin hukuken mümkün olmayacağı da açıktır. Bir an için söz konusu mahkeme kararının ileride kesinleştiği varsayılsa bile, söz konusu para cezasının adı geçen bürokratın görevini yapmasına 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa ve ilgili mer'i mevzuatımıza göre engel teşkil etmesi de söz konusu olamayacaktır." ifadesinin dahi ne anlama geldiğinin anlaşılmadığı görülmektedir. Bahse konu kişi sıradan bir memur olmayıp, Bakanlığın Rehberlik ve Teftiş Başkanı aynı zamanda da Bakanlığın 1. Hukuk Müşavir Vekilidir (Bizdeki yazı örnekleri bunu gösteriyor). Denetim biriminin başında bulunan birinin aynı zamanda icranın içinde olmasını da kamuoyunun takdirine bırakıyoruz. Dolayısıyla, 1. Hukuk Müşavirinin yanlışlık yapması halinde kim tarafından ve nasıl denetleneceğini de anlamakta zorlandığımızı ifade ederek, böyle bir cevap verilmemesini beklerdik.

7- Son olarak ta yapılan açıklamalarla kamuoyunun aklıyla alay edilmemesini beklerdik.


Bakanlık'tan 'Sumaytaoğlu' savunması!


Bu haber üzerine Bakanlık memurlar.net'e bir açıklama daha gönderdi.

Söz konusu açıklamada şöyle;

T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI

HUKUK MÜŞAVİRLİĞİ

SAYI : 13805938/Ç-2015-116/
KONU : Cevap ve Düzeltme

10.08.2015 tarihinde şirketinize ait Memurlar.net adlı internet sitesinde yayınlanan "İhaleye fesat karıştıran Sumaytoğlu, hala görevde tutuluyor" başlıklı yazıya cevaben gönderdiğimiz 10.08.2015 tarihli açıklama yazımızın sitenizde yayınlanmasından sonra bu kez 12.08.2015 tarihinde "Sumaytaoğlu açıklaması ne kadar inandırıcı?" başlığı ile yeni bir yazı yayımlanmış olup, bu yazıda yer verilen ifadelere yönelik yeni açıklamaların yapılması zarureti hasıl olmuştur.

Öncelikle bilinmelidir ki 10.08.2015 tarihli açıklama yazımızda da belirtildiği üzere Bakanlığımız, sitenizi "her gün on binlerce ziyaretçi tarafından ziyaret edilen ve kamuoyunda kamu kurum ve kuruluşları ile ilgili haberlerde güvenilir ve en popüler kaynak olarak görülen bir internet sitesi" olarak değerlendirmekte, yazılı ve görsel basının olduğu kadar internet sitelerinin de haber verme özgürlüğünü desteklemektedir. Bu nedenle de yapılan haber görmezden gelinmemiş, kamuoyunu doğru bilgilendirmek adına açıklama gönderilmiştir.

Yapılan açıklamada; ikinci yazınızın aksine son derece aceleci ve dağınık bir üslupla, hukuk bilgisi kısıtlı bir el tarafından yazıldığı açık olan, çok bariz yanlışlıklar içeren ilk yazınızdaki hatalar hakkında kamuoyuna doğru bilgiler sunulmuştur. Şöyle ki:

1. 10.08.2015 tarihli yazı daha en baştan, başlık itibariyle ciddi bir sakatlık içermektedir. Tüm bu yazışmalara konu ceza davası, ihaleye fesat karıştırma suçlaması üzerinden yürütülmemiştir. Mahkeme kararında da bu durum açıkça görülebilmektedir. Bu noktada ısrarla ihaleye fesat karıştırma vurgusunun yapılması, bu durumun başlık olarak kullanılması manidardır. Çok ciddi hukuki itham ve sorgulamalar hakkında haber yapılırken bu kadar basit bir detayın haber hazırlayıcıları tarafından dikkatten kaçırılması da ilginçtir. Küçük görünen bu detayın içerdiği yanlış bilgi ile, yazıyı okuyan ve konu hakkında bilgi sahibi olmayan vatandaşların zihninde kalıcı ve hatırlanabilir bir izlenim yaratılacağı ortadadır.

İhaleye fesat karıştırma suçu Türk Ceza Kanunun 235 inci maddesinde düzenlenmiş ve alt sınırı 3 yıl üst sınırı 7 yıl hapis cezası olan, mahkum olunması halinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 48 inci maddesi gereği ilgilinin devlet memuriyetine dahi engel olabilecek bir suçtur. İş bu davada ise yargılama, Türk Ceza Kanununun 257 nci maddesinde yer alan görevi kötüye kullanma suçu kapsamında yürütülmektedir. Görevi kötüye kullanma suçu da devlet memuriyetine engel olabilecek bir suç mahiyetinde değildir.

Yaptığımız açıklamaların kelime kelime irdelenerek çelişki ve hata arandığı göz önüne alındığında özellikle belirtmek gerekir ki, bu açıklamamız ile suçlar arasında ayrım yapmak ya da birini diğerinden hafif göstermek gibi bir amacımız bulunmamaktadır. Açıklanmak istenen şey, bu kadar bariz bir hatanın, haberi hazırlayan el tarafından bilerek ya da bilmeyerek yapılması ve ön plana çıkarılarak yazının okuyucular üzerinde daha etkili olmasının sağlanmaya çalışılmasıdır.

2. Yazınızda sorunlu olarak gösterilen bir diğer nokta ise, yazının imzalanması şeklidir. Yazınızda da belirtildiği üzere adı geçen bürokrat, Bakanlığımız I.Hukuk Müşavirinin kanser hastalığı nedeniyle çok ciddi sağlık sorunları yaşaması ve tedavisinin sürmesi nedeniyle tedavi dönemlerinde görevini ifa edemediği için, Bakanlık Makamının Olur'u ile, asli görevi olan Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı'nın yanında bu tedavi dönemlerinde I. Hukuk Müşavirliği Vekilliği görevini de yürütmek üzere görevlendirilmiştir.

Adı geçen bürokrat hakkında yapılan habere yönelik açıklama, bu bürokrat adına değil Bakanlık adına yapılmış ve resmi tarih ve sayılı yazımız ile tarafınıza gönderilmiştir. Açıklamanın temel amacı şahsi cevaplar değil, Bakanlık adına kamuoyunun doğru bilgilendirilmesidir. Bu durumun dahi büyük bir problemmiş gibi kamuoyuna sunulması düşündürücüdür. Bakanlığımızda görevli Hukuk Müşavirleri ve Avukatlar, belirli sınırlar içinde kamu kurum ve kuruluşları, mahkemeler ve özel kurum ve kuruluşlarla kendi imzaları ile yazışma yapma hak ve yetkisine sahiptir.

3. 10.08.2015 tarihli açıklamamızda da belirtildiği üzere, söz konusu mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yargıtay'ın bozma kararı üzerine alınan bir kararın muhakkak surette kesinleşeceğini öngörmek, yazınızın hukuki konularda bilgi sahibi olmayan ya da fazla bilgili olup bu bilgisini manipülasyon amacıyla kullanan kişilerce hazırlandığı izlenimi uyandırmaktadır. Bilindiği üzere Anayasamızın 15 inci ve 38 inci maddelerinde, suçluluğu mahkeme kararıyla sabit olmadıkça hiç kimsenin suçlu sayılamayacağı düzenlenmiştir. Hukukumuzda "masumiyet karinesi" olarak bilinen ve kabul edilen bu temel ilke, haber ve yazılarınızda tamamen göz ardı edilmektedir. Yaptığımız açıklamada kararın "yazınızda belirttiğinizin aksine" kesinleşmediği vurgulandıktan sonra, olası bir kesinleşme halinde oluşabilecek hukuki durum açıklanmıştır. Bu açıklamamız içerik olarak hatalı ise, tarafınızdan bu hata açıklanmalıdır. Aksi durumda açıklamamızın bu noktasının dahi cımbızlanarak art niyet aranması, üzücü bulunduğunun belirtilmesi, haberinizi hazırlayan elin art niyeti ile açıklanabilir bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır.

4. Kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla hareket edildiği söylenen haber diziniz, şu anki haliyle objektif habercilik noktasından uzaklaşmış, Bakanlığımızda görevli bürokratlar hakkında işlem yapılmasını sağlamaya dönük planlı bir faaliyet halini almıştır. Dilek ve temennilerle etik değerlendirmeler yapmak, kişisel yorumlarla Bakanlığımızı ve Sn. Bakanımızı gölgeler arkasından itham yağmuruna tutmak için hazırlanan bir yazının, site haberi olarak değil, altında ad-soyad bulunan bir köşe yazısı olarak yayınlanması daha doğru olacaktır.

5. Bakanlığımız tarafından yapılan açıklamada, siteniz tarafından somut bilgi ve belge olmadan haber yapıldığı gibi bir izlenim oluşturulmaya çalışılmamış, tam aksine açıkladığımız somut bilgi ve belgelerle gerçekler kamuoyuna sunulmuştur. Bakanlığımız tarafından kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi adına iyi niyetli bir açıklama yapılmıştır ancak yeni haber ve içerdiği anlam verilemeyen kişisel dilek ve temennilerle haber verme özgürlüğünün ötesine geçilmiş, devam etmekte olan bir yargılama sürecinin etkilenmeye çalışılması sonucunu doğurabilecek bir duruma gelinmiştir. Bu nedenle, haberi hazırlayanlar hakkında Türk Ceza Kanunun 288 inci maddesinde düzenlenen "Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" suçu kapsamında suç duyurusunda bulunma zarureti hasıl olmuştur.

Son olarak belirtmek gerekir ki; adı geçen bürokratın görevine devam etmesi ya da etmemesi hususu, yetkili ve görevli mercilerin takdir yetkisi kapsamında olup, Bakanlık olarak her iki açıklamamızda da ısrarla belirttiğimiz ve bir kez daha belirteceğimiz husus, şu an itibariyle ilgilinin görevine devamında hukuken bir sakınca bulunmadığı ve yargılama sürecinin devam etmekte olduğudur.

Her türlü tazminat ve suç duyurusunda bulunma hakkımız saklı kalmak kaydıyla, İş bu düzeltme ve cevap metninin, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca yayımlanması ve söz konusu yazının yayından çıkarılması hususunda gereğini rica ederim.


Gökhan ERGÜ

Hukuk Müşaviri