Önemli Tahıl Hastalıkları / Buğday Rastık Hastalığı: Hastalık Tanımı : Hastalık, buğday ve arpa bitkilerinde çiçeklenme devresinde görülür. Bütün başak siyah bir toz yığını haline dönüşür. Bu siyah tozlar 5-8 mikron çapında olup etmenin sporlarıdır. Önce ince bir zarla örtülü olan başaklardan, sonradan bu zarın yırtılması ile serbest kalan sporlar, rüzgar, yağmur v.s. ile çevreye dağılarak, buğday ve arpa başakları çiçekleri üzerine gelirler.

Yumurtalığın üst tabakalarında bulunan sporlar uygun koşullarda (Buğdayda: 5-37 C, ""Optimum 20-26 C"", Arpada: 5-30 C, ""Optimum 18-20 C"" sıcaklık derecelerinde ve % 60-90 orantılı nemde) çimlenerek misel oluştururlar. Bu miseller tohum taslağını deler ve embriyoya kadar ilerleyerek yerleşir. Bu nedenle enfeksiyon çiçek veya embriyo enfeksiyonu olarak isimlendirilir.

Embriyoları enfekteli taneler dış görünüşleri ile sağlamlardan ayırt edilemezler. Bu hastalıklı taneler ekildiğinde tohumlar çimlenirken, embriyo içindeki misellerde gelişmeye başlar ve bitkinin sapı içinde onunla birlikte büyüyerek başağa ulaşır. Sağlam bitki başakları çiçeklenme devresine geldiği zaman, rastık hastalığına yakalanan başaklar siyah toz yığını halinde görülürler. Hasta lık etmenleri bu şekilde hayat devrelerini tamamlamış olurlar.

Yaşayış : Çiçeklenme devresinde buğday ve arpa ekiliş alanlarına gidildiğinde rastık hastalığına yakalanmış başaklar siyah toz yığını halinde kolayca görülebilir. Sağlam bitki başakları çiçek devresinden sonra olgunluğa giderken, rastıklı başaklardaki sporlar da çevreye dağılır ve geride sadece çıplak başak ekseni kalır. Genelde böyle olmakla birlikte, bazen bir başaktaki tüm başakçıkların hastalığa yakalanmadığı görülebilir. Yine rastıkla enfekteli bir taneden oluşan kardeşlerin hepsi hastalanmayabilir.

Rastık hastalığı etmenleri uygun çevre koşullarına, konukçuların duyarlılığına, rastık ırklarına bağlı olarak değişik oranlarda ürün kaybına neden olurlar. Ülkemizde buğday rastığından oluşan zararın bazı buğday çeşitlerinde % 19.6' a kadar çıktığı, buna karşın dış ülkelerde bazı senelerde % 50'ye kadar zarara neden olduğu tespit edilmiştir.

Hastalık etmenleri gerek yurdumuzda gerekse diğer memleketlerin buğday ve arpa üretimi yapılan bütün bölgelerinde yayılmıştır. Fakat esas zararlı olduğu alanlar orantılı nemin yüksek olduğu kıyı ve geçit bölgeleridir.

Kültürel Önlemler : Bölgesel veya yöresel olarak buğday veya arpa ekilişlerinde yapılacak inceleme sonucuna göre hastalığın hiç görülmediği veya eseri olarak saptandığı (% 0,1) tarlalardan alınan ürün tohumluk olarak kullanılırsa, hastalığın zarar oranı asgari düzeyde tutulabilir. Hastalığın belirtilen orandan daha yüksek olduğu tarlalardan alınan ürün tohumluk olarak kullanılmamalıdır.

Tohum alınan tarlada olduğu gibi çevre tarlalarda da en az 100 metre uzaklığa kadar rastıklı bitki olmamasına özen gösterilmelidir. Dayanıklı buğday ve arpa çeşitleri ekilmelidir. Olanaklar ölçüsünde kışlık buğdayların ekimi geç, yazlık buğdayların ise erken yapılmalıdır.

Buğday ve arpa açık rastığına karşı yapılacak tohum ilaçlaması cihazı çalışan selektör veya ilaçlama bidonlarında yapılmalıdır. İlaç tohum miktarına göre önerilen dozda kullanılmalıdır. Aksi halde düşük dozda etkisizlik ortaya çıkmakta, yüksek doz ise bazen tohum çimlenmesine olumsuz etki yapabilmektedir. İlaçlanmış tohumluk, ilaçlanmadan ekime kadar geçen süre içinde kuru yerlerde saklanmalı, polietilen vb. gibi hava geçirmeyen maddelerden yapılmış ambalajlarda asla saklanmamalıdır. Herhangi bir nedenle o yılın ekim mevsiminde ekilemeyen ilaçlanmış tohumluk bir sonraki yılın ekim mevsimine kadar normal depolama koşullarında, çuvallarda, bez torbalarda, temiz ve kuru yerlerde yığılı olarak muhafaza edilmelidir.

Kimyasal Mücadele : Tohum ilaçlaması uygulanır. Ülkemizde bugün adı geçen her iki rastık hastalığına karşı önerilen Carboxin 75 ile buğday rastığına karşı önerilen Triadimenol 7.5 ve Te-buconazole 2 etkili maddeli ilaçlardan biri ile buğdaylarda yapılacak ilaçlama sürme hastalığını; aynı ilaçlarla arpada yapılacak ilaçlama ise arpa kapalı ve yarı açık rastıklarını da önlemektedir. Bu nedenle söz konusu hastalıklara karşı ikinci bir ilaçlama yapılmasına gerek kalmaz.

İlaçlama Zamanı : Ekimden önce tohum ilaçlaması yapılır.

Buğday Sürme Hastalığı

Hastalık Tanımı : Sürme, memleketimizde kör, karadoğu, karamuk gibi isimlerle de anılan bir başak hastalığıdır. Sürme hastalığını iki etmen oluşturur. Bunlardan biri Tilletia foetida diğeri ise Tilletia caries'dir. Bu iki türden başka bunların melez formu olarak da Tilletia intermedia Gassner saptanmıştır. Bu türlerin hastalık belirtileri, biyolojileri ve mücadelesi birbirlerine benzemekte, ayrımları ise sporların (klamidospor) mikroskopta incelenmesi ile yapılmaktadır. T. foetida 'nin sporları oval, düz ve kenarları kalın zarlıdır, boyutları 15-27X15-18 mikrondur. T. caries 'in sporları ise yuvarlak veya ovala yakın, üzeri bal peteği gibi desenli, kenarları düzgün dişlidir. Boyutları 14-16X21-25 mikrondur. T. intermedia 'nın sporları ise daha çok T.caries 'in sporlarına benzemekte, fakat bal peteği gibi desenleri daha küçük, daha sık ve kenarlarındaki çıkıntılar daha az belirgindir.

Her iki türün, dünyada olduğu gibi Türkiye'de de buğday çeşitlerini hastalandırma gücü birbirinden farklı ırkları mevcuttur. Ülkemizde, 68 adet T. foetida, 20 adet T. caries ırkı tanımlanmıştır. Buğdayın gen merkezi olan yurdumuzda bu sayılar daha da artabilir. Saptanan ırkların bir kısmı bütün bölgelerde yaygınlık gösterirken, bir kısmı ise bölgesel niteliktedir.

Buğday sürmesi enfeksiyonlarında ilk kaynak kör adı verilen hastalıklı tanelerdir. Hasat, harman sırasında ezilen bu kör tanelerden çıkan sporlar sağlam tanelere ve toprağa bulaşır. Bulaşık tohumlar ekildiğinde, uygun koşullarda, tohumla beraber, sporlarda çimlenir ve oluşturdukları hifle, tohumun genç sürgününü (koleoptil) delerek en-fekte ederler. Böylece bitki bünyesine giren misel, onunla birlikte sistemik olarak gelişir, çiçek devresinde başağa kadar ulaşır. Burada çoğalır ve tanenin içi sürme sporları ile dolar.

Tohum üzerinde bulunan sporların enfeksiyonu yanında, toprağa karışanların da bitkiyi hastalandırması mümkündür. Ancak, memleketimiz için önemli görülmemektedir.

Sürme hastalığının oluşmasında bir çok etken söz konusudur (toprak tipi,toprak sıcaklığı,toprak nemi, besin maddeleri içeriği, çeşit, ekim derinliği, spor miktarı, fungu-sun fizyolojik ırkı gibi). Bu etkenler içinde en önemlileri toprak sıcaklığı ve nemidir. Toprakta sporların çimlenmesi için en uygun sıcaklık 10-15 C, buğdayın ise 20 C' dir. Fakat en iyi enfeksiyon 5-10 °C' de olmaktadır. Hastalığın düşük sıcaklıkta çok görülmesi buğdayın düşük sıcaklıkta gelişmesinin yavaş olması nedeni ile uzun bir süre enfeksiyonla karşı karşıya bulunmasından ileri gelmektedir. Tohum çimlenmesi sırasında toprak sıcaklığı yüksekse (20° C civarı) buğday çimi hızla gelişip, enfeksiyondan kurtulmaktadır.

Sürme sporlarının çimlenmesine en uygun toprak nemi % 23-30 dur. Çok kumlu ve çok killi topraklarda enfeksiyon az olmaktadır. Sürme sporlarının topraktaki canlılıklarını 3-5 yıl sürdürebildikleri kaydedilmiş olmakla beraber, bu süre tarlanın işlenmesine, toprak nemlilik derecesine göre değişmektedir. Tohumlar üzerinde ve laboratuar koşullarında kalmış sporların 10-15 yıl canlılıklarını koruyabildikleri saptanmıştır.

Yaşayış : Hastalığa yakalanmış buğday bitkileri, başaklar süt olum dönemine gelinceye kadar sağlamlardan ayırt edilemezler. Tarlada hasta bitkiler, sağlamlara nazaran biraz kısa boyludur ve daha uzun süre yeşil kalırlar. Hastalıklı başakların renkleri mavimtırak-yeşil olup sağlamlara nazaran daha hafif olduklarından dik dururlar. Buğday çeşitlerinin bir çoğunda sürmeli başakların kavuzları açılarak kirli-gri renkte kör daneler görülür. Bazı çeşitlerde ise, bu daneler dıştan hiç belli olmaz. Bu nedenle pratik teşhis, kör danelerin parmaklar arasında ezilmesi ile olur. Parçalanan kör dane içinden siyah-kahverenginde mantarın sporları çıkar. Bunlar da içerdikleri trimetil amin maddesi nedeni ile balık kokusuna benzer koku yayarlar.

Buğday sürmesi, memleketimizin buğday yetiştirilen tüm yörelerinde bulunmaktadır. Çeşitli bölgelerde yapılan inceleme ve sayımlara göre, mücadele yapılmadığı takdirde ortalama % 10-20 ürün kaybı ortaya çıkmaktadır. Bu kayıp çevre koşullarına ve buğdayın çeşidine göre yaklaşık olarak % 70-95'e kadar yükselebilmektedir. Hastalığın bu nicel kaybı yanında birde tohumluğun kalitesini düşürerek nitel zarara neden olmaktadır. Kör danelerin ezilmesi, parçalanması sonucu sağlam danelere bulaşan sporlar onların, rengini ve kokusunu değiştirerek un kalitesini etkilemektedir. Esmer renk alan unlarla beslenen insanlarda ve bulaşık dane ve saman yiyen inek, koyun, domuz ve kümes hayvanlarında sindirim sistemi bozukluklarının oluştuğu bildirilmektedir.

Hastalık dünyada ve ülkemizde buğday yetiştirilen her yere yayılmıştır. Memleketimizin tüm illerinde toplanan sürme örneklerinin incelenmesi sonucunda T. foetida 'nin % 95, T. caries 'in % 5 oranında yaygın olduğu saptanmıştır. T. foetida 'mn bütün illerde, T. caries 'in ise Güneydoğu Anadolu Bölgesinde daha yaygın olduğu görülmüştür. Bazı illerde ise her iki tür birlikte bulunmaktadır.

Kültürel Önlemler : Buğdayın ekim zamanı ile hastalıklı bitki yüzdesi arasında yakın bir ilişki vardır. Düşük sıcaklıklarda (5 -15 °C) bitki gelişimi yavaşlamakta, fakat sürme sporlarının çimlenmesi artmaktadır. Buna karşın toprak sıcaklığının yüksekliği sporların çimlenmesini olumsuz yönde etkileyerek, hastalık çıkışını azaltmaktadır. Bu nedenle güzlük ekimler erken, yazlık ekimler ise geç yapılabilirse, hastalık daha az oranda kendini gösterir.

Tohumluğun selektör veya triyörlerden geçirilerek yabancı maddeler yanında sürmeli tanelerden temizlenmesi, hastalığın bulaşma kaynağını azaltma bakımından önemli olmakla beraber, sporların tohumlara bulaşması esas olarak harman sırasında meydana geldiğinden, hastalıkla mücadelede yeterli bir yol değildir.

Bu hastalığa karşı en iyi korunma çaresi dayanıklı çeşit yetiştirilmesidir. Ancak bu, süratli ve kolay çözümlenememektedir. Çünkü etmenlerin buğday çeşitlerini hastalandırma gücü birbirinden farklı ırkları bulunmaktadır.

Kimyasal Mücadele : Bu hastalıkla mücadelede en etkin yol kuru tohum ilaçlamasıdır. Tohumun yetiştirildiği tarladaki hastalık oranı ve sürme sporları ile bulaşıklılık derecesi ne olursa olsun, ilaçlanması gerekir. Çünkü tarlada eseri sürmeli bitki bulunsa bile, harman sırasında sporlar sağlam tohumlara bulaşır. Bir kör tanede yaklaşık 1-9 milyon spor bulunduğu ve bir sürme sporunun uygun koşullarda bir bitkiyi hastalandırmaya yeterli olduğu dikkate alındığında tohumluk bulaşıklılık derecesine bakılmadan ilaçlanmalıdır.

Tohumluğun ilaçlama düzeni olan selektörlerde ilaçlanması tercih edilmelidir. Selektör bulunmayan veya selektör merkezlerinden uzakta olan yerlerde ise kolla çevrilen içi paletli ilaçlama bidonları kullanılmalıdır. Memleketimizde imal edilen bu ilaçlama bidonlarının 50 ve 100 litre hacminde iki tipi vardır. Bu olanaklardan yoksun çiftçilerimizin uyguladığı kürekle karıştırılarak yapılan ilaçlamada ise tohumluğun her tarafı ilaçla kaplanmadığından, çoğu kez hastalık görülmektedir.

Tohum ilaçlamasında, ilaçların önerilen dozlarda kullanılması ve her bir tohumun homojen bir şekilde ilaç zerreleri ile bulaşmasını sağlamak esastır. Eğer doz önerilenin altında uygulanmışsa, ilaçlamanın başarısı azdır, daha yüksek ise tohumluğun çimlenme ve çıkma gücünde zararlar (fitotoksite) oluşur. Ayrıca kullanılan ilaçlar, tohum üzerindeki sporlara temas yoluyla etki yaptıklarından her bir tohumun bütün yüzeyi ilaçla kaplanmamışsa ilaçlamaya rağmen çoğu kez hastalık çıkabilmektedir.

Tohum ilaçlamasında % 99 - 100 başarı elde etmek için, selektörlerde ilaçlamaya başlamadan önce, ilaçlama aygıtının tohuma gereken oranda ilaç verecek biçimde ayarlanmasına özen gösterilmelidir. Selektörlerde yabancı ot tohumları ile birlikte kör taneleri temizlenen tohumlar, ilaçlama cihazında seri halde ilaçlanarak ekime hazır hale gelirler.

İlaçlama bidonlarında yapılacak ilaçlamalarda, 50 litrelik bidonlara 25-30 kg. 100 litreliklere ise 50 kg tohum konulabilmektedir. İlacın tohumluğa homojen bir şekilde bulaşmasını sağlamak amacı ile bidonun kolu en az 40 - 50 kez çevrilmelidir. İlaçlama bidonlarının kapasiteleri küçük olması nedeniyle, ilaçlama zaman alıcıdır.

Ancak istenilen doz ve nitelikte bir tohum ilaçlamasına olanak verdiğinden, özellikle küçük yetiştiriciler için güvenle kullanılabilecek bir ilaçlama yöntemidir.

Memleketimizin selektör ve ilaçlama bidonları bulunmayan yörelerinde tohumluğun yere yığılıp kürekle karıştırılması şeklinde ilaçlama yapılmaktadır. Ancak bu uygulamada tohumluğun her tarafı ilaçla kaplanmadığından, çoğu kez hastalık görülmektedir. Bu nedenle kürekle ilaçlama yapmaktan kaçınılmalıdır. Ancak başka bir olanak bulunmayan durumlarda tohumluk temiz bir yere yığılıp üzerine ilaç serpildikten sonra kürekle 8-10 kez, bir taraftan diğer tarafa aktarılarak, ilacın tohumların her tarafına bulaşması sağlanmalıdır.

Tohumluğun ilaçlandıktan sonra hemen ekilmeyip bekletilmesi gerekirse, kuru ve serin bir yerde saklanmasına özen gösterilmelidir. Quintozen (PCNB)'li ilaçlarla ilaçlanmış tohumluklar bekletilmeden ekilmelidir. Ancak, zorunlu durumlarda bu süre daha önce de belirtildiği gibi l .5 ayı geçmemelidir.

İlaçlanmış tohumluğun, çimlenme ve çıkma gücünü aynı zamanda hastalıktan koruyuculuk etkisine zararlı olmayan depolama süreleri; ilacın çeşit ve dozuna, tohumun nemine, depolama tipine, depo sıcaklık ve orantılı nemine, havalandırma ve aynı zamanda tohum çeşit ve niteliklerine göre göre değişmektedir.

Kombine ilaçlanmış tohumluğun depolanması ile ilgili çalışma sonuçlarına göre, Ege Bölgesi koşullarında, ambar zararlarına karşı Malathion % 2 Dust - Sürmeye karşı Mancozeb ve Carboxin 37.5 + Thiram 37.5 ile kombine ilaçlanmış % 12 civarında nem içeren buğday tohumluğunun 5 ay, % 13 - 16 nem içeren tohumluğun ise l ay süre ile depolanması sonucu olumsuz bir etki saptanmamıştır. Orta Anadolu koşullarında Malathion % 2 Dust'in Mancozeb aktif maddeli bir ilaçla birlikte kullanılmasından sonra K) ay süre ile açıkta depolanmasında bir sakınca görülmemiştir.Sürme hastalığına karşı ilaçlamanın, ambar zararlılarına olduğu gibi, toprak altı zararlılarına karşı da (ilaçların karışabilirlikleri dikkate alınarak) kombine uygulanması mümkündür.

İlaçlama Zamanı : Tohumlar ekim öncesi önerilen tohum ilaçlarından herhangi biri ile metoduna uygun olarak ilaçlanırlar.

Buğday Mozaik Virüsü

Hastalık Tanımı : Hastalığın etmeni toprak kökenli buğday mozaik virüsüdür. Buğdayda bu virüs bitki özsuyu ile birlikte taşınmaktadır. Polymyxa graminis fungusu, topraktaki virüsün vektörüdür. Doğal enfeksiyon serin şartlarda (12-15 C) ve yüksek toprak neminde artış göstermektedir. Hastalığın inkubasyon devresi uzundur (40-90 gün). Bu nedenle kışlık ekilen buğdaylarda belirti görülmekte, ilkbaharda ekilenlerde görülmemektedir. Virüs?ün kil zerreleri tarafından tutulup daha sonra herhangi bir organizma yardımı olmaksızın bitkiyi enfekte edebileceği kayıtlıdır.

Yaşayış : Sonbaharda ender görülen mozaik lekeleri, daha çok ilkbaharda kendini gösterir. Benekler ve lekeler, uzunluk ve genişlikte değişen, yaprak damarı boyunca uzanan düzgün olmayan çizgiler halindedir. Lekeli yapraklar bazen normal yeşil zemin üzerinde açık yeşil izler halinde görülürler. Çoğu zaman da açık yeşil zemin üzerinde koyu yeşil lekelidirler. Bazı varyetelerde de yapraklarda açık sarı şekiller ve devamlı olmayan çizgiler meydana gelir. Mozaik lekeleri yaprak kını ve kavuzlarda da görülür, mozaik lekelerine ek olarak bazı varyetelerde bodurlaşma, cüceleşme ve proliteration'a neden olur. Rozetleşme diye tanımlanan bu durum tarlada birçok veya tek bitkiden oluşan öbekler halinde görülür. Eskişehir'de Kıraç-66 ve Köse buğdaylarında rozetleşme ve cüceleşme şiddetlidir. Rozetleşmiş bitkilerin yaprakları daha sonra mozaik lekelerini maskeleyecek şekilde koyu yeşile döner.Toprak kökenli buğday mozaik virüsü, Kansas'ta % 25, Missouri'de % 50 verimi azaltmaktadır. Hastalığın elverişli yıllarda, zararı daha da artmaktadır. Ülkemizde, Eskişehir'de hastalığın epidemi yaptığı yıllarda, bulaşık tarladan hiç ürün alınmamaktadır. Eskişehir'de Alpu'da yaygındır.

Kültürel Önlemler : Hastalıktan korunmak için dayanıklı veya toleranslı varyeteler kullanmak gereklidir. Virüs toprakta uzun yıllar (6 yıl) kalabilmektedir. Toprak 50-60 °C ısıtıldığında bulaşıcı özelliğini kaybetmektedir. Ancak toprağı ısıtmanın pratikte bir değeri yoktur. Eskişehir'de 1977-1979 yılında yapılan çalışmada, Ak 702 (Ak başak) ve Zincirli (Lokal bir çeşit) buğdayları, Buğday Mozaik Virüsü?ne dayanıklılık göstermiştir. Bulaşık olan tarlalara daha verimli çeşit bulunana kadar Ak 702 buğday çeşidi ekimi önerilmektedir.

Kimyasal Mücadele : Yoktur

İlaçlama Zamanı : Yoktur

Tahıl Küllemesi

Tarım Bakanlığının bütçe görüşmesinde domuz eti tartışması! Tarım Bakanlığının bütçe görüşmesinde domuz eti tartışması!

Hastalık Tanımı : Fungus konukçu üzerinde yüzeysel mycelium örtüsü oluşturur. Miseller epidermis hücrelerine emeçlerini gönderirler. Epidermiste el şeklinde dallanan ve beslenip büyüyen miseller conidiophore (konidi taşıyıcılarını) oluştururlar. Bunların ucunda teşbih tanesi gibi uç uca eklenmiş conidium'lar (konidiler) meydana gelir. Olgunlaşan konidiler ayrılarak yeni enfeksiyonları meydana getirirler. Konidiler 12-15 mikron genişlikle 24-30 mikron uzunlukta olup elipsoit şeklindedir. Konukçu sararmaya başladığı zaman misel yığınlarında cleistothecium'lar meydana gelir. Cleistothecium 152-251 mikron çapında küre veya oval şekildedir. Her cleisto thecium'da ortalama 30.4 mikron genişlikte 77.4 mikron uzunlukta oval veya silindir şeklinde 15-20 adet ascus bulunur. Ascuslar içinde dinlenme devresinden sonra belirli koşullarda 4-8 askospor meydana gelir. Bunlar hububatı enfekte ederek hastalığın meydana gelmesini sağlarlar.

Etmen ılıman bölgelerde kışı bitkiyi enfekte etmiş misel halinde geçirdiği halde diğer bölgelerde kışı cleistothecium halinde geçirir. Bitkilerin sararması ile birlikte oluşan cleistothecium'lar kışı kurumuş bitki yapraklarında geçirirler. Havaların ısınmasıyla birlikte ilkbaharda ascus ve askosporları meydana getirerek primer enfeksiyonu sağlarlar. Ancak bu tarz fungusun kışlamasında önemli bir yol değildir. Genellikle primer enfeksiyonları sonbaharda enfeksiyona uğramış tahıl yapraklarında bulunan miseller meydana getirirler. Misellerden oluşan konidiler rüzgarla çevreye dağılarak sekonder enfeksiyonların meydana gelmesini sağlarlar. Konidilerin optimum çimlenme sıcaklığı 10 °C (0-35°C)' dir. Enfeksiyonlar için ise 15-20° C en uygun sıcaklıktır, inkübasyon süresi bir haftadır.

Yaşayış : Yapraklarda önceleri nokta halinde beyaz-gri renkte püstüller halinde görülür, sonra esmerleşir.Uygun koşullarda püstüller birleşir yaprağı tamamen kaplayabildiği gibi, sap ve başak'a da intikal eder. Bitki üzerinde yüzeysel bir tabaka oluşturan misel örtüsü rüzgar, yağmur ve sürtünmelerle silinebilir. Hastalığa yakalanan bitkiler yatmaya daha elverişli olduğundan dolayı mahsul kaybına sebep oldukları gibi, nekrozlar meydana getirerek özümleme yüzeyini azaltmakla da verimin düşmesine sebep olur.

Kültürel Önlemler : Hastalıkla mücadelede en güvenilir yol dayanıklı çeşitlerin yetiştirilmesidir. Nispi nemin yüksek olduğu yerlerde sık ekimden ve fazla azotlu gübre vermekten kaçınılmalıdır.

Kimyasal Mücadele : Hastalığa karşı etkili ilaçlar vardır. Ancak hastalık görüldüğü her tarlada ekonomik bir zarar oluşturmaz, bu nedenle ilaçlamadan önce uygulamanın ekonomikliği yönünden zarar meydana gelip gelmeyeceğine karar vermek gerekir.

İlaçlar önerilen dozlarda yaprakların alt ve üst yüzeylerinin kaplanmasını sağlayacak şekilde uygulanmalıdır. Hastalığı yoğunluk ve devam etme durumuna göre, pyrazophos ile yapılan ilaçlamalardan 1 hafta, diğerlerinde ise 15 gün sonra ikinci bir ilaçlama yapılmalıdır.

İlaçlama Zamanı : Hastalık belirtileri görülmeye başlandığında veya bitki ve tarlada fazla bir yoğunluk kazanmadan ilaçlamaya başlanmalıdır.

Buğdayda Başak Yanıklığı

Hastalık Tanımı : Buğday başak yanıklığına Fusarium spp. neden olmaktadır. Ancak bunlar içerisinde Fusarium graminearum (WG Smith) Sacc. ve F.cuîmorum Schvvabe en önemlileridir. Bu funguslar mısır ve diğer buğdaygillerin bitki artıklarında misel, konidiospor, klamidospor veya eşeyli spor halinde kışlar, ilkbaharda nemli hava şartlarında rüzgar ve su ile taşınarak hububat bitkisinin başaklarına ulaşır. Enfek­siyon için en uygun şartlar; 48-72 saat süren nemli hava, 23-25°C sıcaklık olmakla birlikte nemli havanın 72 saati geçmesi durumunda daha serin havalarda da enfeksiyon oluşturabilir. Fungus sporları tanenin içinde, dış kabuğunda ve başağın diğer parçalarında gelişmekte olup, uygun şartlar oluştuğu takdirde hastalık yıldan yıla artabilir.

Hastalık etmenlerinden F.culmorum'un makrokonidiyumları kısa, renksiz, enli veya şişkin, bir tarafı düzgün kıvrılmış, diğer tarafındaki apikal hücresi ise ayırt edilebilir şekilde ayak hücresi ile kıvrılmıştır. Konidiospor genellikle 3-5 bölmeli ve 26-40x4-6 um boyutlarındadır. Sporodokiyum oluştururlar ancak mikrokonidi-yum ve perites oluşturmazlar. Klamidosporları oval, küre biçiminde, düzgün veya pürüzlü duvarlı, tekli, zincir şeklinde veya küme şeklinde olup hif boyunca aralıklarla bulunur. F.graminearum''dan oldukça homojen, kısa, ayırt edilebilir bölme, kalın duvar ve enli makrokonidiyumları ile ayırt edilebilir.

F.graminearum'un makrokonidiyumları belirgin ayak hücreli ve genellikle 5-6 bölmeli olup, 35-62x2.5-5 um boyutlarında hafifçe kıvrık ve düz şekillidir. Tek veya zincir halinde klamidospor oluştururlar.

Yaşayış : Hastalık çiçeklenme döneminden sonra buğdayın bir veya birden fazla başak-çığının beyazlaşması veya vaktinden önce olgunlaşması ile tanınabilir. Başaklar süt olum devresine geldikten sonra hastalıklı başakların açık sarı bir renk alması, geri kalan sağlıklı başakların yeşil ve sağlıklı görünümde olması çok belirgin olarak hastalığın ayırt edilmesini sağlar.

Enfekteli başakların kaidesinde ve devamında, açık pembe veya pembemsi renk meydana gelmesi ve fungusun misellerinin başağı sarmasıyla hastalık tipik bir hal alır. Bu renklenme yaz dönemindeki fungus sporlarının yoğunluğuyla ilgilidir. Şiddetli enfekte olmuş başaklardaki taneler grimsi-beyaz, pembemsi veya kırmızımsı renk alır. Suni besi ortamında bu renk daha bariz şekilde görülür. Çoğunlukla kötü bir şekilde büzülmüş ve bükülmüştür ve tohum kabuğu dik­kati çekecek şekilde sertleşmiş, pul pul olmuştur. Hasat zamanında eğer fungusun gelişmesine elverişli şartlar oluşmuşsa ilk bulaşmalardan sonra başaklarda benek­ler, mavi-siyah kısımlar oluşur ki, bu sporları taşıyan yapılardan kaynaklanmak­tadır. Hastalığın şiddetinin artmasında özellikle çiçeklenme dönemindeki yağış­ların etkisi büyüktür.

Buğdaydan sonra mısır ekimi yapılan alanlardaki başak yanıklığı, buğdaydan sonra diğer hububat bitkileriyle rotasyona göre daha fazla olabilmektedir. Hastalıktan dolayı önemli miktarlarda başaktaki tane sayısı azalmakta, bin tane ağırlığı düşmekte ve tane kalitesi bozulmaktadır.

Hastalık ülkemizin Akdeniz ve Marmara bölgelerinde görülmektedir. İklim koşullarının hastalığın lehine gelişebileceği çiçeklenme devresindeki uzun süreli yağışlar ve hava sıcaklıklarının düşük seyretmesi durumlarında, hastalığın her yıl dikkatle gözlenmesi ve önlemlerin alınması gerekir.

Kültürel Önlemler : Etmenler hem tohum hem de toprak kökenli funguslar oldukları için mücadelesi zordur. Mücadele için mutlaka kültürel önlemlere uyulmalıdır.
Dayanıklı çeşitlerin ekimi tercih edilmelidir. Erkenci çeşitler, hastalıklara geççi çeşitlerden daha fazla duyarlıdır.
İyi bir toprak işlemesi uygulanmalı, ekim derinliği ve toprak tavı uygun olmalıdır.
Ekimden önce topraktaki yeşil bitki ve bitki artıkları, toprak işlemesi yada herbisit uygulaması ile ortadan kaldırılmalıdır.
Toprak analizi yapılarak analiz sonuçlarına göre gübreleme yapılmalı, özellikle aşın azot kullanımından kaçınılmalıdır.
Hastalığın yoğun görüldüğü alanlarda 2-3 yıllık ekim nöbeti uygulanmalıdır.

Kimyasal Mücadele : Kimyasal mücadele için ruhsatlı bir ilaç mevcut değildir.

İlaçlama Zamanı : Kimyasal mücadele için ruhsatlı bir ilaç mevcut değildir.