FAO arazi mülkiyeti uzmanı Morten Hartvigsen tarımda arazi parçalanmasını önlemenin faydalarını ve yollarını anlattı.
Bir ailenin dört parça arazisi var ama her biri yarım futbol sahasından büyük değil. Aile üyeleri bu parçalı arazileri işlemek için oldukça değerli zaman harcamakla kalmayıp araç gereçleri kullanmak için de yakıt harcıyorlar. Tohumlar ve gübreler bir araziden diğerine taşınıyor. Dört parça araziden alınan ürünlerin toplamı bir aileyi besleyebilir; belki biraz da satmak için elde az miktarda ürün kalabilir.
Birçok Balkan, Doğu Avrupa ve Kafkas ülkelerinde görülen bu tarif edilen durum aslında bir fırsat da sunuyor. BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) arazi mülkiyeti uzmanı Morten Hartvigsen Kıdemli İletişim Yetkilisi Sharon Lee Cowan'a organizasyonun ülkelere arazi parçalanması ile mücadele ve çiftlik verimliliğinin arttırılmasında nasıl yardım ettiğini anlattı.
Neden bu kadar parça parça arazi var?
Bölgemizdeki birçok ülkede küçük boyutlu çiftlikler var. Bu durum aslında 1990'larda merkezi planlamadan pazar ekonomisine geçişin yaşandığı toprak reformlarına kadar uzanıyor. Arnavutluk'u ele alalım. 1990'da her bir aileye 1.5 hektar toprak verildi. Genellikle de köyün farklı mevkiilerinde dört beş parsele bölünmüş şekilde. Batı Balkanlar, Moldova, Gürcistan ve Ermenistan'da ortalama parsel büyüklüğü 0.3 hektar tarıma elverişli topraktan oluşuyor.
Diğer ülkelerde ise arazi parçalanması çok daha erken dönemlerdeki reformlara dayanıyor. Örneğin II. Dünya Savaşı'ndan sonraki dönemler. Arazinin parçalanmasına sebep olan diğer yol ise toprak sahibi vefat ettiğinde arazilerin çocuklar arasında miras yoluyla küçük parçalara bölünmesi.
Bu, bir sorun yaratmıyor mu?
Küresel bir ekonomide küçük arazilerle rekabet etmek mümkün değil. Bir arazi ile diğer bir arazi arasında- ki çoğu zamanda uzak mesafeler- ekim, sürüm, gübre ve hasat amacıyla gidip gelmek için zaman ve yakıtın boşa harcandığı bir ekonomi ölçeği yok. Bu şekildeki parseller ancak ailelerin kendisini geçindirmek için yaptığı çiftçilikte kullanılabilir.
Eğer bir çiftçi arazinin tümünü ticari olarak ekip biçmek için icarlarsa bu bir sorun olmayabilir. Ancak aileler kendi arazilerini ektikleri zaman bu büyük bir sorun olur. Örneğin Arnavutluk'ta tarım arazilerinin yaklaşık yüzde 90'ı toprak sahipleri tarafından kullanılıyor.
Peki değişim için bir talep var mı?
Hükümetler tarımı geliştirme ihtiyacını anladı ve bu durum gelişmeyi engelleyen sorunlardan bir tanesi. Hükümetler FAO'dan arazi toplulaştırmasını desteklemesini istiyor. Neredeyse tüm ülkelerin çiftlikleri daha rekabetçi ve verimli hale getirme çağrısında bulunan geliştirme stratejileri var. Eğer bunlar etkili şekilde hayata geçirilirse tarım kalkınmanın motoru olabilir. Birçok örnekte ülkeler kendileri üretebilecekleri gıdaları ithal ediyorlar.
Çiftçiler arazi toplulaştırmasını memnuniyetle karşılıyor mu?
Küçük çiftçilerin bazen tereddüde düşüp çekinmeleri için haklı sebepleri var. Hükümetlere güven düşük olabilir, arazi mülkiyeti sıklıkla hukuken zayıf veya çiftçiler süreci anlamıyor olabiliyor. Bu tamamen konunun nasıl sunulup anlatıldığına bağlı. Bizim onları dinleyip endişelerine hitap etmeye ve toplumun ihtiyaçlarına cevap veren fayda ve teşvik tebdirleri içeren bir paket geliştirmeye ihtiyacımız var.
Faydalarından bahseder misiniz?
Arazi toplulaştırması girişimin sonunda bir aile toplulaştırmadan önceki dönemden daha kötü durumda olmuyor; tam tersine çoğu bundan kazançlı çıkıyor. Bu bizim yol gösterici ilkemiz ve faydalar çok çok fazla. İlki ve en açık faydası şu: her hane halkının arazileri orada burada küçük dağılmış parçalar yerine bir parçada veya daha geniş parseller halinde toplanmış olacak. Mülkiyet kaydı sorunları çözülecek ve çiftçiler toprağıyla ilgili daha emin ve güvenli haklara sahip olacaklar. Toplumun ihtiyaçlarına bağlı olarak, araziler için yeni yollar açılabilir, artezyen ve sulama altyapısı kurulabilir. Bizim yaptığımız her şey gönüllülük esasına dayanıyor.
Süreç nasıl başlıyor?
Eğer iyi yapılırsa bu bir uzun süreç. Biz köyden köye gidiyoruz ve öncelikle arazi sahipleri ile iletişim kuruyoruz. Bazen toprak sahipleri göç etmiş olabiliyor ama onlara ulaşmak için her türlü çaba gösteriliyor. Köyde yaşayan akrabalarından ve hatta sosyal medyadan yararlanıyoruz.
Köyde veya beldede çiftçilerin gelip danışıp tartışabilecekleri bir proje ofisi kuruyoruz. Bazı durumlarda ev ziyaretleri de yapıyoruz. Onların menfaatlerini anlamak için onlarla mülakat yapıyoruz; 800 parsellik veya artık sayı ne ise haritalar gösteriyoruz. Mesela bir aile orkide ektiği araziyi elinden tutmayı tercih edebilir. Diğerleri evlerine yakın arazileri tercih edebilir. Tüm bu tercihler dikkate alınıyor.
Sonra ne oluyor?
Nihai düzenlemenin herkes için adil olduğundan emin olmak için arazi değer tespiti yapıyoruz. Sonra toprak sahipliği, tapu kayıtları ve devir teslim işlemleri için hukuki süreç geliyor. Tüm bunların gözden geçirilmiş olması gerekiyor ki aileler güvenilir mülkiyete sahip olabilsinler ve böylece güvenle arazilerini alıp satabilsinler. Örneğin Gürcistan'da tarım arazilerinin sadece yüzde 20'si kayıtlı. Azerbaycan'da hiç kayıt altına alınmayan birçok gayri resmi alım satım sözkonusu. Açıkçası ilk başta halledilmesi gereken en temel sorun bu, arazi toplulaştırmasına girişmeden önce yapılması gereken bu.
Yeni arazi mülkiyeti nasıl çiziliyor?
En sonda jeodezi uzmanları ve arazi ölçümü yapanlar toprak parselleri ve toprak sahipliğine dair haritayı güncellemeyi karara bağlamak için bir araya geliyor. Proje uzmanları çiftçilik, toprak kullanımı, toprak kaydı meseleleri ve alım satım prosedürleri gibi konuları bilmek zorundalar.
Peki ya toplum?
Eski Yugoslav Makedonya Cumhuriyeti'nde başlamak üzere olan arazi toplulaştırma projesinde olduğu gibi bu kırsaldaki toplum için bir altın fırsat olabilir. İhtiyaçları anlamak için toplum çalıştayları düzenleniyoruz; odak grupları organize ediyoruz ve onları dinliyoruz. Tipik sorunlar zayıf tedarik zinciri veya pazarlara zayıf ulaşım imkanları. Bunlar proje ile birlikte cevap bulunması gereken meseleler. Bu sürecin neticesinde biz sıklıkla bir toplum kalkınma planı hazırlıyoruz.
Ya kadınlar?
Kadın ve erkeklerin eşit katılımı ve yararlanması çok ciddiye aldığımız bir ilke. Karar alma sürecine kadının dahil olması bazı ülkelerde bir sorun olabilir. Belki de koca toplum toplantısına gider veya evdeki mülakatta kadın yer almayabilir. Ama biz kadınları bu sürece dahil etmek için her türlü çabayı gösteriyoruz.
Çoğu zaman toprak “hane reisi”nin adına kayıt ediliyor. Bazı ülkelerde kadınlar sahip olarak kayıt edilmiyor ama hakları bir aile kodu ile korunuyor. Moldova'da kadınlar ve erkekler 1990'lardaki toprak dağıtımında eşit haklara sahipti ve genellikle birbirine yakın parselleri aldılar.
Bize Eğri köyünü anlatır mısınız?
Eğri; Eski Yugoslav Makedonya Cumhuriyeti'nde FAO arazi toplulaştırma projesinin uygulandığı bir köy. Buradakiler 800 parça küçük araziyi 200'e kadar yeniden düzenleyecekler. Köy halkı bundan başta yeni yollara erişim ve sulama sistemleri olmak üzere birçok iyileştirmeden yararlanacak. Avrupa Birliği fonlarıyla desteklenen bu başarılı arazi toplulaştırma projesi ülkedeki diğer köyler için bir ilham kaynağı olabilir. FAO tüm tarafların kazandığı bu önemli projeyi uygulamada bu ülkedeki Tarım, Ormancılık ve Su Ekonomisi Bakanlığı ve Üsküp'teki Avrupa Birliği Delegasyonu ile birlikte çalışmaktan memnun.
Neden bu kadar parça parça arazi var?
Bölgemizdeki birçok ülkede küçük boyutlu çiftlikler var. Bu durum aslında 1990'larda merkezi planlamadan pazar ekonomisine geçişin yaşandığı toprak reformlarına kadar uzanıyor. Arnavutluk'u ele alalım. 1990'da her bir aileye 1.5 hektar toprak verildi. Genellikle de köyün farklı mevkiilerinde dört beş parsele bölünmüş şekilde. Batı Balkanlar, Moldova, Gürcistan ve Ermenistan'da ortalama parsel büyüklüğü 0.3 hektar tarıma elverişli topraktan oluşuyor.
Diğer ülkelerde ise arazi parçalanması çok daha erken dönemlerdeki reformlara dayanıyor. Örneğin II. Dünya Savaşı'ndan sonraki dönemler. Arazinin parçalanmasına sebep olan diğer yol ise toprak sahibi vefat ettiğinde arazilerin çocuklar arasında miras yoluyla küçük parçalara bölünmesi.
Bu, bir sorun yaratmıyor mu?
Küresel bir ekonomide küçük arazilerle rekabet etmek mümkün değil. Bir arazi ile diğer bir arazi arasında- ki çoğu zamanda uzak mesafeler- ekim, sürüm, gübre ve hasat amacıyla gidip gelmek için zaman ve yakıtın boşa harcandığı bir ekonomi ölçeği yok. Bu şekildeki parseller ancak ailelerin kendisini geçindirmek için yaptığı çiftçilikte kullanılabilir.
Eğer bir çiftçi arazinin tümünü ticari olarak ekip biçmek için icarlarsa bu bir sorun olmayabilir. Ancak aileler kendi arazilerini ektikleri zaman bu büyük bir sorun olur. Örneğin Arnavutluk'ta tarım arazilerinin yaklaşık yüzde 90'ı toprak sahipleri tarafından kullanılıyor.
Peki değişim için bir talep var mı?
Hükümetler tarımı geliştirme ihtiyacını anladı ve bu durum gelişmeyi engelleyen sorunlardan bir tanesi. Hükümetler FAO'dan arazi toplulaştırmasını desteklemesini istiyor. Neredeyse tüm ülkelerin çiftlikleri daha rekabetçi ve verimli hale getirme çağrısında bulunan geliştirme stratejileri var. Eğer bunlar etkili şekilde hayata geçirilirse tarım kalkınmanın motoru olabilir. Birçok örnekte ülkeler kendileri üretebilecekleri gıdaları ithal ediyorlar.
Çiftçiler arazi toplulaştırmasını memnuniyetle karşılıyor mu?
Küçük çiftçilerin bazen tereddüde düşüp çekinmeleri için haklı sebepleri var. Hükümetlere güven düşük olabilir, arazi mülkiyeti sıklıkla hukuken zayıf veya çiftçiler süreci anlamıyor olabiliyor. Bu tamamen konunun nasıl sunulup anlatıldığına bağlı. Bizim onları dinleyip endişelerine hitap etmeye ve toplumun ihtiyaçlarına cevap veren fayda ve teşvik tebdirleri içeren bir paket geliştirmeye ihtiyacımız var.
Faydalarından bahseder misiniz?
Arazi toplulaştırması girişimin sonunda bir aile toplulaştırmadan önceki dönemden daha kötü durumda olmuyor; tam tersine çoğu bundan kazançlı çıkıyor. Bu bizim yol gösterici ilkemiz ve faydalar çok çok fazla. İlki ve en açık faydası şu: her hane halkının arazileri orada burada küçük dağılmış parçalar yerine bir parçada veya daha geniş parseller halinde toplanmış olacak. Mülkiyet kaydı sorunları çözülecek ve çiftçiler toprağıyla ilgili daha emin ve güvenli haklara sahip olacaklar. Toplumun ihtiyaçlarına bağlı olarak, araziler için yeni yollar açılabilir, artezyen ve sulama altyapısı kurulabilir. Bizim yaptığımız her şey gönüllülük esasına dayanıyor.
Süreç nasıl başlıyor?
Eğer iyi yapılırsa bu bir uzun süreç. Biz köyden köye gidiyoruz ve öncelikle arazi sahipleri ile iletişim kuruyoruz. Bazen toprak sahipleri göç etmiş olabiliyor ama onlara ulaşmak için her türlü çaba gösteriliyor. Köyde yaşayan akrabalarından ve hatta sosyal medyadan yararlanıyoruz.
Köyde veya beldede çiftçilerin gelip danışıp tartışabilecekleri bir proje ofisi kuruyoruz. Bazı durumlarda ev ziyaretleri de yapıyoruz. Onların menfaatlerini anlamak için onlarla mülakat yapıyoruz; 800 parsellik veya artık sayı ne ise haritalar gösteriyoruz. Mesela bir aile orkide ektiği araziyi elinden tutmayı tercih edebilir. Diğerleri evlerine yakın arazileri tercih edebilir. Tüm bu tercihler dikkate alınıyor.
Sonra ne oluyor?
Nihai düzenlemenin herkes için adil olduğundan emin olmak için arazi değer tespiti yapıyoruz. Sonra toprak sahipliği, tapu kayıtları ve devir teslim işlemleri için hukuki süreç geliyor. Tüm bunların gözden geçirilmiş olması gerekiyor ki aileler güvenilir mülkiyete sahip olabilsinler ve böylece güvenle arazilerini alıp satabilsinler. Örneğin Gürcistan'da tarım arazilerinin sadece yüzde 20'si kayıtlı. Azerbaycan'da hiç kayıt altına alınmayan birçok gayri resmi alım satım sözkonusu. Açıkçası ilk başta halledilmesi gereken en temel sorun bu, arazi toplulaştırmasına girişmeden önce yapılması gereken bu.
Yeni arazi mülkiyeti nasıl çiziliyor?
En sonda jeodezi uzmanları ve arazi ölçümü yapanlar toprak parselleri ve toprak sahipliğine dair haritayı güncellemeyi karara bağlamak için bir araya geliyor. Proje uzmanları çiftçilik, toprak kullanımı, toprak kaydı meseleleri ve alım satım prosedürleri gibi konuları bilmek zorundalar.
Peki ya toplum?
Eski Yugoslav Makedonya Cumhuriyeti'nde başlamak üzere olan arazi toplulaştırma projesinde olduğu gibi bu kırsaldaki toplum için bir altın fırsat olabilir. İhtiyaçları anlamak için toplum çalıştayları düzenleniyoruz; odak grupları organize ediyoruz ve onları dinliyoruz. Tipik sorunlar zayıf tedarik zinciri veya pazarlara zayıf ulaşım imkanları. Bunlar proje ile birlikte cevap bulunması gereken meseleler. Bu sürecin neticesinde biz sıklıkla bir toplum kalkınma planı hazırlıyoruz.
Ya kadınlar?
Kadın ve erkeklerin eşit katılımı ve yararlanması çok ciddiye aldığımız bir ilke. Karar alma sürecine kadının dahil olması bazı ülkelerde bir sorun olabilir. Belki de koca toplum toplantısına gider veya evdeki mülakatta kadın yer almayabilir. Ama biz kadınları bu sürece dahil etmek için her türlü çabayı gösteriyoruz.
Çoğu zaman toprak “hane reisi”nin adına kayıt ediliyor. Bazı ülkelerde kadınlar sahip olarak kayıt edilmiyor ama hakları bir aile kodu ile korunuyor. Moldova'da kadınlar ve erkekler 1990'lardaki toprak dağıtımında eşit haklara sahipti ve genellikle birbirine yakın parselleri aldılar.
Bize Eğri köyünü anlatır mısınız?
Eğri; Eski Yugoslav Makedonya Cumhuriyeti'nde FAO arazi toplulaştırma projesinin uygulandığı bir köy. Buradakiler 800 parça küçük araziyi 200'e kadar yeniden düzenleyecekler. Köy halkı bundan başta yeni yollara erişim ve sulama sistemleri olmak üzere birçok iyileştirmeden yararlanacak. Avrupa Birliği fonlarıyla desteklenen bu başarılı arazi toplulaştırma projesi ülkedeki diğer köyler için bir ilham kaynağı olabilir. FAO tüm tarafların kazandığı bu önemli projeyi uygulamada bu ülkedeki Tarım, Ormancılık ve Su Ekonomisi Bakanlığı ve Üsküp'teki Avrupa Birliği Delegasyonu ile birlikte çalışmaktan memnun.
KAYNAK: FAO