Embriyo Transfer uygulaması dünyada hayvancılığı gelişmiş ve dışarıya sperma, embriyo ve düve satmakta olan birçok ülkede yaygın biçimde kullanılan, genetik ıslahın en hızlı şekilde iyileştirilmesine olanak sağlayan biyoteknolojik bir uygulamadır. Ülkemiz dünyada Suni Tohumlama uygulamasına başlayan ikinci ülke olmasına rağmen, maalesef embriyo transfer uygulamasında çok geride kalmıştır. Başlayan bu proje her şeye rağmen, embriyo transfer uygulamasının ülkemizde konuşulup anlaşılmasına bir şekilde vesile olmuş ve sahadan konuya ilişkin taleplerin artmasını sağlamıştır.
Projenin uygulayıcıları olarak bugüne kadar kamuoyuna herhangi bir açıklamada bulunmadık. Ancak, Ağustos 2018 yılında TİGEM tarafından çalışma gruplarının hiçbir görüşü alınmadan tek taraflı kapatılan proje bugün bile olumsuz biçimde gündeme getirilmekte ve işin teknik detaylarını ve gerçek rakamlarını tam olarak bilmeyen kişilerce projenin başarısız olduğunun lanse edilmesi ülkemiz adına gerçekten üzücü bir durumdur. Bu nedenle bu makaleyi hazırlama ihtiyacı duydum.
Bu konuda Rusya örneğini irdelemek yerinde olacaktır. Rusya’da 2000’li yılların başında bizim gibi et konusunda ithalatçı pozisyonda olan bir ülke iken, 2012 yılında başlattığı hamle ile embriyo transfer uygulamasına başlanmıştır. 2012-2018 yılları arasında yaptıkları embriyo transfer sayıları Şekil 1’de verilmiştir. Görüldüğü üzere, 2000’li rakamlarla başlayıp sayılarını zamanla arttırmış ve sığır popülasyonlarında önemli iyileşmeler sağlanmıştır. Bu çalışmalar sonucunda, 2020 yılında 600 milyon dolarlık et ihracatı da gerçekleştirilmiştir. Onlar bu noktaya 72 ayda geldiler, biz 15 ayda pes edip, bıraktık.
Şekil 1. Rusya’da embriyo transfer sayıları
Biz ise, TİGEM tarafından 2017 yılının Nisan ayında Sayın Mehmet TAŞAN Bey’in Genel Müdürlüğü döneminde başlatılan “Embriyo Üretim ve Transferi Projesi” ni makul olmayan “beklentileri karşılamama” gibi bir bahaneyle maalesef çalışma gruplarının hiçbir görüşü alınmadan, istişare yapılmadan, tek taraflı sözlü olarak Ağustos 2018’de, yazılı olarak Genel Müdürlüğün 19.09.2018 tarih ve 175754 sayılı oluru ile tek taraflı olarak TİGEM tarafından sonlandırılmıştır.
Ülkemiz hayvancılığı adına stratejik öneme haiz bir projenin, toplam 14-15 ay gibi kısa bir zaman diliminde ülke hayvancılığına ne denli katkı sunabileceğinin beklendiği de net olarak anlaşılamamıştır. Proje kapsamında elde edilen gebeliklerden doğan ilk buzağılar 6 aylık yaşa bile ulaşamadan ve birçok taşıyıcı düve henüz gebe iken maalesef proje sonlandırılmıştır.
Oysa, asli görevi ülkemizde tarımla ilgili birçok konuda öncü olmak olan TİGEM, bu tutumuyla bu alandaki öncü rolü oynama şansını da yitirmiştir. Proje ekipleri çalışmaları boyunca TİGEM merkezde proje ile ilgili yetkililer, işletme yönetimleri ve çalışanları ile büyük özverilerde bulunarak çalışmanın en iyi şekilde yürümesi için ellerinden geldiğince yoğun biçimde çalışmalarda bulunmuştur. Ancak, projenin ilk başladığı dönemde projeye Genel Müdürlük düzeyinde gösterilen ilgi ve alaka Bakan ve Genel Müdür değişimi sonrası maalesef azalmıştır. Sayın Mehmet TAŞAN’ın görevi bırakmasından sonraki süreçte, proje ekiplerinin dahil olduğu Genel Müdür düzeyinde katılımlı hiçbir proje toplantısı gerçekleştirilmemiştir. Bu durum maalesef projenin yürütülmesindeki moral ve motivasyonu olumsuz etkilemiştir. Hatta defalarca yapılan davetlere rağmen, projeden doğan ilk buzağıların kamuoyuna açıklanması için Genel Müdürlük düzeyinde katılım gerçekleşmemiştir.
Bütün bu hususlar dikkate alındığında şahsen, kurum içerisinden bu projenin olumsuz sonuçlanmasını arzu eden bir grubun değişen yönetimleri yanlış yönlendirdiği şeklinde bir sonuca vardığımı da ayrıca vurgulamak isterim.
Projenin ilk yaptığımız uygulamasından elde ettiğimiz veriler gayet ümit verici ve dünya ortalamaları düzeyinde iken, projenin ilk başladığı dönemdeki gebelik oranları sonraki dönemlerde gerilemiştir. Oysa, ekip olarak bizler ve işletmede bu projeden sorumlu arkadaşların tecrübelerinin artması ve artan eşgüdümlü çalışmalar ile alt yapının iyileştirilmesine rağmen, sonuçların daha da iyileşmemesi ilginç bir durumdur.
Başlatılan bu proje, kanımca ülkemiz adına önemli bir kazanım iken, maalesef projeyi yürüten ekiplerle tam anlamı ile kurulması gereken iletişimin kurulmaması sonucu akamete uğramıştır. Projenin sonlandırılması ülkemiz adına üzücü bir kayıp olarak değerlendirilmelidir.
Proje döneminde lideri olduğum Bursa Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi ekibi ve işletmede projeden sorumlu personel ve diğer çalışma grupları gece-gündüz demeden Nisan 2017-Haziran 2018 tarihleri arasında, proje döneminde mevcut işletme personelinin de şahit olduğu üzere, canla başla çalışmıştır. Ancak, Bakanların ve Genel Müdürlerin değişimi ile TİGEM bünyesinde başlatılan bu projenin gerektiği biçimde stratejik öneminin anlaşılmadığı ve bu konuda uzman ekiple projenin iyileştirilmesi için gerekli istişare toplantılarının yapılmadığı acı bir gerçektir. Projenin, üniversite ayağının hiçbir görüşü alınmadan tek taraflı kapatılması da ayrıca etik açıdan yanlış bir tutum olmuştur. Oysa, proje stratejik önem taşıyan ve ülke hayvancılığımızın ıslah edilmesi bakımından son derece büyük önem taşıyan biyoteknolojik bir uygulamanın ülkemizde gelişimine olanak sağlayacak bir proje idi.
Ayrıca, proje TİGEM’in misyonu içerisinde yer alan hayvancılığımızın geliştirilmesi bakımından olmazsa olmaz bir uygulama olan embriyo transfer uygulamasının ülkemizde rutin kullanıma aktarılmasına olanak sağlayacak alt yapı ve uzman eleman yetişmesine imkan veren bir proje idi. Hayvancılık projelerinde özellikle stratejik önem taşıyan hususlarda kısa yoldan para kazanma hedefi konması ve projenin kısa vadede beklenen hedefleri karşılamadığı ve zarara neden olduğu gerekçesi ile kapatılması ülkemiz adına çok büyük bir kayıp olarak değerlendirilmelidir.
Bu hususta yapılması gereken, projede yer alan araştırma grupları ile projenin masaya yatırılması, daha iyi sonuçlar için nelerin yapılması gereğinin tartışılması ve yapılacak revizyonla projenin sayıdan ziyade elit damızlık boğa üretimine yönlendirilerek kaliteli sperma konusundaki dışa bağımlılığımızın minimize edilmesi amaçlanmalı idi. Sperma üretim merkezi bulunan bir kurumun embriyo transfer uygulamasını mutlaka kullanarak kendi damızlıklarını üretmesi gerekmektedir ki bu durum TİGEM’in kuruluş amaçlarının başında gelmektedir.
Projenin maliyeti noktasında da kanımca makul olmayan yanlış hesaplamalar yapılmaktadır. Öncelikle bu proje için satın alınmış bir hayvan bulunmamaktadır. Zaten kurumda mevcut olan bu hayvanlara embriyo transferi uygulaması planlanmıştır. Yukarıda da bahsedildiği üzere kullanılamayacak hayvanlardan buzağı alınmasına yönelik planlama da kazanç sağlama bakımından, oldukça akılcı bir yaklaşım olmuştur. Dolayısı ile, proje ekiplerinin hiç görmediği hayvanların proje bütçesine gider maliyeti olarak yansıtılması projeye haksızlıktır. Ayrıca, projenin 2018 Eylül ayı itibarıyla sonlandırılmış olmasına rağmen, sonraki süreçteki bakım giderlerinin kapatılan bir projeye gider olarak neden aktarıldığı anlaşılamamaktadır. Kapatılan bir projenin nasıl gideri olabilir, anlaşılır bulunmamaktadır. Bu süreç toplam 15 aya tekabül etmektedir ki buda bakım giderlerinin %41’ine denk gelmektedir. Bütçeden 15 aylık bakım giderinin düşmesi durumunda zaten hesap edilen zararda ortadan kalkacaktır.
Proje sürdürülmüş olsa idi:
- Bu konuda TİGEM öncü ve örnek bir kuruluş olacaktı.
- Birçok uzmanın bu konuda yetişmesi ve deneyim kazanması sağlanacaktı.
- Damızlık hayvan temininde dışa bağımlılığımız azalacaktı.
- Yeniden revize edilerek işletmelerdeki kayıtlardan damızlık değeri en iyi inekler sıralamasında ilk %5 hayvandan elde edilecek embriyolardan sperma üretiminde kullanılacak boğa adayları elde edilebilecekti.
Projelerden her zaman istenilen sonuç hızlı bir şekilde elde edilmese de, proje stratejik önem taşıyorsa, sorunlar üzerine gidilmeli, çözümler üretilmeli, B planı, C planı uygulanmalı ve gerekirse çeşitli revizyonlar yapılarak yola devam edilmelidir.
Embriyo konusunda 1995 yılından beri çalışmakta olan bir akademisyen olarak başlatılan embriyo transfer projesini çok doğru bulmuş idim. Projenin ilk başladığı dönemdeki heyecanın zamanla ve değişen yönetimlerle azalması ve istişare yapılmadan projeye son verilmesi çok üzücü olmuştur. Dünya’da yılda 1 milyondan çok embriyonun transfer edildiği günümüzde ülkemizin de hayvancılıkta hak ettiği yere gelmesi ve dışa bağımlılıktan kurtulması için bilimin ışığında üreme biyoteknolojilerinin kullanılması şarttır. Son dönemde bu hususta özel sektörden gelen ciddi taleplerin bulunması ise memnuniyet vericidir. Burada projenin 2017 yılı başarısının 2018’den daha düşük olmasının nedeninin de sorgulanması gerektiğini de ayrıca tekrardan vurgulamak isterim.
Projede sorgulanması gereken asıl hususlar;
- Bakan değişimleri ile tarım politikalarının neden değiştiği,
- Değişen yönetimlerin neden embriyo çalışmalarını yapan ekiplerle hiçbir toplantı yapmaması, istişarede bulunmaması ve ekiplerin görüşlerini almaması,
- Projede yaşanan sorunların (örneğin buğdayın rasyona fazladan katılması gibi) bildirilmesine rağmen, Genel Müdürlük tarafından üzerine gidilip çözülmemesi,
- Projenin kapatılması aşamasında çalışma gruplarının etik dışı bir tutumla hiçbir görüşünün alınmadan, istişare toplantısı yapılmadan tek taraflı kapatılması,
- Projenin kapatılmasının ülkemiz hayvancılığının ıslahı üzerindeki uzun vadeli zararlarının neler olduğunun değerlendirilmemesi,
Sonuç olarak, ülkemiz hayvancılığı adına stratejik öneme haiz bir projenin, böylesi bir proje için komik sayılabilecek bir süreç (14-15 ay) sonunda çalışma gruplarının görüşü alınmadan ve sanki ortada hiçbir başarı yokmuşcasına “projenin beklentileri karşılamaması” gibi muallak bir gerekçe ile sonlandırılması stratejik bir hatadır.
Kanaatimce, sorgulanması gereken asıl husus bu projenin neden başlatıldığı değil, projenin akışında yaşanan sıkıntıların çözümü için hiçbir istişarede bulunulmadan, revizyon yapıp B planı, C planı uygulamadan tek taraflı kapatılması ve projenin ülkemiz hayvancılığının geleceği açısından sürdürülmemesidir.