Kamu adına gazetecilik yapmak günümüzde ne kadar zor olsa da çok onurlu ve şerefli bir meslek. Özellikle Milli Gazete’de bu mesleği icra ediyor olmaktan dolayı Allah’a ne kadar şükretsem azdır.
Meslekteki birçok arkadaşımız, çalıştıkları gazetelerin içinde bulunduğu durumdan dolayı en ufak eleştiriyi bile yapamadıkları bir dönemde, biz Milli Gazete’de doğruları hiç çekinmeden yazabiliyoruz.
Bunları niye anlattım?
Gazetecilik bir heyecan işi…
Heyecanınızı koruyabilmeniz için de doğru kaynaklardan doğru bilgiye ulaşabilmeniz ve bu bilgileri de hiç tereddüt etmeden kamuoyu ile paylaşabilmeniz gerekiyor.
‘Aman kimse duymasın’ denilerek 85 milyondan gizlenen ve saklanan bilgilere bile çok rahat ulaşabiliyor olmamız hem bizim heyecanımızı hem de sorumluluğumuzu artırıyor.
Yakın zamanda yaptığımız sadece iki haberden söz edeceğim.
Şeker ve kasaplık hayvan ithalatı…
Tarım Bakanlığındaki ithalat lobisinin önüne geçebilmek için her iki ithalat kararı ile ilgili nokta atışı haberler yaptık.
Siyasetten, bürokrasiden gizli bir şekilde yürütülen şeker ve kasaplık hayvan ithalatı çalışmalarını iki ay öncesinden haberleştirerek, kamuoyu baskısı oluşturup, bu ithalat lobisinin önüne geçmeye çalıştık ama nafile.
Bu ithalat lobisi öyle ‘sinsi ki’ siz ne yaparsanız yapın amaçlarına bir şekilde ulaşıyorlar.
Milletin ödediği vergilerle maaşını alan bakan, bakan yardımcıları ve genel müdürler de bu ithalat lobisine ya bilerek ya da bilmeyerek hizmet edince, bu ithalat lobisi karşısında sizin de yapacak bir şeyiniz kalmıyor.
Tarım Bakanı Kirişci’nin, sözde et fiyatlarındaki spekülasyonu önlemek için iki gün önce açıkladığı kasaplık hayvan ithalatı çalışmasını biz iki ay öncesinden haberini yapmıştık.
Kasım ayında yaptığımız haberimiz, hayvancılık sektöründe büyük bir infiale neden olmuştu.
‘Nereden çıkardınız?’
‘Yalan haber yapıyorsunuz!’
‘Bakanlık böyle bir hainlik yapamaz!’
‘Siz iftira atıyorsunuz!’ diyerek besiciler neredeyse bizi günah keçisi ilan etmişti.
Hatta WhatsApp guruplarında bizimle ilgili; ‘halkı paniğe sokmaktan ve yanıltıcı haber yapmaktan’ dolayı CİMER’e şikayet edin diye kampanya bile başlatmışlardı!
Kasaplık hayvan ithalatı haberimizin ardından Konya Kırmızı Et Üreticileri Birliği Başkanı Nazif Karabulut da telefonla arayarak, “Sadettin bu haberi okuyunca yalan haber demiştim ama sizin yaptığınızı öğrenince hemen Et ve Süt Kurumu Genel Müdürü Mustafa Kayhan’ı aradım, kendisine ‘bu haber doğru mu?’ diye sordum. Genel Müdür yemin billah ediyor kasaplık hayvan ithalatına yönelik bir çalışmamız yok diyor’ Sen bu bilgileri nereden aldın?’ diye sert bir çıkış yapmıştı.
Ben de kendisine; ‘Nazif bey ben haber kaynağıma güveniyorum ama ESK’nın gerçekten böyle gizli bir ithalat çalışması yoksa sadece iki satır bir açıklama yapsınlar biz de bunu seve seve yayınlayım’ demiştim.
Nazif Karabulut doğru söylüyorsun diyerek tekrar Mustafa Kayhan’ı aradı ama maalesef Kayhan, ‘yemin billah ederim böyle bir çalışmamız yok’ dediği ithalat çalışması ile ilgili bizim haberimizi yalanlayacak iki satır bir açıklama yapamamıştı.
ESK Genel Müdürü Mustafa Kayhan, eğer bizim haberimizin ardından bu açıklamayı yapmış olsaydı, ithalat lobisinin bütün hesabı bozulacaktı, biz de nokta atışı haberimizle amacımıza ulaşmış olacaktık.
Ancak Genel Müdür Kayhan, bu açıklamayı yapamadığı için kazanan ithalat lobisi oldu.
Şimdi gelelim Kirişci’nin, ‘Et fiyatlarında spekülasyon var, onun için kasaplık hayvan ithal edileceği’ yönündeki açıklamasına.
Öncelikle bu açıklama hiçbir şekilde gerçeği yansıtmıyor. Bunun altını çizmiş olalım.
Kasaplık hayvan ithalatına yönelik çalışmanın başlatıldığı Kasım ayında et fiyatlarında hiçbir artış yoktu. Ancak dişi hayvan kesimlerinin azalmasıyla birlikte ülkede yeterli kesimlik hayvan bulunmadığı için Türkiye’nin ciddi bir et krizi ile karşı karşıya kalacağını Bakan Kiriçşi, aylar öncesinden kendisi de biliyordu.
Et fiyatlarının gündem olmadığı bir dönemde kasaplık hayvan ithalatının açıklanması, Tarım Bakanlığının hayvancılık politikası ciddi anlamda tartışılacağı ve Kirişci’nin sorgulanacağı için bilerek et fiyatlarındaki artış beklendi.
Diğer yandan Bakan Kirişci, hayvancılıktaki beceriksiz politikalarını gizlemek için her gittiği yerde ülkede yeterli hayvan bulunduğundan söz ediyor. Bu da hiçbir şekilde gerçeği yansıtmıyor.
Madem ülkede yeterli hayvan varsa ESK, satış mağazalarına neden yeterli et gönderemiyor? ESK’nın satış mağazalarına günlük yaklaşık 150 kg kuşbaşı ve kıyma gönderiliyor o da mağazaya gelir gelmez bitiyor. Saatlerce kuyrukta bekleyen vatandaşlar da et alamadan dönmek zorunda kalıyor.
Diyeceğim o ki; ‘yemin billah ederek’ ve ‘ülkede yeterli hayvan var’ iddiaları ile günü kurtarmaya çalışıyorlar ama et ve süt gibi iki stratejik ürünü üreten kocaman bir sektör yok oluyor!
Bu saatten sonra hiçbir inandırıcılıkları kalmayan Bakan ve ESK Genel Müdürünün besici ve süt üreticisine eğer gerçekten biraz saygıları varsa aflarını isteyerek görevlerini bırakmaları gerekiyor.