Bugün yazıma, Türkçe üzerine çalışmalarıyla bilinen dilbilimci, Feyza Hepçilingirler’in güzel bir sözü ile başlamak istiyorum; “Kötü Türkçe, İyi Türkçeyi Kovuyor”. Kulak alışıyor, zihin alışıyor; çarpık sözler bile doğal bir kullanım gibi geliyor insana….(Perspektif’te yayınlanan bir röportajdan..)

Üzülerek belirtmek istiyorum. Ülkemizde bütün kötüler iyileri kovuyor. Bunun acilen durması gerekiyor.

Tarım politikalarımızı çok akıllıca, ileriye görebilen, bütün kaynaklardan faydalanarak, belirlememiz ve çözmemiz gerekiyor. Bu ne demek? Benim duymak istediğimi söyleyen değil benim duymak istemediğim şeyi de söyleyeni ciddiye alırsanız ve akıllıca politikalarla en az zararla kurtarabilirsiniz.. Aksi halde boşa kürek çekersiniz. Şu anda içinde bulunduğumuz ekonomik krizin sebepleri belli değil mi?

Ülkemizde en önemli sorun bir konuya bütüncül bakamamaktır. Okumamaktır. Araştırmamaktır. En önemlisi paylaşmamaktır.

Tarım ve gıda da, Tarım ve Orman Bakanı ve Bakanlık sorunları çözemiyor. Bakan bir konuda açıklama yapıyor. Hemen bürokratları doğalgaz, petrol bulduk gibi sosyal medya ile paylaşıyorlar. Taşrada eğitim çalışması adı altında toplantılar yapıyorlar. Bu toplantılarda hükümet propagandası yapılıyor. Tarım şahlanıyor. Gıda da sorunlar bitti. Sonra sosyal medyada gerçekler, sorunlar, eksiklikler yazılıyor. Ondan sonraki hafta her şey unutuluyor. Yeni bir konu ortaya atılıyor. Aynı faaliyetler tekrar yapılıyor ama aynı sorunlar devam ediyor.

Halkımız ve çiftçimiz artık gerçekleri görüyor. Pahalılığı, yoksulluğu yaşıyorlar.

Ülkemizin, gıdanın en önemli konusu köfte oldu. Diğer önemli konuları unuttuk.

Ülkemizde kalitesiz bir eğitim sistemini,

Gelir düzeyimizin çok düşük olduğunu,

Bilinçli tüketici sayımızın çok düşük olduğunu,

Tarım ve Orman Bakanlığında ısrarla yapısal reformların yapılmadığını, zihniyetin değişmediği, hantal yapının sorunları çözemediğini,

Halkımızın, yönetenlerine güven duymadığını,

Gıda terörünün devam ettiğini,

Enflasyonu,

Halk ekmek önündeki kuyrukları,

Çocuğunun beslenme çantasını dolduramayanları,

Yoksulluktan okula gidemeyen çocuk sayılarının artığını,

Ahlak, terbiye ve disiplinde erozyonun hızının artarak devam ettiğini,

Tarlalarda ürünlerin kaldığını,

Çiftçimizin çığlığını,

Ülkemiz, enflasyon ve gıda enflasyonunda Avrupa’da birinci, Dünyada ilk dört içinde olduğunu,

Geçen hafta unuttuk. Unutturuldu.

Sorun çözemiyorsanız hedefi değiştir, sloganıyla devam ediliyor.

Köftede sorun bittiyse gıda da sorun bitmez…

Halk sağlığının nasıl tehlikeye atıldığını görmeye devam edeceğiz.

Ülkemizin gerçek gündemini, ne yaparlarsa yapsınlar unutmayalım. Sahada, evde ve mutfakta yaşayan bizleriz…

Tarım ve Orman Bakanı, bürokratlarına şu talimatı vermesi çok doğru olacak. İnternette tüm bilgilere ulaşmak çok kolaydır. Şark kurnazlığı yapmayınız. Kamuoyunu yanıltıcı bilgi vermeyiniz. Beni ve hükümetimizi zor durumda bırakmayınız...

Bakanlık geçen hafta taşrada toplantılar yapıyor ve hemen bir slogan cümle; “Sahada Nabız tutuldu”. Sonra ne oldu? Mısır ithalatı için karar verildi ve %130 olan gümrük vergisi %5'e çekilerek 31 Aralık 2024 tarihine kadar 1 milyon ton mısır ithalatı için tarife kontenjanı açıldı. Bırakın siyaseti ve oy düşüncesini mısır üretimini artırınız

Bir konu dikkatinizi çekti mi? Mısır ithalatı ile ilgili aynı Resmi Gazete’de hem karar ve tebliği birlikte yayınlandı. İkisinde de bu karar yayımı tarihini takip eden gün yürürlüğe girer, denmektedir. Karar yayınlanır. Ya mükerrer sayıda ya da ertesi gün tebliğ yayınlanır. Olması gereken buydu. Bu acele neden? Mısır getiren gemiler denizde bekliyorlar mı? Hangi firmalar ithal edecek?

Her konuda olduğu gibi gıda denetimleri konusunda yorum yapanlara dikkatlice izleyiniz. Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’ndan (5996 Sayılı Kanun), Türk Gıda Kodeksi Tebliğlerinden bilgisi var mı? Yorumunun arkasına mevzuatını koyabiliyor mu? Mevzuatını koyamayanları ciddiye almamak gerekir. O nedenle biz tüketicilerinde okuması, araştırması ve paylaşması gerekir…

 Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’un Sekizinci Kısım, Cezai Hükümlerdir. Birinci Bölüm ise Cezai Hükümler, Cezaların Uygulanması, Tahsili ve İtirazlardır.

Bugün uygulanan cezalara örnek vermek istiyorum. Bu cezalar her yıl artmaktadır. 5996 Sayılı Kanun 2010 yılında çıktı. 2020 yılında değişiklik yapıldı. 2024 yılında cezaların son durumu aşağıdadır.

Cezalar

*Bakanlıktan onay almadan faaliyette bulunan laboratuvar sahiplerine on beş bin Türk Lirası idari para cezası verilir.

**Analiz yapmadan analiz raporu düzenleyen laboratuvar sahiplerine on bin Türk Lirası idari para cezası verilir. Fiillerin bir yıl içinde tekrarı halinde cezanın iki kat halidir.

*** Tağşiş ile ilgili miktarlar (2020 yılında yapılan madde değişikliği)

1593 SAYILI UMUMİ HIFZISSIHHA KANUNUNA GÖRE UYGULANACAK İDARİ PARA CEZASI MİKTARLARI

 

2010

2020

2024

En az (İPC)

286

789

4.135

En Çok (İPC)

1.144

3.180

16.68

2024 Yılı İtibariyle, 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununda yazılı olan yasaklara aykırı hareket edenler veya zorunluluklara uymayanlara, fiilleri ayrıca suç oluşturmadığı takdirde 4.135 Türk Lirasından 16.687 Türk Lirasına kadar idari para cezası verilir (Madde 282).

Burada şu soruyu sormak gerekir? Ülkemizde işletmeler sınıflandırılmış mı? Küçük bir gıda işletmesi için bazı cezaların caydırıcılık rolü bulunur ama büyük bir gıda işletmesi için bu söz konusu olmayabilir…

****Bu konularla ilgili Almanya, İngiltere ve Avustralya’yı araştırdım. Bugün Almanya ile bilgiler vereyim….

****Almanya'da gıda işletmeleri, çeşitli yasal düzenlemelere ve denetim mekanizmalarına tabidir. Gıda güvenliği ve hijyen standartlarını sağlamak amacıyla, federal ve eyalet düzeyinde denetimler yapılmaktadır. İşte bu sürecin temel unsurları:

Yasal Çerçeve: Almanya'da gıda güvenliği, Avrupa Birliği'nin gıda yasaları ile uyumlu olarak düzenlenir. Bu yasalar, gıda maddelerinin üretiminden dağıtımına kadar birçok aşamayı kapsar.

Denetim Otoriteleri: Gıda denetimleri genellikle yerel sağlık otoriteleri (Gesundheitsämter) veya tarım bakanlıkları tarafından gerçekleştirilir. Bu kurumlar, gıda işletmelerinin hijyen standartlarına uygunluğunu denetler.

Denetim Süreçleri: Gıda işletmeleri düzenli aralıklarla denetlenir. Bu denetimler, işletmenin hijyen koşullarını, ürünlerin izlenebilirliğini ve etiketleme gerekliliklerini kontrol eder.

Denetim Kriterleri: Denetimlerde, işletmenin genel hijyen durumu, çalışanların hijyen eğitimi, gıda ürünlerinin saklama koşulları ve son kullanma tarihleri gibi kriterler göz önünde bulundurulur.

İhlaller ve Cezalar: Denetimler sırasında belirlenen ihlaller durumunda işletmelere uyarılar, para cezaları veya gerektiğinde kapatma gibi yaptırımlar uygulanabilir.

Kendi Kendini Denetleme: İşletmeler, kendi iç denetim sistemlerini kurarak belirli periyotlarla kendi hijyen ve güvenlik standartlarını kontrol etme yükümlülüğündedir.

Bu denetim süreçleri, tüketicilerin sağlığını korumak ve gıda güvenliğini sağlamak amacıyla büyük bir öneme sahiptir. Almanya, gıda güvenliği konusuna oldukça hassas yaklaşmaktadır.

****Almanya'da gıda işletmeleri, faaliyet alanlarına ve risk düzeylerine göre genellikle üç ana sınıfa ayrılır:

Sınıf A (Yüksek Risk): Bu grupta yer alan işletmeler, genellikle gıda üretimi, işlenmesi ve depolanması gibi faaliyetlerde bulunan, yüksek risk taşıyan işletmelerdir. Örneğin, et işleme tesisleri ve süt ürünleri üreticileri gibi. Bu işletmeler yılda en az bir kez denetlenir.

Sınıf B (Orta Risk): Orta risk taşıyan işletmeler, restoranlar, kafeler ve catering hizmeti sunan yerler gibi işletmelerdir. Bu işletmeler, genellikle yılda en az bir kez denetlenir, ancak bazı durumlarda denetim sıklığı artırılabilir.

Sınıf C (Düşük Risk): Düşük riskli gıda işletmeleri, örneğin, ambalajlı gıda satışı yapan perakendeciler veya marketlerdir. Bu tür işletmeler genellikle daha az sık denetlenir ve denetim sıklığı iki veya üç yılda bir olabilir.

Denetim sıklığı, işletmenin risk düzeyine, geçmiş denetim sonuçlarına ve yerel sağlık otoritesinin değerlendirmelerine göre değişebilir. Ayrıca, işletmelerin kendi iç denetim sistemleri kurmaları ve belirli hijyen standartlarına uymaları beklenir. Bu, gıda güvenliğinin artırılmasına katkı sağlar.

****Almanya'da gıda işletmelerine verilen cezalar, işletmenin gıda güvenliği, hijyen ve sağlık standartlarına uymaması durumunda uygulanır. Cezalar genellikle aşağıdaki şekilde verilir:

İlk ihlal durumunda işletmelere genellikle yazılı uyarı verilir.

Ciddi ihlallerde, işletmelere para cezası uygulanabilir. Bu cezalar, ihlalin ciddiyetine ve işletmenin büyüklüğüne göre değişir.

Ciddi sağlık riskleri söz konusuysa, işletmenin geçici olarak kapatılması söz konusu olabilir. Bu, özellikle hijyen eksiklikleri veya gıda ürünlerinin güvenliği ile ilgili durumlarda yapılır.

Tekrar eden veya ciddi ihlallerde, yasal işlem başlatılabilir ve işletme sahibi hakkında ceza davası açılabilir.

Cezalar, işletmenin türüne, ihlalin ciddiyetine ve tekrarına bağlı olarak değişiklik gösterir. Ayrıca, yerel sağlık otoriteleri, denetim sonuçlarına göre her durumu ayrı değerlendirir.

*Almanya'da gıda işletmelerine verilen cezalar, ihlalin türüne, ciddiyetine ve işletmenin büyüklüğüne bağlı olarak değişir. Genel olarak, cezalar şu aralıkta olabilir:

Para Cezaları: Küçük ihlaller için para cezaları birkaç yüz Euro’dan başlayabilirken, ciddi ihlallerde bu miktar birkaç bin Euro’ya kadar çıkabilir. Örneğin, basit hijyen ihlalleri için 200-2,000 Euro arasında para cezası verilebilirken, daha ciddi durumlar için 10,000 Euro veya daha fazla ceza uygulanabilir.

Geçici Kapatma: Ciddi sağlık riskleri nedeniyle işletmenin geçici olarak kapatılması durumunda, işletme sahibi için ek maliyetler doğabilir. Kapatma süresi boyunca işletmenin gelir kaybı da söz konusu olacaktır.

Ceza Davaları: Eğer ihlaller tekrarlanırsa, yasal işlemler başlatılabilir ve bu durum mahkeme kararlarıyla sonuçlanabilir. Mahkeme kararları, ceza miktarını artırabilir.

Cezalar yerel otoriteler tarafından belirlenir ve her durum ayrı değerlendirilir. Ayrıca, tekrar eden ihlallerde cezalar daha da artırılabilir.

Almanya’da öncelikle gıdaların denetimini eğitim ve gelir düzeyi yüksek bilinçli tüketiciler yapıyor. Şikâyet üzerine ilgili otorite denetimi anında gerçekleştiriyor. Cezasını kısa sürede veriyor. Cezaların caydırıcılığı var. Torpil, kayırma, rüşvet, siyaset ve oy kaygısı yok.

BUNLARIN TEK NEDENİ VAR. HALKIN SAĞLIĞIDIR.

Ülkemizde de bu konulara daha fazla önem verilmesi gereklidir.