Türkiye’de tarımın istediğimiz noktada olmadığı çok açık.
Bugünlerde TMO soğan patates alıyor. Aslında bu bile tarımın iyi bir seviyede olmadığını gösteren somut verilerden biridir.
Soğan üretiminin bir sene çok bir sonraki sene az olması ise popüler.
Az olduğu sene soğan yetiştiren çiftçi çok kazanır. Bunu gören komşusu da bir sonraki sene soğan eker.
Hep birlikte ekilen soğan çok olduğu için fiyat düşer.
Çiftçi ettiği masrafı bile karşılayamaz.
Hatırlayın, 2019 yılında soğan patates tanzim çadırları kurmuştuk.
Mısır’dan gelen soğanları satmıştık.
İşte o sene soğan üretimi azdı.
Bu yıl da soğan üretim çok.
Gerçi bir miktar bunda salgın hastalığın da etkisi var.
Ancak nihayetinde bu sıkıntıların yaşanmasında temel problem plansızlık var.
2005 yılında buyana göreve gelen Tarım Bakanlarının yaptıkları işlere bir bakın hepsinin öz geçmişinde büyük tarımsal projeler olduğunu göreceksiniz.
Çok büyük organizasyonlarla açılan çok büyük projeler.
Hatta açılışlarına Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katıldığı Türkiye’nin tarımsal yapısını kökten değiştiren tarımsal projeler.
Örnek mi istiyorsunuz?
Mehmet Mehdi Eker.
2005 ila 2015 yılları arasında Tarım Bakanlığı yaptı.
Eker, Bakanlığının hemen her yılında bir büyük proje açıkladı.
Ancak bu projelerin yüzde 85’i hayata geçmedi.
Hayata geçenlerin de çoğu bir sonraki Bakan tarafından yürürlükten kaldırıldı.
Eker, “Tarımda Yüzyılın Projesi” olarak lanse ettiği TARBİL bugün yıkık dökük hali ile sadece personel istihdam eden bir yapıya geldi.
Devlete katkısını bırakın tamamen bir kambura dönüştü.
Sonraki Bakan Faruk Çelik “Milli Tarım Projesi”ni başlattı.
Kuşe kağıda kitapları basıldı.
Cumhurbaşkanı açılış törenine geldi.
Türkiye’nin şahlanacağı falan söylendi.
Ama onun da ömrü uzun olmadı.
Bir sonraki Bakan tarafından sanırım rafa kalktı ki o günden sonra adını hiç duymadık.
Daha nice projeler.
Burada yazmaya kalksam sayfalar yetmez.
Gelelim sonraki Bakanlara.
Onlar döneminde de tarımda büyük projelere imzalar atıldı.
Yanlış anlaşılmasın sadece kağıt üzerindeki projelere imzalar atıldı.
Havza bazlı üretim ve destekleme sistemi mesela bunlardan biri.
Arazide toplulaştırma bir diğeri.
Gıda fiyatlarını düşürmesi öngörülen ve aradaki aracıları azaltacak “Hal Yasası” gibi projeler.
Bunlar basına öyle anlatıldı ki uygulamaya başlandığında biz “Türkiye Tarımının Kurtulacağına” inandık.
Ancak üzerinden geçen zamanla sadece inandığımızla kaldığımızı gördük.
Nihayetinde, belli ürünlerde üretim sıkıntısı devam ediyor.
Desteklemeler olması gerekenin yarısı noktasında.
Bazı aylar ette, sütte sıkıntı yaşarken bazı aylarda hububatta bakliyatta sorun yaşıyoruz.
Büyük resim neden görülmüyor?
Neden görülmek istenmiyor?
Bu ülke tarımının temel problemi belki de sorunu çözmeye çalışan kadrodan kaynaklanıyor.
Belki de bu kadro bu sorunları çözemiyor.
Belki de işin içinden gelen, bir kadro lazım.
Öyle bir kadro lazım ki tuttuğunu koparsın.
Bu toprakların insanını tarımla, hayvancılıkla ihya etsin.