Artan dünya nüfusu ve yükselen gıda üretim maliyetleri karşısında, kent tarımı, şehirlerde yaşayan insanlar için sürdürülebilir ve hızlı bir çözüm olabilir. Şehirlerin beton yığınları arasında yeşeren bu yeşil alanlar, sağlıklı gıda kaynaklarına erişimi kolaylaştırırken, kendi kendine yetebilen toplulukların temelini atıyor.

Kent tarımı, gıda güvenliğimizi güçlendirirken, genç nesiller için de yeni istihdam olanakları sunarak, kırsal alanlardaki çiftçilik geleneğinin modern şehir hayatıyla buluşmasını sağlayabilir. Bu yenilikçi yaklaşım, iklim değişikliklerinin gölgesinde, gıda arzı güvenliğimizi korumanın ve geleceğe yönelik adımlar atmamızın kaçınılmaz bir parçası haline gelmelidir.

Kırsal alanlarımızda çiftçi varlığının her geçen gün azalması, tarımsal girdilerin yüksek maliyeti, karlı bir pazar bulunamaması ve gençlerin kırsalda tarım yapmak istememesi gibi sorunlar, gıda enflasyonu ve gıda arzı güvenliği konularında bizi zorluyor. Büyükşehirlerin meyve ve sebze ihtiyaçlarını uzak bölgelerden karşılaması, nakliye ve akaryakıt giderlerinin yüksek olması, bu sorunları daha da artırıyor.

Gençlerimizi kırsalda üretime teşvik edemiyorsak, o zaman tarımı kentlere taşıyarak bu sorunlara çözüm aramalıyız. Kent tarımı, hem gıda güvenliğini artırabilir hem de şehirlerde yaşayan gençler için yeni istihdam olanakları yaratabilir. Kent tarımı, özellikle yapraklı sebzeler, tıbbi-aromatik bitkiler ile serada yetiştirilen sebzeler gibi şehir dışında yetiştirilen tarımsal ürünler için önemli bir alternatif olacaktır.

İklim değişiklikleri, bitkilerin yetişme koşullarını ve coğrafi uygunluklarını etkiliyor. Küresel ısınma, tarımsal takvimi olumsuz etkilediği gibi deniz seviyesinde yükselmeye, sel, taşkın, kuraklık, çölleşme ve salgınlar gibi çeşitli felaketlere yol açtığı görülmektedir. Bu tür sorunların gelecekte gıda arzı güvenliğini daha da zora sokacaktır.

Gıda arzını sağlayamayan ülkeler çok ciddi ekonomik, sosyal ve kültürel zorluklaralar karşı kaşıyadır. Kent tarımının yaygınlaşması, ekolojik değişikliklerden bağımsız, pestisit kullanımına gerek duymayan, insanların yaşadığı yerlere yakın olması ve lojistik maliyetleri düşürmesi gibi nedenlerle önemlidir.

Özellikle Covid-19 sonrasında, ülkelerin, şehirlerin ve kasabaların tarımsal olarak kendine yetebilir hale getirilmesi, tarımsal değeri olan her alanın etkin bir şekilde kullanılması, ekolojik, ekonomik ve toplumsal refah açısından büyük bir katma değer yaratıyor. Kentsel tarımın planlanması sırasında, enerjisini üreten, yağmur suyunu toplayan, hava ve çevre kirliliğini azaltan akıllı binalarla entegre bir şekilde ele alınması, kentsel tarımın bir moda olmaktan öte, bir zorunluluk olarak görülmelidir.

Kent tarımı, tarımın geleceğinde kaçınılmazdır ve yakın zamanda şehirlerde bunu yapmak zorundayız. Gıda arzı güvenliğini sağlamanın başka yolu gözükmemektedir. Her şehir kendi kendini besleyebilir olmalıdır. Kent tarımının sadece bir alternatif değil, yakın zamanda bir zorunluluk olacaktır.

Gıda güvenliği ve sürdürülebilirlik açısından, şehirlerin kendi gıda ihtiyaçlarını karşılayabilmesi, gelecekteki olası krizlere karşı dirençli olmalarını sağlayacaktır. Bu nedenle, kent tarımı, şehir planlamasının ve politikalarının merkezinde yer almalı ve her şehrin kendi gıda sistemini sürdürülebilir bir şekilde yönetebilmesi için gerekli destekler, yatırımlar ve düzenlemeler sağlanmalıdır. Kent tarımı ülke politikaları arasına dahil edilmelidir.

Kent tarımın geliştirilmesi, 80 binden fazla işsiz ve her yıl 4000’den fazla yeni mezun genç ziraat ve gıda mühendisleri için bir fırsattır. Gençlere tarımsal üretim ve gıda güvenliği alanlarında yeni iş ve kariyer yolları açacaktır. Gençlerimizi tarımsal üretime teşvik etmek ve onlara şehirlerde yaşarken tarım sektöründe aktif roller üstlenme imkânı da sunacağı gibi işsizliğiyle mücadelede de önemli bir rol oynar.