BESİ HAYVANLARININ VERİMLERİNİ ARTIRARAK ET ÜRETİMİNDEKİ YETERSİZLİĞİ HAFİFLETEBİLİRİZ

Türkiye'de insanların yeterince et ve et ürünleri tüketemediğini bilmeyen yoktur. Et fiyatlarının fahiş boyuta ulaşması sektörle ilgili olsun ya da olmasın tüm insanlara “Bunun sonu nereye varacak?" şeklinde bir soruyu sorduruyor.

ET FİYATLARI CANIMIZI YAKIYOR

“Uzmanlar bu işe neden el atmıyor, bu sorunu çözecek ya da fikir verecek kimse yok mu?" şeklinde sitemkâr ifadelere artık her gün rastlar olduk. Bu sorunun bir muhatabı olarak ben de bu ve benzeri sorularla her gün karşılaşıyorum. Dahası bir tüketici olarak bu fiyatlarla et alırken benimde canım yanıyor.

SORUNUN KAYNAĞI İYİ İRDELEMEK GEREKİYOR

Sorunun kaynağını iyi irdelemek gerekmektedir. Besi hayvanı sayısının yetersizliği ile et tüketimindeki artış bir araya gelince sorun kendiliğinden ortaya çıkıyor. Çözüm amaçlı zaman içerisindeki et ithalatları da fiyatların düşmesini sağlamadı. Bu da bir gerçek…

BAKIM VE BESLENMEYE ÖNEM VERMELİYİZ

O halde sorunu belki tamamen çözemeyecek ama en azından fayda sağlayacak fikirler üzerinde de durmak gerekmekte. Kendi görüşüme göre, Türkiye'de besi materyalini sağlayan sütçü hayvanların erkek buzağılarının bakım ve beslenmesindeki yetersizlikler en önemli faktörlerden birisi.

AĞIZ SÜTÜNÜN FAYDALARI TAM BİLİNMİYOR

Gezdiğim birçok işletmede en büyük problemlerden birisi yüksek oranda buzağı kayıpları. Doğumla birlikte ağız sütü uygulamalarının faydalarını birçok yetiştirici bilmiyor. Ağız sütünün buzağıyı 21 güne kadar hastalıktan koruyan en önemli madde olduğunun da farkında değil.

4 BUZAĞIDAN BİRİNİ KAYBEDİYORUZ!

Süt veya mama gibi sıvılarla besleme teknikleri konusunda da genellikle yetersizlik söz konusu. Bunun sonucunda tahmin ettiğim kadarıyla neredeyse her doğan 4 buzağıdan biri hastalıklarla mücadele edemeyip ölüyor. Modern hayvancılık tekniklerinin uygulandığı ABD ve Avrupa ülkelerinde bu kayıplar yüzde 5'in altında kalıyor.

Geçen ay “KOP Bölge Kalkınma İdaresi" ve “Karaman Damızlık Sığır Yetiştiriciliği Birliği" tarafından düzenlenen bir günlük programında “Buzağı besleme teknikleri ve beslenme hastalıkları" üzerine Karamanlı yetiştiricilere ve teknik personele bilgiler sundum. Bu faydalı program için ilgililere teşekkür ediyorum.

YETİŞTİRİCİLERİN EĞİTİLMESİ GEREKİYOR

Oldukça güzel bir ortamda yetiştiricilerin sorunlarını da dinledim. Bilgi almaya ne kadar istekli ve ilgili olduklarını bizzat gördüm. Bunun sonucunda tüm Türkiye çapında bu konuda hizmet içi kurslarla, eğitim programlarıyla yetiştiricilerimizi eğitmemiz gerektiğini söyleyebilirim.

ÖLÜMDEN KURTARDIĞIMIZ HER BİR BUZAĞI ÜLKE HAYVANCILIĞINA CAN VERECEK

Unutmayalım ki ölümden kurtardığımız her bir erkek buzağı ileride bize ilave kasaplık hayvan olarak dönüş yapacak, yetersiz et üretimine çözümde katkıda bulunacaktır.

BESİ HAYVANININ BESLENMESİNDE TÜRKİYE GERÇEĞİ

Bir diğer önemli konuda besiye alınan hayvanlarının yetersiz beslenmesidir. Belki yetiştiriciler ve ilgililer birkaç satırda nasıl besleme yapılması gerektiğinden bahsetmemi bekleyebilirler. Ama oldukça geniş bir konu… Uzun süre yazılabilir, çizilebilir. Burada sadece Türkiye gerçeğinden bahsetmek istiyorum.

ATADAN DEDEDEN ÖĞRENDİKLERİMİZLE DEVAM EDİYORUZ

Gittiğim birçok işletmede nasıl besleme yapıldığını sorduğumda “Atadan, dededen öğrendiğim, bildiğim kadarıyla" diye başlayan cümlelerle karşılaşıyorum. Bizim ülkemizde yetiştiriciler 800-1000 gram gibi günlük canlı ağırlık artışlarını yeterli görüyorlar. Bu miktar modern besleme teknikleriyle alınan kazançtan önemli düzeyde düşük.

Yani her bir besi hayvanından alacağımız et miktarını hemen hemen yarıya düşürüyoruz. “Elimizdeki hayvanların verimleri zaten yeterli değil" gibi düşünceler hemen akla gelebilir. Ama şunu söylemeliyim ki iyi verimli kültür ırkı ya da bunların melezlerinde de verim çok farklı değil. Besi hayvanları dönemler halinde olan ve her birinde ayrı besin madde düzeyleri olan rasyonlar ile beslenmelidirler.

BESİ HAYVANI NASIL BESLENMELİ?

Örneğin besi başlangıcındaki hayvanlar için protein ve mineral madde ağırlıklı bir besleme yapılmalıdır. Öncelikle hayvanın iskeleti geliştirilerek üzerine kas birikimi sağlanmalıdır. Besi sonuna doğru ise protein katkıları kaldırılıp kaba yemin oldukça düşük olduğu rasyonlar ile beslemeye geçilmelidir. Bu dönemde hayvanın yediği yemlerin neredeyse tamamı enerji içeriği yüksek yem hammaddelerinden oluşturulmalıdır. Bu yemler etin içini yağlandırarak lezzetli et üretimini sağlamaktadırlar.

Hayvanların açık, yarı açık veya kapalı sistemlerde bulundurulması, bağlı veya serbest olarak beslenmeleri yedikleri yemin özelliği ve miktarı ile birlikte ürettikleri et miktarını da değiştirmektedir. Hatta etin kalitesi, yağ ve kemik miktarı gibi özellikleri de değişebilmektedir.

ÖZEL YAZ BESLENMESİNE DİKKAT

Hayvanların kış ve yaz beslemesine göre de besi performansı değişmektedir. Kışın daha fazla yem yedirerek istenilen canlı ağırlık artışı sağlanmaya çalışılırken, yazın ısı stresi devreye girmektedir. Bu durumda bazen isteseniz de hayvana arzu edilen miktarda yem ile besleme yapamayabilirsiniz, kilo aldıramayabilirsiniz. Isı stresini çözmek için çok değişik yem maddeleri ile hayvanları serinletecek özel yaz beslemesine geçilmesi gerekmektedir.

CANLI AĞIRLIK KAZANDIRILABİLİR

Kötü bakım ve besleme nedeniyle zayıf kalan hayvanlara yapılan özel besleme teknikleri ile normalden daha fazla ve kısa sürede canlı ağırlık kazandırılabilmektedir. Bu tür hayvanlara uygulanan besleme teknikleri sonucunda gerçekleşen “Telafi edici büyüme" diğer besi metotlarına göre daha ekonomik üretim gerçekleştirilebilmektedir.

ET AÇIĞINA AZ DA OLSA KATKI SAĞLAYABİLİR

Bunlar yapılabilecekler arasında sadece birkaçı. Özel besleme tekniklerinin bilinmesi ve uygulanması acaba zaman içerisinde et açığının hafifletilmesin de az da olsa bir katkı sağlayabilir mi?

EĞİTİM SEFERBERLİĞİ YAPILMALI

Elbette fayda sağlayacaktır. Bunun için yetiştirici eğitimlerine, kurslarına önem vermeliyiz. Sektördeki bütün çalışanlar için sık sık hizmet içi eğitimler düzenlemeliyiz. Kısacası sorunların çözümüne fayda sağlamak ve modern hayvancılık için de yeni bir “Eğitim seferberliği" düzenlenmesi gerektiğini düşünmekteyim.

Unutmayalım ki ürettiğimiz her gram et yetersiz et üretimine çözümde katkıda bulunacak, hayvansal protein tüketimimizi artıracaktır. Et ve et ürünleri gibi hayvansal protein kaynaklarının tüketimi gelişmiş ülkelerin çok gerisinde. Çocuklarımız ve gençlerimizin en üst düzeyde zihinsel ve bedensel gelişimini sağlamak için hayvansal protein tüketimini artırmamız şart.