Yetiştiriciler son günlerde yem fiyatlarına yapılan arka arkaya zamlardan oldukça rahatsızlar. Saman, yonca derken birde fabrika yemi hammadde fiyatlarındaki aşırı hareketlenme yetiştiriciyi derin kaygılara sürüklüyor. Fabrika yemlerine yapılan zamların olumsuz etkilerinin öncelikle et fiyatlarına yavaş yavaş yansıdığı görülüyor. İleriki dönemde de diğer hayvansal ürünlere yansıyarak tüketiciyi zorlayacağı tahmin edilebilir.
Son 1 ay içerisinde besi ve süt yemlerine %10'a yakın oranda art arda zam yapıldı.
Kanatlı yemlerine yapılan artış ise besi ve süt yemlerindeki artışları da geçmiş durumda. Yetiştiriciler, süt fiyatlarına yapılan son zamma istinaden yem fabrikalarının da durumdan istifade ederek süt yemlerinin fiyatlarını artırdıklarını düşünüyorlar.
Bu durumu basit bir yem zammı olarak görmek yerine zamların altında yatan gerçek sebepleri iyi incelemek ve yeni stratejiler geliştirmek gerekmektedir.
Dünya gazetesi yazarı Sayın Ali Ekber Yıldırım 13 Mart 2018 tarihli köşe yazısında soya ve GDO içeren yem maddelerinin Türkiye'deki durumu ve Dünya'daki üretimleriyle ilgili oldukça güzel bilgiler sunmuş, soya üzerinden Dünya ticaret savaşlarına güzel yorumlar getirmiştir.
Bu yazıda da belirtildiği gibi ülkemiz kesif yemleri oluşturan önemli yem hammaddelerini dışarıdan temin etmek zorundadır. Esas belimizi büken konu da budur. Eğer söylendiği gibi ileride de yem hammaddeleri Dünya ticaret savaşlarının önemli bir unsuru olacaksa önlemler almak için kolları erkenden sıvamamız gerekiyor.
Yem hammaddeleri üretimlerimiz çoğunlukla yeterli ve planlı değildir. Bütün bunların sonucunda çok acil yeni planlamalar yapmamız gerektiği de aşikardır. Ne kadar hayvanımız var, yakın zaman planlamasında ne kadar hayvan yetiştireceğiz, kısa ve uzun vadene kadar yeme ihtiyacımız var? Bu soruları ayrıntılı değerlendirmeler sonucunda cevaplayarak bir an önce harekete geçmemiz gerekmektedir.
Yem fiyatlarını artmasının altında yatan gerçek Dünya piyasalarından kaynaklanan hammadde fiyatlarındaki artış olarak görülebilir. Özellikle soya küspesi fiyatlarındaki artış oldukça dikkat çekicidir. Bu hızla giderse neredeyse iki katına çıkacak. Sadece soya küspesi değil aynı zamanda DDGS dediğimiz protein sağlayan hammadde de ciddi bir artış söz konusudur.
Her ikisi de rasyonlarda yüksek düzeylerde kullanılan ve neredeyse “rasyonda olmazsa olmaz" diyebileceğimiz protein sağlayan hammaddelerdir. Bu hammaddelerin fiyatlarının pahalanmasındaki en büyük faktör GDO'lu yem dediğimiz sınıfta olmaları ve ülkemize girmesi yasak olan genleri taşımalarıdır.
Türkiye GDO içeren bu yemlerin ülkeye girişinde bazı kısıtlamalar uyguluyor. Son zamanlarda da gerek Dünya piyasasındaki fiyat artışları, gerekse GDO'lu yem kısıtlamaları yeme yapılan zamların temel sebepleri gibi duruyor. Arjantin gibi üretici ülkelerde yaşanan kuraklığın da fiyat artışlarına yol açtığına dair görüşler bulunmaktadır. Kuraklık bütün Dünya'da etkisini gösteriyor, en fazla da sıkıntıyı biz çekiyoruz, ileri dönemlerde de daha fazla sıkıntı çekeceğiz gibi görünüyor.
Sadece protein kaynakları değil aynı zamanda mısır, arpa ve kepek gibi yem maddelerinde de hatırı sayılır fiyat artışları artışı söz konusudur. Bu yem hammaddeleri de besi ve süt yemlerinin can damarlarıdır. Bunlara bir de vitamin üretimindeki kısıtlama ve yetersizlik nedeniyle artan fiyatlar eklenince yem formülü yapan beslemecilerin derin bir of çekesi geliyor.
Yetiştiricilerimiz artan yem fiyatları karşısında rasyonda nasıl bir değişiklik yapmaları hususunda soru soruyorlar. Aslında çok da yapılacak bir şey yok. Yine de işletme ziyaretlerinden gördüklerim ve tecrübelerime dayalı olarak rasyonda yapılabilecek uygulamalar ve besleme stratejileri hakkında bazı kısa bilgiler verebilirim.
Türkiye'de süt ineği beslemede fabrika yemleri yaygın olarak yer almaktadır. Piyasada bulunan yemler protein içeriklerine göre sınıflandırılmaktadır. Yetiştirici ise yemin protein düzeyi fazla olduğunda “yem kaliteli ve hayvana daha fazla yarayacak, daha çok süt verecek" mantığıyla yaklaşıyor.
Yüksek proteinli yemler doğum sonrası ilk 3-4 ay faydalı olmakla birlikte bundan sonraki dönemlerde yüksek proteinle besleme yapmak gereksiz ve zararlı olabilir. Zira kanda aşırı protein bu dönemden sonra hayvanlarda tohum tutmayı azaltabiliyor. Sütünü azaltan hayvanlara verimlerine göre %16-19 arasında protein içeren yemler yeterli olabilmektedir. Bu yemlerin fiyatları da nispeten daha ucuz olması önemli bir avantajdır.
Fazla sayıda ve üstün verimli hayvan bulunduran birkaç büyük işletme hariç hayvanlarımızın verimleri genellikle orta düzeydedir. Çeşitli sebeplerle bulunduğum çoğu aile işletmesi ve orta büyüklükteki işletmede süt verim ortalaması günde 22-24 kg civarında olduğunda verimini yi olarak değerlendirildiğini görmekteyim.
Bu üretim düzeylerinde rasyonu ve süt yemini pahalandıran soya küspesi gibi protein kaynaklarına fazla miktarda ihtiyaç bulunmamaktadır. Genelde rasyon bilgisi yetersizliği önemli boyuttadır. Rasyon yaptırılan işletmelerde de rasyon formülü yapan teknik personelin süt verimi düşüşü endişesi nedeniyle protein içeriğini yüksek tutma düşüncesinden dolayı fazla proteinli yemlerin kullanımı tercih edilmektedir.
Bana göre her işletmede fiyatı yüksek olan proteinli yemlere ihtiyaç yoktur. Daha ucuz protein kaynakları içeren yemlerle de aynı miktarda üretim yapılabilir, az da olsa kar edilebilir. Üre gibi bazı kaynakları işkembeli hayvanlar midelerindeki faydalı bakteriler yardımıyla proteine çevirerek ete süte çevirebilirler.
Yemin fiyatını artıran protein içeriğinin üçte biri bu gibi kaynaklardan daha ucuza karşılanabilir. Her ne kadar son zamanlarda zararlı gibi aktarılsa da kendi tecrübeme dayanarak, Türkiye şartlarında üre gibi yemlerin az miktarda da olsa kullanımının fayda sağlayacağını söyleyebilirim.
Teknik olarak değerlendirmeye gittiğim birçok işletmede hayvanların verim dönemlerine göre beslenmediğini görmekteyim. Hayvanların verimlerine göre gruplandırılması hem hayvan sağlığı hem de ekonomik besleme açısından önemlidir. Hayvana fazla besin maddesi yüklemek, yani fiyatı fazla olan besin maddesi içeriği yüksek ve kaliteli hammaddelerden yapılmış yemlerle beslemek bir süt verimi döneminin yarısında faydalı olurken diğer yarısında zararlı olabiliyor.
Verimi azalan hayvanlara daha fazla kaba yem, daha az protein ve enerji içeren kesif yemleri vermek gerekmektedir. Yani hayvanlarınızı gruplandırarak hem yemden kar edebilirsiniz, hem de daha sağlıklı hayvanlar yetiştirebilirsiniz.
Yem fiyatlarının artması besi hayvanları için de zarar veriyor. Et fiyatlarını yükseltiyor, ithalatın kapısını daha da fazla aralıyor. Hayvanların 350 kg canlı ağırlığa kadar yüksek ve kaliteli proteinli yemlerle beslenmesi gerekirken, bundan sonraki dönemde yüksek protein katkısına neredeyse ihtiyaç kalmıyor.
Durum böyleyken, gittiğim birçok işletmede besi sonuna kadar hayvanların yüksek proteinli yemlerle beslendiğini görmekteyim. Yetiştirici “yemin protein yüksekse hayvan iyi kilo alır" diye düşünüyor. Aslında bu dönemde yüksek enerjili yemlerle beslemek gerekirken, kısıtlı olan enerji de tüketilen fazla proteinin atılması için kullanılmaktadır. Tabii bunun bir de ekonomik israf boyutu bulunmaktadır.
Yüksek fabrika yemleri fiyatlarına karşı yedirdiğiniz kaba yem miktarını artırın diyeceğim ama kaba yemlerinde fiyatları yüksek, hem de dönem itibarıyla miktarları yetersiz diyebilirim. Neredeyse her yazımda belirttiğim gibi hayvancılığı geliştirmek ve insanımıza ucuz hayvansal ürünler tükettirmek istiyorsak öncelikle ürettiğimiz kaba yem miktarını ve kaba yemin kalitesini artırmak zorundayız.
Yetiştiricilerimize tavsiyem, hayvanlarına yedirdikleri yemleri analiz ettirmeleri ve besleme uzmanlarına rasyon yaptırarak hayvanlarını beslemeleri yönünde olacaktır. Acaba sadece yedirme, besleme ve rasyon uygulamalarının yetersizliğinden ne kadar zarar ediliyor? Yetiştiricimize milyarlar düzeyinde maddi destek veriyoruz ama bakım ve besleme konusunda ne kadar destek oluyoruz?
Devletin yem analizlerini teşvik etmesi ve buna göre iyi rasyon uygulamaları yaptırması şart gibi görünüyor. Besicilerde “hayvan alınırken besiden kar edilir" şeklinde bir söz vardır. Bence bu dakikadan sonra dikkat edilmesi gereken bir söz de “hayvandan yedirilirken kar edilir" şeklinde olmalıdır.