İnsan; yeryüzüne gelişinden günümüze kadar hayatını uzun bir süre avcılık, balıkçılık ve yiyecek toplayıcılığına dayanan bir hayat tarzı ile sürdürmüştür. Daha sonra, hayvan ve bitki türlerini ehlîleştirerek yerleşik bir hayat tarzına geçmiş ve bu hayat tarzı uygarlığın bugünkü aşamaya ulaşıncaya kadar değişerek ve gelişerek devam etmiştir.
İnsan avcılık, toplayıcılık, göçebelik, çiftçilik şeklinde birbirinden ayrı düşünülen yaşam tarzları şeklinde öğrenerek yaşamış ve bu yaşam şekillerini birini öğrenince eski bildiğini terk etmemiştir. Yeni öğrendiklerini ve eski bildiklerini hep yeni nesillere aktararak hayatını devam ettirmiştir.
***
Tarıma geçildiğinde; toplayıcılığı, avcılık ve balıkçılık faaliyetleri terkedilmedi. Bugün bile dünyanın bazı ücra köşelerinde avcı-toplayıcı kültürler görülüyor. Avcılık, sığır yetiştiriciliği bol ve sürekli et arzı sağladığında da terk edilmemiştir. İnsan göçebe bir hayat tarzı sürdüre bilmesi için bazı hayvan türlerini ehlîleştirmeyi başarmıştır.
Yeryüzünde zaman ilerledikçe insan, birikimleri ile bir avcı-toplayıcı hayat tarzından bir yiyecek üreticisine dönüşmüştür. Başlangıçta, hayatını toplayarak veya avlayarak sağlayan insan zamanla bitkileri ve hayvanları ehlîleştirerek üretime geçti ve ürettiklerini topladıkları ve avladıkları ile destekledi.
***
Ehlîleştirdiği bitki ve hayvan sayısı arttıkça doğal yiyecek kaynaklarına daha az bağımlı hale geldi. Bitkilerin ehlîleştirilmesi sayesinde daha fazla yiyecek daha az çaba ile üretilmeye başladı. Yiyecek üretimi daha etkili hale geldikçe köyler ve zamanla şehirler oluştu, bunu da ilk büyük uygarlıkların doğuşu izledi.
Allah'ın (cc) insana verdiği bahşettiği özelliklerden dolayı insan asli ihtiyaçlarını karşılarken avcılık, toplayıcılık yaparken, yeni yerler, yeni bitkiler ve yeni hayvanlar keşfetti. Bu hayvanları ve bitkileri ehlîleştirerek daha fazla üretmeye başladı. Ehlîleştirdiği hayvanlarla daha geniş ve farklı coğrafyalara yerleşti.
***
İnsanın farklı yerler keşfetmesi çeşitli hayvanlarla karşılaşması ve farklı coğrafyalar keşfetmesi ve ihtiyaçların değişmesi hayvanlardan faydalanma şeklini de değiştirdi. Önceleri sadece yemek olarak kullanılan hayvanlar sonraları derisi giyim eşyası olarak kullanılmaya başlandı. Ehlîleşmenin hızlanması ile hayvanlar bekçi olarak kullanılmaya daha sonraları gücünden yararlanılmaya başlandı.
Hayvanlar bazen tanrılarına sunulan güzel hediyeler olması nedeniyle de insanlar tarafından hayvanlar ehlîleştirilmiştir. İnsan dini törenlerinde bu hayvanları tanrılarına kurban etmiştir. Bu törenler nedeniyle birçok hayvan ehlîleştirilmiştir.
***
Ehlîleştirme olgusu bir sosyal ortamın varlığını önceden kabul etmektedir. Ehlîleştirme gerçekleşmeden önce bir türün belirli bir sosyal gelişme düzeyine, ulaşmış olması gerekir. Bu hem ehlîleştiren hem de ehlîleşen için geçerlidir. Kendi türlerinin üyeleri ile sosyal ilişkileri olan hayvanlar aynı ilişkileri diğer türlerle kurmaya daha hazırdırlar. Bu nedenle insanın ilk evcilleştirdiği türlerin büyük çoğunluğunun sürü halinde yaşayan hayvanlar olması şaşırtıcı değildir.
Bazı hayvanların ehlîleştirilmesi kendiliğinden ortaya çıkmış olabilir. Bazı hayvanlar yaratılış itibariyle insanlardan kaçmıyorlardı. İnsanlara daha yakın yaşayan bu hayvanlar daha kolay evcilleştirildi. Bu hayvanlara köpek, domuz ve güvercin örnek verilebilir. Öte yandan koyun ve keçinin tek bir defada evcilleştirilmiş olması mümkündür.
***
İnsan küçük topluluklar halinde yaşarken hayvanlardan sadece yemek, korunma ve arkadaşlık için faydalanırken insanın nüfusu ve bilgisi artınca hayvan binek ve gücünden faydalanılmaya başlandı.
İnsan ve diğer canlıların evcilleşmesi insanın yaşam tarzındaki kazanımları ile paralel olarak değişerek bugünkü duruma ulaşmıştır. İnsan yerleşik hayat tarzına geçtikten mahalleler köyler ilçeler iller bölgeler ve devletler oluştuktan sonra dünyanın çeşitli yerlerinde farklı milletler oluştu. Ve bu milletlerin yaşam şekli ve inançlarında farklılıklar oluştu. İnsandaki bu farklılık etrafındaki canlıları etkiledi.
***
İnsan yaratılışından günümüze kadar farkı dinlerde yaşamış, yerleşik toplum olduktan sonra farklı medeniyetler oluşturmuştur. Toplumun inancından ve yaşam tarzından hayvanlarda etkilenmiştir. Bazı inançlarda bazı hayvanlar kutsal sayılmış bu hayvanlar avlanmamış korunmuştur. Bazı hayvanlar ise kötü görülmüş onlarında öldürülmesi gerektiğine inanılmış o hayvanlar görüldüğü yerde öldürülmüştür.
Hayvan insan ilişkisi; insanların inançlarından, dinlerinden ve medeniyetlerinden etkilenerek günümüze kadar gelmiştir. İnsan ile hayvanların birlikte yaşamadan karşılıklı olarak birbirlerine karşı bazı sorumluluklar doğmuştur. Bu sorumluluklar kaynağını bazen dinden, bazen kanundan alır.
***
Bu haftalık beraberlimizi Allah (cc) 'Yeri de bütün mahlûkat için hazırlamıştır'. diyerek bitirelim.
Gelecek hafta her canlının hakkı vardır diyerek ve hak tarifini yaparak devam edeceğiz.
Hayırlı Ramazanlar...