Yıl sonu gelince geçen için çetele tutmak âdettendir.
Medya da bu işleri sevince hemen her ana konuda geride kalan yılla ilgili değerlendirmeler yapılır.
Muhtemelen Tarım sektörü için de yapılacaktır.
Bana göre olan en önemli şey, çiftçi protesto eylemleri idi.
Üç yıl önce borç ve haciz işlemleri ile gündem olan çiftçiler, cılız da olsa ses çıkarabilmişlerdi.
Tabii ki, çoğunlukla canı yananlar.
Sonra bir iki genel cila, bir ikisine özel pragmatik boya ile kapandı gitti.
Çünkü ne kadar desek de kimse farkında değildi.
Mesele borç değil, borcun nedeni idi.
Nedensellik olmayınca güncel çözümler ve onun araçları devreye giriyor; Doğal olarak.
Bize göre doğal değil elbette.
Yönetenler açısından “doğallaştırılmış olan”.
Taraf ve bertaraf mevzuu yani.
Neyse 2024’teki protestolar borç-haciz gibi özel bir alana sıkışmamış olsa da henüz nedenselliğin kavranmasına da yol açmadı.
Eylemler genellikle, ürün fiyatları ve pazara erişim sıkıntısı ile ilgili idi.
Ya ürünün fiyatı düşüktü ya da (en azından) maliyet fiyatına satamamaktı mesele.
Yani yine sonuç ile ilgiliydi.
Fakat konu bir miktar genelleşmiş oldu.
Vaziyet sonraki zamanlar için nedenselliğe yaklaşılmış gibi görünüyordu.
Kabul edilemez bir gelişme; Yönetenler açısından.
Derhal bütün argümanlar, bütün kamusal araçlar, bütün medya ve iletişim unsurları hızla neden-sonuç bağlantısı olmasın, sadece sonuç görünür olsun diye sahaya sürüldü.
Amanın biz neymişiz abi!
Ne birinci olduğumuz kaldı ne bonkörlüğümüz ne muhteşem programcılığımız, hemen her köşeden biri fışkırmaya başladı.
Kimse sormadı tabii: Siz bunun neresindesiniz diye?
Sümen altından Yeni Destekleme Modeli çıkarıldı.
Dağ bayır anlatılıyor.
İyi de bütçe belli.
Çağdaş Türk Tarım Platformu (X: @TurkTarimPltfrm / https://www.facebook.com/erginkahveci06) olarak oturduk çıkan yönetmeliği tek tek taradık, katsayıları uyguladık baktık ki ortada yeni modelin gereğini karşılayacak bir 2025 bütçesi yok.
Hesap burada: https://x.com/TurkTarimPltfrm/status/1854498360163533247
Daha önemlisi bu modelin referansı olacak bir makro plan yok.
Neyse fazla detaya girmeyeceğim.
Şu veya bu şekilde, biraz da üretim sezonu bitti diye protestolar sönümlendi.
Bu durum yönetenler açısından ortamı yine algı ve pragmatizm ile idare etme şansı doğurmuş oldu.
Başka ne oldu derseniz?
İktidar algı ve çeşitli kişi, kurum, kişilik, cemiyet ve cemaatler üzerinden;
Muhalefet ise habire şikâyet, sorun tespiti, klasik gezi ve görüşmeler üzerinden;
Çiftçiler de bu iki alanı gayet akıllıca yöneterek elde ettikleri sosyal itibar üzerinden konfor alanında kalmaya devam etti.
Kavramları hala kavrayamadık:
Tarım ne demek,
Tarım dedikten sonra Tarım ve Hayvancılık vb eklerle cümle niye kurulur henüz kavrayamadık.
Kavramları kavrayamayınca;
Çiftçi nedir?
Rençber kimdir?
Tarım işçisi kimdir?
Çiftlik nedir?
Köylü kimdir?
"Kırsal Alan" neresidir?
"Köy kırsalı" ile "Kent Kırsalı" nedir?
Hepsi kırsal mıdır sorularının yanıtlarını bu yıl da çözemedik.
Hal böyle olunca bir politika üretmemiz beklenemeyeceğine göre Politika nedir, Siyaset nedir meselesini de çözemedik.
Bunları çözmediğimize göre, geriye kalan, her zamanki kalan şey oldu.
Yani girdiler pahalı,
GSMH’nın %1’i verilmedi,
Desteklemeler az.
Tarım bitti,
Çiftçi kalmadı.
Yaşlandı.
Köyler boşaldı.
Haydi eskiyi geçtim.
Neredeyse 20 yıldır aktif siyasetin politika boyutunda varım.
Duyduklarım hep bunlar.
Her yerde, her ortamda, her görsel, sözlü, yazılı iletişim kanalında duyduklarımız hep bunlar.
Evet ya dediğinizi duyuyorum.
Demeyin.
Siz dedikçe çift taraflı konfor alanı sunmuş oluyorsunuz ağalara…
Ben hep itiraz ediyorum.
HAYIR diyorum.
Kafanızı bir kaldırın bakın diyorum.
Dünyanın neresinde girdiler ucuz?
Mesele bunlar değil arkadaşlar.
Bunlar olsa dünya’da tarım ve çiftçi diye bir şey olmaz.
Ha bir de Ata Tohumu mevzusu var.
Unutmadan yazayım bari!
İsrail tohumları var, kısır tohumlar, yasaklar var vs. vs.
Devam edin.
Elin oğluna kendi elinizle kendi genetik kaynaklarınızı ikram etmeye devam edin.
Marifetiniz söylensin.
Uzadı biliyorum.
Pestisit var, organik tarım, sokak hayvanları var.
Hiçbirinin nedenselliği derdinde değiliz.
Yani neden-sonuç ilişkilerine bakmıyoruz.
Hal böyle olunca zaten içinden ne bir bilimsel metodolojik tartışma ne de bir politika çıkıyor.
Çıksa ne konuşacağız o zaman?
Ayrıca zahmetli iş bunlar.
İşte özeti bu arkadaşlar.
2024 Yılında tarımda olan da budur.
KONFOR.
Herkes kendi konfor alanında mutlu mesut bir yıl daha geçirdi.
Biz hariç.
Zırlayıp, tırlatmaya devam ediyoruz.
Kızmak yerine azcık siz de neden diye sorsanız iyi olacak.
2025 Hoşgelsin, hoşgitsin.
Seneye bu yazıyı 2026 diye yazıp yayınlamak üzere görüşürüz.