Evet, nerede kalmıştık?
Dedik ve gördük ki; az gittik uz gittik dere tepe düz gittik iki seçim geçtik ama dönüp bakınca görüyoruz ki arpa boyu yol bile alamamışız.
Ekonomi daha kötü, siyaset daha istikrarsız ve ufukta ışık/umut görünmüyor. Varsın öyle olsun biz küreklere asılmaya devam edeceğiz. Umudumuz insanlardan yana değil, Allah’tan yana…
Bütün dünyada yaşanan demografik, siyasi ve ekonomik krizlerle/değişiklerle beraber TGH (tarım,gıda,hayvancılık) daha önemli/stratejik hale gelirken biz zar zor ulaştığımız protein kaynağımız ete ulaşamaz hale geldik. Ekonomik şartların kötülüğüne bir de TGH Bakanlığının/bürokrasisinin beceriksizliği (umarım sadece beceriksizliktir) eklenince sıkıntı daha da derinleşti.
Devlette devamlılık esas ise 100 yıllık bir esas/birikim buna müsaade etmemeliydi. Hadi ondan vazgeçtik arkadaş 22 yıllık tek başına iktidar da size bir şey öğretmedi mi? Dönüp dolaşıp memleketi aynı çamur çukuruna sokuyorsunuz!
Kader gibi her 4-5 senede bir hayvancılık sektöründe kriz yaşamak bu ülkenin kaderi midir? Yoksa ülkenin kaderi işbilmezlerin elinde bu konunun esir olması mıdır?
Haydi vatandaşın beslenmesi umurunuzda değil, ülkenin cari açığı almış başını gitmiş, Mehmet Şimşek 3 kuruş döviz için kırk takla atıyor, siz dana için kamyon kamyon dövizi yurtdışına akıtıyorsunuz! Görende sanır ki bir cebinizden alıp diğerine aktarıyorsunuz hani o kadarda rahatsınız…
Yerel seçimler kaybedildi. Gerekçeler sıralanıyor, gerekçelerin başına Akparti’yi halk indinde temsil eden siyasi ve bürokratların ekseriyetinin (nazikçe) liyakattan uzak olmasını hiç düşünmeden yazabiliriz.
Tabi bu kifayetsiz muhterisler taifesi aynı zamanda oldukça kibirli ve gösterişli onu da eklemek lazım. Ne yanlarından geçilebilir, ne de saltanat kayığına dönmüş makam odalarından.
Birkaç ay önce bu kibir abidelerinden birine restaurant girişinde rastladım arkasında bir araba, yanında birkaç memur/partili “büyükleri kim yarattı bilmem ama küçük dağları ben yarattım” havasında istihza dolu bakışlarla mekana giriyordu.
Bir de bu kibir abidelerinin yanında dar, kısa paçalı pantolonlu, çorapsız ayağında şekül şükül ayakkabı, elinde tesbih, saçları o biçim, sükseli arabalarla devlet dairelerinde ve nargile kafelerde cirit atan cinsinden. (ekstra öfkeliyim çünkü ben Akparti’nin kuruluş döneminde ilçe başkanlığını yaptım/2010’dan beri eleştiriyorum onun için bugünlerde de eleştirmek hakkım/haklılığım)
Neyse konuya dönelim sorun bildik, çözüm belli, mesele süreci yönetenlerde. TGH konusuyla ilgili siyasi ve bürokratik kadrolar anlayışlarıyla beraber değiştirilmezse biz 4-5 yıllık döngüye mahkum olmaktan kurtulamayız. Uluslarası ticaret, coğrafya ve jeostratejik bilgisi olmayan yarı tüccarlaşmış bürokratlarla bu iş çözülemez/çözülemiyor.
Birbirine entegre olmuş küresel ekonomik işleyişte TR’nin konum ve imkanları harekete geçirilip ülkeye ciddi güç ve kazanç sağlanabilecekken, ülkede kendi ihtiyaçlarını ve üretimini planlamayı beceremeyen bir acullukla karşı karşıyayız. Hem de bilişim çağında…
TGH alanında birkaç ana başlık altında toplanacak sorunlar yumağı büyüyerek devam ederken bırakın bunları çözmeyi, teşhis etmeyi bile düşünemeyen bir anlayış ülkeyi derin bir felakete doğru sürüklüyor.
Bu ülke geleni gideni ile 100 milyon insanı beslemek durumunda hem de bu ekonomik darlık içerisinde ve Allah korusun işler sarpa sararsa öyle 3-5 gemi ile bu koca ülkeyi doyuramazsınız. Ve siz halkın beslenmesinin ucuz, kolay ve sağlıklı olmasını sağlamayacaksanız ne iş yaparsınız/yapacaksınız.
Şimdiye kadar olduğu gibi ancak körler sağırlar birbirini ağırlar, bozacının şahidi şıracı toplantıları ile Polyanacılık oynarsınız. Allah’tan aklı başında bir TMO genel müdürü var da ülke hububat krizi yaşamıyor. Bir tanede oraya adam(!) bulsaydınız kadro eksik olmasaydı ne ala olurdu. (bunu yazmakla adama kötülük etmesek bari)
Evet bütün bu yaşananlarda 1. Dereceden Sayın Cumhurbaşkanının payı/sorumluluğu var. Ama ben de ortalama vatandaş gibi düşünerek onun bu meseleye doğrudan el atmasının gerektiğini düşünüyorum. 3-5 düzgün adam memleketi bu konuda hızla düzlüğe çıkartabilir.
Un, yağ, şeker var ama mutfağa bir türlü usta (Sami Güçlü hariç) sokulmadı...
Işıklı salonlarda, ışıltılı rakamlarla ve günü birlik politikalarla buraya gelindi.
TGH ülkenin sırtına yük değil, bilakis ülkeye ciddi kazanç kapısı olabilir...
Haritaya bakan iklim ve coğrafya bilgisi olan biri bunu kolayca görür.