Sussan olmuyor, susmasan olmaz
Dil dursa hâkim bey tende can durmaz
Yazsan olmuyor, yazmasan olmaz
Kaleme tedbir koma, tek durmaz
Sezen AKSU
Yazsak faydası yok, yazmasak içimiz rahat etmiyor.
Ülke tarım, hayvancılık ve gıda (THG) alanında çok boyutlu hergün daha da derinleşen bir kriz yaşıyor. İlgililer politika oluşturucular ve uygulayıcılar cımbızlanmış rakamlarla günü kurtarmanın derdindeler. Kendilerinin dahi inanmadıklarına başkalarının inanmasını bekliyorlar. Olmadı troll kıvamında 3-5 gazeteci ile kamuoyunu manipüle etmeye çalışıyorlar.
Bilinen birçok sorun var. Bir kısmı gündem oluyor, bir kısmı ise halının altına süpürülüyor. Birde ufukta karartısı görünen ama dönüp bakılmayan meseleler varki onlar daha beter. Bu kadar önemli bir konuda ne kadar detaylı bir değerlendirme yaparsak yapalım mutlaka eksik kalacaktır/kalıyor.
Hükümetin meseleye baktığı yerden yani sondan başlayalım meşhur “gıda enflasyonu” meselesi ; Dünyada en büyük gıda enflasyonu -güya kendi kendine yeterli ülkelerden biri olan- memleketimizde yaşanıyor.
Gıda enflasyonu birçok bileşene bağlı bir sonuç olmasına ragmen tek ve asıl mesele gibi bir yaklaşımla rafa bakarak/müdahale ederek çözülmeye çalışılıyor. Ve tabi ki yıllardır bir sonuç alınamadığı gibi durum gittikçe vahim bir hal alıyor. Ve korkarım daha da kötü olacak.
Konuya birkaç anabaşlık altında bakacak olursak, hepimiz biliyoruz ki serbest piyasa ekonomilerinde fiyatları arz/talep belirler. Dikkatinizi çekerim üretim/talep değil arz/talep yani üretim değil.
Ülkede sadece üretiminde sıkıntılar olan ürünlerde değil, üretimi yeterli olan ürünlerde de gıda enflasyonu yaşıyoruz. Yani üretimden sonra ürünün pazara çıkışında da yaşanan yeni ve ciddi nurtopu gibi bir sorunumuz daha var. Tabi bununla kim uğraşacak, açarız 3-5 tanzim satış olmadı, TKK marketlere veririz emir gıda enflasyonu esas duruşa geçer…
Öyle mi?
Tabi ki öyle değil.
Konuyla ilgili bürokrasi ve siyasilere konar göçeri dahil 100 milyon rakamının büyüklüğünü, insan ihtiyaçlarının çeşitliliğini, 783 bin km2 nin cesametini ve ülkenin eski dünyanın ortasındaki haritadaki yerini göstermek, ezberletmek hatta idrak ettirmek lazım. Ki bu konunun bir hokkabazlık meselesi değil hayat memat meselesi, diğer bir ifade ile bir milli güvenlik meselesi olduğu anlaşılabilsin.
1. SORUN; Tarımsal üretim için gerekli işgücü hemen hemen hiçbir alanda yeterli ve uygun maliyetle karşılanamıyor. Tarlada, bahçede, ağılda, merada çalışacak adam yok. Aktif çalışan çiftçilerin yaş ortalaması 60 yaşı geçmiş. Tarla, ekipman, tohum, gübre, ilaç ve hatta para da olsa üretim yapacak işgücünde çok ciddi açık var. Eğer çok kızılan yabancı uyruklu işçiler de olmasa ürünler tarladan, bahçeden raflara çıkamayacak. Hayvancılığa hiç girmeyelim.
Köylerde okullar kapatıldı. Köylü, şehirlerde gözde inşaat sektörünü beslemek için 40 yıldan bu yana şehirlere göç ettirildi. Kırsalda yaşam bitti. Bugün nüfusun ancak % 5’i kırsalda yaşıyor onlarda 80-100 yaşında. Bu profille Toprak işlenemez, tarım yapılamaz. Toprağınız suyunuz olsa da TGH ürünlerini ithal etmek zorunda kalırsınız. Tabi bolca petro-dolarlarınız varsa, o da mümkün değil. 100 milyonu öyle 3-5 gemi ile (TB şu an et krizini oyle cozmeye calıssa da) doyuramazsınız.
ÖNERİ ; Herkesi emekli etme sevdasından vazgeçip acil olarak kırsalda kalıp “üretim yapanlara” yaptıkları üretime göre belirlenecek oranlarda sosyal güvenlik prim desteği, vergi muafiyeti ve hatta gerekirse maaş ödenmeli. Köylere kasabalara açtığınız kasaba politikacısı kafasıyla “bacasız fabrika” olarak tanımlanan apartman/gecekondu üniversiteleri kapatıp herkese zoraki üniversite diploması vermekten vazgeçeceksiniz.
Bunları mesleki eğitim okullarına çevirip ağırlıklı TGH alanında işgücü yaratacak eleman yetiştireceksiniz. Hem o çocuklara hem de onları istihdam edenlere SGK primlerinde ve farklı şekillerde avantajlar sağlayacaksınız. (bu arada diğer iş kollarıda işgücüne kavuşarak hayat bulur)
Bu ülkeye adam gibi u.arası standartlarda 20-25 unıversite yeter 300 unıversıteye ve herkesın unıversıte mezunu olmasına gerek yok. Ülkenin eğitim profilinde herkes aslında eğitim cavuşu ama herkes general rutbesi taşıyor. Savaşacak er yok ve kendini general sananlar general degil. Ülkenin 10-12 milyon çocuğu evde iş güç yapmadan anasının babasının dizinin dibinde 30-35 yaşına kadar KPSS'ye gözünü dikmiş bekliyor.
Yazık değil mi?
2. SORUN; sağlıklı/gerçek bir Stratejik planlama ve uygulamanın yapılmaması. TGH faaliyetlerinin kumara dönüşmesi üreticinin ve dahi tüketicinin canını çok ama çok yakıyor. Bilişim ve iletişim çağında bunun becerilememesi ise izaha muhtaç bir durum. Sanki beceriksizlikten öte bir başka şey var gibi. Üreticiye her sene tombala çektirmeyeceksiniz. Tüketicinin makul fiyatlarda TGH urunlerıne ulaşmasını ancak boyle sağlayabilirsiniz. Bir ürünü bir sene çöpe döküp ertesi sene 3-5 katına almak/satmak nasıl bir ekonomidir?
ÖNERİ; Tarım arazilerinin parçalanmışlığı ve yağmalanmasıile ilgili toprak reformu zaman alacak bir husus konunun gidişatı ve varacağı nokta bununla uğraşmaya müsait değil. 12 Eylül darbesinden sonra Muş ovasını boş gören Kenan Evren’in yaptığını yapacaksınız. Ve bir elinizde TR’nin yıllık tüketimi ve ihracat potansiyeli ihtiyaçları, diğer elinizde iklim, toprak,lojistik yapısına göre ekim alanları olacak şekilde meşhur (M.Kemal Atatürk’ün 1936 veya 1937 meclis açılış konuşmasında değindiği) tarım havzalarında üretimi planlayacaksınız ve çelik gibi bir irade ortaya koyacaksınız. Kağıt üzerinde kalmayacak.
3.SORUN; Ürünlerin işlenmesi ve pazara sunulmasında eski iptidai mevzuat ve yöntemler zaman kaybına, ek maliyetlere ve istismara/dolandırılmaya neden olmaktadır. Ayrıca, ürünlerin kalite ve standartları ile daha önemlisi insan sağlığına zararlı kalıntıları (yurt dışından dönen TIRlar ne oluyor hakikaten) denetlenmediğinden tüketici hem maddi hem de sıhhi açıdan Zarar görmektedir.
ÖNERİ; TGH lojistik mevzuatı ve altyapısı düzenlenmelidir. Ürünlerin kalite standart ve kalıntı açısından il tarım müdürlükleri tarafından sürekli denetimi yapılmalı gerekirse caydırıcı cezalar uygulanmalıdır. Üretici Kooperatifleri özel bir kanunla imtiyazlar tanınacak çok ortaklı devlet denetiminde tarım sirketlerine dönüştürülmeli. Toplu tedarik üretim/hasat/saklama/satış sağlanarak maliyetler düşürülmeli, makine/depolama/saklama koşulları iyileştirilmeli. Üretici ile tüketici arasındaki zincirin halkaları azaltılmalıdır.
4.SORUN; İthalat ve ihracat politkalarının sağlıklı veri ve planlamalarla yürütülmeyip günübirlik piyasa hareketlerine göre “aç/kapa artema” şeklinde yürütülmesi ülkenin en önemli sorunlarından birisi olan cari açığın büyümesine, üreticinin zarar görmesine ve ülkenin maddi kayıplarına neden olmaktadır.
ÖNERİ; Önce harita bilgisi, ilgililer bir duvara yansıtılacak eski dünya haritasının önünde toplanmalı ve TR’nin haritadaki konumuna hem coğrafi, hem demografik, hem de iklim/üretim açısından uzun uzun bakmalılar. Malum yeni jenerasyin üniversite mezunu çocuklarımız Bayburt’u Aydın’la komşu, Iğdır’ı Akdeniz bölgesinde, Moritanya’yı sınırdaşımız zannediyorlar. Mümkünse TGH ilgilileri günlerce harita karşısında derin derin tefekküre dalmalılar. Fazlasına gerek yok, dış ticarette ne yapılması/yapılmaması gerektiğini haritaya bakarak anlayacaklardır.
Bunlara onlarca alt başlık eklenebilir. Gübreydi, mazottu, ilaçtı v.s. Hevesimi bir dönem yoğun olarak üzerinde çalıştığım hayvancılık konusunu işleyecegim bir sonraki yazıya sakliyorum.
Çok uzattık, mazur görüle…