Milli Gazete’de 9 Haziran’da yayınlanan “Tarım Kredi’de altın sessizliği” haberi sonrasında yaşananlar, GÜBRETAŞ gibi halka açık bir şirketin nasıl yönetildiğini acı bir şekilde gözler önüne serdi.
Malumunuz altın madeni sahası ile ilgili ciddi iddialar havada uçuşurken, GÜBRETAŞ, bu iddialarla ilgili Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) hiçbir açıklama yapmayarak sessiz kalmıştı.
Gündeme gelen bu iddialar hem doğrudan GÜBRETAŞ hissesine yatırım yapmış hisse sahiplerini hem de dolaylı yoldan çiftçi ortakları yakından ilgilendirmesine rağmen hiçbir açıklamanın yapılmaması herkesin kafasında bir soru işareti oluşturmuştu.
Artık öyle bir dönemden geçiyoruz ki, halka açık bir şirkette bile ‘açıklık’ ve ‘şeffaflık’ gibi temel kurumsal ilkelerin artık bir hükmünün kalmadığını görüyoruz.
İşin daha vahimi, liyakatsizliğin yanında ‘enaniyet’ ve ‘kibrin’ zirve yapması, sanki bu şirket/kurumlar birilerinin babasının malıymış gibi yönetilmesine neden oluyor!
Şimdi anlatacaklarımı okuyunca siz de bana hak vereceksiniz.
9 Haziran’daki söz konusu haberimiz, GÜBRETAŞ’tan hisse almış küçük yatırımcıyı endişelendiriyor ve konuyla ilgili GÜBRETAŞ yetkililerinden bilgi almak istiyorlar. Bilgi talebinde bulunanlara da GÜBRETAŞ’ın Yatırımcı ve İştirak İlişkileri Yöneticisi Çağlar Karakaya, cevap veriyor.
Bakın nasıl cevap veriyor!
Bakın ki, GÜBRETAŞ gibi Türkiye’nin gözbebeği bir şirketin kimler tarafından nasıl yönetildiğini ve küçük yatırımcının bilerek/kasten nasıl yanıltıldığını görmüş olalım!
Çağlar Karakaya’ya sosyal medya hesapları üzerinden ve e-mail yoluyla bilgi talebinde bulunan küçük yatırımcıya Milli Gazete’nin gündeme getirdiği iddialarla ilgili olarak şu cevabı veriyor: “İlgili iddia gerçeği yansıtmamakta olup, SPK Özel Durumlar Tebliği uyarınca (gerçek dışı iddialarda bulunan basın yayın organının tirajı nedeniyle) açıklama yapılmasını gerektiren bir durum bulunmamaktadır.”
Parantez içinde verilen cevaba dikkat edin; Milli Gazete’nin tirajından dolayı söz konusu iddialarla ilgili KAP’a açıklama yapma gereği duymamışlar!
Bir kere burada şunun altını çizmemiz gerekiyor. Bugün kamunun bütün imkânlarının oluk oluk akıtıldığı havuz medyasındaki birçok gazeteden bile tiraj bakımından daha etkin konumda olan Milli Gazete ile ilgili böyle bir tavır, aslında kendi acizliklerini ortaya koyuyor.
İşin dahası SPK’nın Özel Durumlar Tebliği’nde, olağanüstü iddiaları gündeme getiren gazetelerin tirajı ile ilgili de bir hüküm ve sınırlama yer almıyor. Yani ‘şu tirajdaki gazetelerde gündeme gelmiş iddialarla ilgili KAP’a açıklama yapma zorunluluğu var’ diye bir madde bulunmuyor.
Çağlar Karakaya’nın yaptığı görev itibariyle bunu bilmemesi mümkün değil! Ancak altın madeni sahası ile ilgili artık nasıl bir çaresizlik içindelerse küçük yatırımcıyı bilerek ve kasten yanıltmaktan bile çekinmemişler!
Küçük yatırımcıyı yanıltmakla da kalmayıp GÜBRETAŞ’ın da SPK’dan bundan dolayı tam 200 bin lira idari para ceza yemesine neden oldular!
Malumunuz, SPK, 9 Haziran’da Milli Gazete’nin altın madeni sahası ile ilgili gündeme getirdiği olağanüstü iddialarla ilgili kamuoyuna açıklama yapmamasından dolayı GÜBRETAŞ’a 200 bin lira idari para cezası kesilmesine karar vermişti.
Şimdi sormak gerekiyor:
Gerçekler ne zamandan beri tiraja göre belirlenir oldu?
SPK’nın Özel Durumlar Tebliği’nde böyle bir sınırlama bulunmamasına rağmen küçük yatırımcı bilerek ve kasten neden yanıltıldı?
Ve asıl önemlisi, SPK’nın kestiği 200 bin lira idari para cezasını kim ödeyecek?
Görevini yapmayan, SPK’nın Özel Durumlar Tebliği’ni çiğneyen Çağlar Karakaya mı, buna göz yuman Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Müdürü ve GÜBRETAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Aydın mı, yoksa çiftçinin sahibi olduğu GÜBRETAŞ’ın kasasından mı ödenecek?
Bu gerçekler ortaya çıktıktan sonra 200 bin lira cezayı ödemesi gerekenler malum kişiler olması gerekiyor.
Bakalım çiftçinin hakkını korumakla mükellef olanlar, Milli Gazete’nin tirajı ile ilgilendikleri kadar bu hassasiyeti de gösterebilecekler mi?