Şekerde büyük bir kriz yaşanıyor!

Hemde öyle böyle değil!

7-8 milyar liralık kamu zararı, yönetim zafiyeti, kanunsuz şeker satışı, özel fabrika sahipleri ile genel müdürün bir birine girmesi... 

Zaten bu konuyu bizim dışımızda takip eden de olmayınca arka tarafta yaşananlardan kamuoyunun hiç haberi bile olmuyor! Bırakın kamuoyunu, bu konuyla ilgili hükümet içindeki bakanlar bile olanlardan bihaberler! Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkşeker tarafında yaşanan krizi fark etmiş olsun, inanın yer yerinden oynar!

Aslında Türkşeker'in yeni kampanya döneminin başladığı bir süreçte vadeli ve indirimli şeker satışı, yaşanan krizin dışa yansıyan öncü bir göstergesiydi! Ancak ne gariptir bunu bile kimse sorgulamadan konu düz bir haber şeklinde verilip geçiştirildi. Sanki devlet milletine daha ucuz şeker satarak, dar gelirli vatandaşın ekonomisine destek olmak için bu indirimi yapmış gibi bir de üstüne üstlük böyle bir hava oluşturuldu!  

Keşke öyle olsa!  Ama maalesef olayın arpa planı böyle değil!

Bir önceki yazımda fabrikaların stokta kalan şekerleri yeni kampanya dönemine girmeden yan şirketlere aktardıklarını, Türkşeker'in de böyle yaptığını yazmıştım. Ancak Türkşeker açısından durum öyle değilmiş. 

Gelin şimdi şekerde yaşanan krizin arka planını adım adım takip edelim...

Şekerde yaşanan derin krizin Türkşeker’e yani devlete ilk planda zararı 7-8 milyar lira! Dikkat edin ilk planda diyorum çünkü bu zarar önümüzdeki süreçte daha da katlanarak artacak! Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in 3 yıl içinde kamu harcamalarından 100 milyar lira tasarruf hedefi koyduğunu düşünürsek sadece şeker krizinden dolayı kamu kurumu olan Türkşeker’in ilk planda uğrayacağı 7-8 milyar lira zararın boyutunu siz düşünün!

Türkşeker’in şekerde yaptığı kapmayalı satış işte ‘bu zararın neresinden dönersek kardır’ mantığıyla yapılan bir satış!

Ancak öyle ki ‘zararın bir tarafından dönülecek yanı kalmadığı’ için, bu saatten sonra sadece geçmiş olsun diyebiliriz! 

Peki 7-8 milyar lira zarar nereden geldi?

Zararın nereden geldiğine geçmeden şu notu da düşeyim... 

Türkşeker tarihinde ilk kez yeni kampanya dönemine 400 bin ton şeker stoku ile girdi. Böyle bir stokla yeni kampanya dönemine girildiğini hatırlamıyorum. Geçmiş yöneticiler, ne yapar ne eder yeni kampanya dönemine girmeden stoktaki şekeri eritirdi. Çünkü stokta şekerin kalması o yöneticilerin görevden alınmasıyla eş anlama gelir ve bunun hesabını Maliye Bakanına veremezlerdi. (Onun için Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in 400 bin ton şeker stokundan haberinin olduğunu zannetmiyorum, eğer fark ederse bu Türkşeker tarafında ciddi bir kıyım anlamına gelir.)  

7-8 milyar lira zarar meselesine dönecek olursak, Şeker Kanununa göre, kampanya döneminde ürettiğiniz şekeri satamıyorsanız ya satamadığınız şeker kadar kotanızı düşüreceksiniz, ya da satamadığınız şekeri ‘C’ kapsamına aktararak neredeyse yarı fiyatına satmak zorundasınız. Bu iki şıkkın dışında elde kalan 400 bin ton şekerle ilgili başka bir işlem yapamazsınız!

Bu açıdan Türkşeker’in geçtiğimiz gün açıkladığı kampanyalı şeker satışı da Şeker Kanunu’na göre aslında kanunsuz bir işlem. Bunun altını kalın bir çizgi ile çizelim. Ancak ülke öyle bir hale geldi ki artık kurumlarda kanunları bile takan olmadığı için kafanıza göre karar alıp uygulayabiliyorsunuz!

Onun için kampanyalı şeker satışı yapılamaz meselesine hiç girmeyeceğim!

Türşeker açısından felaketi bilmem fark edebildiniz mi?

Türkşeker’in satamadığı 400 bin ton şekeri, kotasından düşmesi demek toplam 1 milyon 100 bin ton olan şeker kotasının neredeyse yarısını kaybetmesi demektir ki bu kamuya ait 15 şeker fabrikası için tam bir yıkım kararı anlamına gelir. Onun için kanundaki bu maddeyi uygulamaya kimse cesaret edemeyeceği için mecburen 400 bin ton şeker ‘C’ kapsamında yarı fiyatına satılmak zorunda kalınacak!

Şimdi bir hesap yapalım; Normalde 32 liradan satılması gereken 400 bin ton şeker, ‘C’ kapsamında 20 liradan satılacak. Sadece buradan gelen zarar 4.8 milyar lira. Bir de buna 2.4 milyar lira finansman maliyeti ekleyelim, etti mi 7.2 milyar lira! Ancak yukarıda da belirttiğim üzere bu zarar burada kalmayacak!

Çünkü Türkşeker, bu yıl ‘C’ kapsamındaki şekeri bile satamadı! Orada da 100 bin ton olan ‘C’ şekerinden sadece 50 bin tonunu satabildi. Yani stoktaki 50 bin ton ‘C’ şekerine 400 bin ton daha eklediğinizde 450 bin ton ‘C’ şekeri ediyor ki, bir yıl içinde sadece 50 bin ton satılabilirken içinde bulunduğumuz cari pazarlama yılında 450 bin ton ‘C’ şekeri nasıl satılacak? Yani anlayacağınız Türkşeker, yıllara sair ciddi bir stok krizi ile karşı karşıya! Bu da zararın katlanarak artması anlamına geliyor.

Türkşeker Genel Müdürü Muhiddin Şahin beyle zaman zaman görüşüyorum. Türkşeker’de şeker vurgunu ve yolsuzlukların arşa çıktığı Mücahit Alkan’dan nasıl bir kurum devraldığını biliyorum. Şekerdeki yolsuzlukların önüne geçilmesi konusunda da verdiği mücadelenin de farkındayım ancak gelinen noktada şunu da belirtmem gerekiyor ki Türkşeker adeta duvara toslamış durumda. Bunun sorumlusu da maalesef Muhiddin Şahin ve Türkşeker yönetimidir.

Asıl sorumlusu da Bakan Yardımcılığı döneminde ülkenin ihtiyacı olmadığı halde 400 bin ton şeker ithalatının altına imza atan (çünkü sorumluluk kendisindeydi) ve Bakanlığı döneminde de nişasta bazlı şekerlerle ilgili etkin bir denetim yaptırmayarak bugünlere zemin hazırlayan İbrahim Yumaklı’dır.

Haram/helal ve kamu malı konusunda çok duyarlı olduğu söylenen sayın Yumaklı’nın gelinen noktada başını iki elinin arasına alıp iyi bir düşünmesi gerekiyor!

Ben nerede hata yaptım diye!  

Çünkü sözleşmeli tarım ve planlı üretim projelerinin hayata geçirildiği bir dönemde, Türk tarımının planlı üretim konusunda bugüne kadar başarılı bir şekilde uyguladığı şeker pancarında, 400 bin ton şeker stoku vererek, kamunun ilk planda 7-8 milyar lira zarara uğratılması hem büyük bir çelişki hem de büyük bir yönetim zafiyetini gösteriyor.

Diğer yandan Türkşeker’in belli fabrikalar üzerinden indirimli ve 4 ay vadeli şeker satışı, özel ve kooperatif fabrikalarının da büyük tepkisini çekti. Yeni kampanya döneminin başladığı bir süreçte böyle bir satış politikası kooperatif ve özel fabrikaların ürettiği şekeri satamayacakları anlamına geliyor. Dolayısıyla kooperatif ve özel fabrika sahipleri ile Türkşeker Genel Müdürü Muhiddin Şahin arasında sert tartışmalar geçti. Burada kamu şeker fabrikalarına karşı özel fabrikaların menfaatini savunacak değilim ancak kim ne derse desin adamlar haklı.

Yapılan kampanyalı satışın Türkşeker’e bir faydası olmayacağı gibi sektördeki krizin fitilini de ateşlemiş oldu!