Tarımda Milli Birlik Projesi aklıma eski bir hikayeyi getirdi.
Kısaca anlatacak olursak; 1950’lerde Necip Fazıl gazeteci Ahmet Emin Yalman hakkında yazılarında bir takım eleştirilerde bulunur. Ve kısa süre sonra Yalman Anadolu gezisi sırasında iken bir genç tarafından vuruluyor. Olayın ardından o gençle beraber Necip Fazıl ve yakın çevresindekiler tutuklanarak Malatya cezaevine konuluyorlar.
Bir gün Necip Fazıl cezaevi koğuşunda yanındakilerle konuşurken Yalman’ı vuran ve koğuşun kapı aralığında duran genci işaret ederek Osman Yüksel Serdengeçti'ye döner ve "Görüyor musun Osman 'Ayağa kalk Sakarya' dedik bizi bir kişi anladı; lakin o da yanlış anladı, amuda kalktı" demiş.
Ortalıkta dolaşan ve Tarım Bakanı tarafından “ezberleri bozmak“ iddiasıyla gündeme getirilen “Tarımda Milli Birlik” projesi konunun/sorunların doğru anlaşıldığını ama çözüm adına tam manasıyla amuda kalkıldığını gösteriyor.
Hatta çözüm önerisinin merkezinde yerli ve yabancı özel sermayeli anonim bir şirket olunca insan “önce şu şirketi kuralım sonra altını doldururuz” havası kokluyor.
Projede adeta ülkenin bütün tarımsal altyapısı bu şirketin hizmetine amade hale getiriliyor.
Her ne kadar resmiyette öyle olmasa da kapitalizmde sermaye ile devlet/bürokrasi/siyaset ilişkisini bilenler bunun pekala ne anlama geldiğini çok iyi bilir. Hele hele vıcık vıcık şirinlik kokan “2030’da genel bütçeden pay almayan Tarım Bakanlığı” ifadesi insanın tüylerini diken diken ediyor.
Halkın kaynaklarını halk için kullanacak bir devleti mi idare ediyorsunuz, yoksa karlılık esaslı halkının kaynaklarını ticari bir faaliyet alanı gören bir işletme mi?
Teşhis edilen sorunlar (spekülasyon meselesi siyasi söylemle bütünleşik şekilde olmak adına abartılmış olsa da) genel manada doğru.
Harekete buradan başlamak doğru yaklaşım, ama çözüm adına her biri sorun kaynağı olan, kerameti kendinden menkul kurum ve kuruluşları rehabilite etmeden ve hatta bazı kapatılması gerekenleri süreçlere katmak da nedir Allah aşkına!
Sistemin merkezine konulan Tarım Kredi Kooperatifleri; kendi temel faaliyet alanında sorunlarını aşamamışken, iştiraklerinin ekseriyeti zarar ederken (daha 3-4 yıl önce sadece bir şirketinde 500 milyon TL batırıldı) ve ortak memnuniyeti neredeyse yok denecek kadar az iken, ortaklarının yaş ortalaması neredeyse 60 yaşa çıkmış iken, sürekli ortak sayısı azalan, aktif üye sayısı ise kağıt üzerinde mevcut olan kalabalığın yarısı bile değilken nasıl böyle bir projenin merkezinde olabilir!
İstisnalar olmakla beraber çiftçinin sırtına yük gördüğü, memnun olmadığı, başta Ziraat Odaları olmak üzere birçok birlik ve kooperatifin bu sürece katılmasının, eklemlenmesinin nasıl bir faydası beklenmektedir!
Ya da (aslında) çiftçileri bir şirketin çalışanı/mecburu kılacak bu projenin meşru ve kabul edilebilir olması için bu kuruluşlar kamuoyu oluşturmak için sürece ortak edilecek midir?
Üretimi ıskalamış, üreticiyi merkeze almamış bir/bu projenin adı ve ambalajı ne kadar güzel olursa olsun başarılı olması mümkün değildir.
İyi kötü işleyen bir sistemi ve serbest piyasayı tepetaklak ederek üretim süreçlerinde yer alan büyük meslek gruplarını mağdur ederek yeni bir şeyler yapmış olmak ve ezberleri bozmak adına bu şekilde bir girişimde bulunulması, çökmekte olan ülke tarımını hızla felakete sürükleyecektir.
Önce üreticiye ve üretime odaklanmak ve bunun üzerine çözüm sürecini oturtmak lazım.
Başta aile işletmeleri olmak üzere küçük ve orta ölçekleri işletmeleri taşeronlaştıracak ve zamanla yok ederek tekelleşmelere neden olacak bu yöntemin öncelikleri ve temel hedefleri şüphelidir.
Önce şirketi kurup, altına ülke tarımını bütün kurumları ve üreticileri doldurmakla bu iş olmaz. Eğer maksat ülkeyi yarı müstemlekeler gibi küresel sermaye ve onun uzantısı yerli sermayeye köyüyle köylüsüyle rehin vermek değilse…
Umarım bu proje Cumhurbaşkanı tarafından açıklanmadan üretici ve üretimi önceleyen bir bakış açısıyla konu yeniden değerlendirilir ve ona göre adımlar atılır.
Haydi yukarıdaki gerekçeleri geçtik, önemsenmedi farz edelim.
Hiç olmazsa; belediye seçimlerinde büyükşehirlerde hızla gerileyen Ak Parti’nin en güçlü destek aldığı kırsalda da gerilemesinden ve aile tipi işletmelerle birlikte sandığa gömülmesinden endişe edecek birileri vardır herhalde…