Dört bir tarafımız dehşet verici orman yangınlarıyla kavrulurken küresel ısınmanın ceremesini maalesef tüm ülkeler yaşayacak.
Ülkemizde son on yıllık tarımsal iklim değerlerine baktığımızda kuraklık başta olmak üzere mevsimsel tutarsızlıkları gözlemlemekteyiz. Özellikle hububat ekimlerinin hemen ardından yaşanan 2-3 aylık kuraklık dönemleri ve yine meyve hasat dönemlerinde yaşanan seller ve dolu yağışları ile kaçınılmaz zararlar küresel iklim değişikliklerinin hafif hafif yansımaları.
TV ve Radyo haberlerinde birkaç saniye yer ayrılan iklim zirveleri var, Kyoto ve Paris iklim zirveleri gibi.
İşte bu iklim zirvelerinde temel amaç katılımcı ülkelerin ısınma sınırlarının en azından 2 dereceye kadar indirilmesi, mümkünse 1,5 dereceye kadar indirilmesinin zorlanması hedefleniyor. Bilim insanları bu zirvelere katılan ülkelerle yaptığı sera gazı emisyonları ile insan kaynaklı emisyonları 2050-2100 yıllarında sıfırlamayı planlıyor ancak temel koşul 2070 yılına kadar tehlikeli ısınma eşiğinden önce anlaşmaya varılan ülkelerin kararlılıkta anlaşma hükümlerini uygulamasına bağlı.
187 ülke 2020-2030 yılına kadar karbon emisyonlarını keseceğini ya da kısmen azaltacağını duyurdu ancak bu tahminen %2 öngörülen ısınma değerlerinin altında tutulamayacağı gibi ısınmanın 2,5-3 derce arasında değişiklik göstereceği tahmin edilmekte.
Bu sapmadan kaynaklı her beş yılda bir ülkelerin verdiği emisyon değerlerinin revizyonu sağlanarak mevcut hedeflere ulaşılması planlanmakta.
Paris Anlaşması'nın yürürlüğe gireceği 2023 yılına kadar tarafların Kyoto Protokolü'nde yer alan taahhütleri yerine getirmeleri bekleniyor. Paris Anlaşması'nı imzalayan ülkelerde, anlaşmanın yürürlüğe girmesi için o ülkelerin parlamentoları tarafından da onaylanması gerekiyor.
Bugün itibariyle küresel emisyonların yüzde 65'inden sorumlu 94 tarafın onayladığı anlaşma, 4 Kasım 2016'da resmen yürürlüğe girmesine rağmen TBMM'ne Paris Anlaşması'nın onaylanması için bir yasa teklifi ne yazık ki halen gelmedi!
Konuyu derinlemesine ele almasak bile belli bir çerçeve etrafında özetlemeye çalıştığımız iklim zirvelerinin neden ve hangi amaçlara yönelik olarak yapıldığını ve ne denli bir hayati konu olduğunu anlatmaya çalıştım.
Yunanistan, Kanada, ABD, Meksika, İsveç ve daha onlarca ülke iklim değişikliğinden kaynaklı orman yangınlarıyla uğraşıyor. Can ve mal kayıplarının yaşandığı bu yangınların asıl temel yansımaları hiç şüphesiz tarım sektörüne olacak.
İklim değişiklikleri sonucu yaşanan verimsiz hasat sezonları gıda fiyatlarını yükseltecek bu durum gıda enflasyonunu tetikleyecek.
Yani Dünya'yı saran bu yağma düzeni için bir önlem alınmazsa maalesef dönüp dolaşıp çocuklarımız bedel ödeyecek.
İsraf düzeninin hüküm sürdüğü bu çağda Dünya'nın Beka sorununa çözüm getiremediğimiz takdirde faturayı hepimizin ödeyeceği gerçeğiyle tüm insanlık yüz yüze kalacak.