Hatırlayın… Hayvancılıkta 2018’de korkunç bir ithalat yapılmıştı.
2018’de ekonomide yaşanan krizden dolayı vatandaşın et tüketimi yüzde 30 düşmesine rağmen, Türkiye canlı havyan ve et ithalatında Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırmıştı.
1 milyon 211 bin 719 besilik, 132 bin 844 kasaplık ve 56 bin ton da kemikli ve kemiksiz et ithal edilmişti.
Canlı hayvan ithalatına 1 milyar 755 milyon dolar, et ithalatına ise 260 milyon dolar olmak üzere toplam 2 milyar 15 milyon dolar döviz ödenmişti!
Türkiye’nin et tüketiminin yıllık 1 milyon 300 bin ton seviyelerinde olduğu dönemlerde bile 500 ile 600 bin baş hayvan ithal edilirken, et tüketiminin yüzde 30 düştüğü 2018’de tam iki katı hayvan ithal edilmişti!
İhtiyacınız olur ithalat yaparsınız bunu anlayabiliriz, ancak ihtiyacımız olmadığı halde bu ithalat niye yapıldı?
Bu rekor ithalatla kimler nasıl bir rant elde etti?
Asıl önemlisi bu ithalata kimler neden izin verdi?
Sonrası malum…
Tam bir yıkım oldu!
Besiciler büyük bir darbe yedi.
Birçoğu ya battı ya da işletmesini küçültmek zorunda kaldı.
Besiciler, kesimliğe gelen hayvanlarını kestiremediği için Et ve Süt Kurumu tarihinin en büyük kesimini yapmak zorunda kaldı.
Kestirilen hayvanların etleri satılamadığı için ESK’nın mevcut depoları yetmediği gibi onlarca, yüzlerce depo kiralamak zorunda kaldı.
Depo maliyeti, finansman maliyeti derken Et ve Süt Kurumu da tarihinin en büyük zararını yaptı!
Et ve Süt Kurumu’nun bu zararı da Hazine’den karşılandı.
Yani 85 milyon ödedi!
Gelinen noktada hayvancılıkta 2018 yılında yapılan korkunç ithalatın faturasını 3 yıldır besiciler ödüyordu, bundan sonra 85 milyon olarak bizler ödeyeceğiz!
Kırmızı ette 3 yıldır sanki sorun yokmuş gibi görünse de aslında sektör içten içe kaynıyordu!
Bunun artçı şoklarını da yeni yeni hissetmeye başladık.
Farkındaysanız 3 yıldır gündemde olmayan et fiyatları yavaş yavaş ülke gündemine girmeye başladı.
Et fiyatları konuşulmaya başlanılmışsa korkarım ardından et ve hayvan ithalatını da konuşmaya başlayacağız demektir.
Çünkü et fiyatlarındaki artış sadece yem ve diğer girdi maliyetlerindeki artışlardan kaynaklanmıyor!
Keşke öyle olsa…
Ancak bizim hayvan varlığımızda da ciddi bir sorun var.
Bunu kimse dillendirmese de yakında bunu da iyiden iyiye hissedeceğiz.
Görünen o ki ‘affını isteyerek’ (!) görevinden ayrılan Bekir Pakdemirli, hayvan ithalatını tamamen sonlandıracağız diye söz verdiği 2022 yılında biz tam aksine yoğun bir ithalatı yeniden konuşmaya başlayacağız.