Gündem tanzim satış uygulaması…
Herkes farklı bir pencereden farklı bir fayda/zarar görerek olayı değerlendiriyor. Birçok gündem maddemiz gibi bu da yaşanan uzun süreçlerin sonunda ortaya çıkmış bir sonuç/durum.
Meselelere köktenci, önalıcı bir şekilde yaklaşmadığımız için sorunları değil, sonuçları değiştirmeye yönelik günübirlik uygulamalarla hayatı/ülkeyi idare ediyoruz / etmeye çalışıyoruz.
Tanzim satış meselesi temelinde üretimle ilgilidir. Üretim sorununu çözemediğimiz sürece bu ve buna benzer konular hep hayatımızı işgal edecektir.
Üretim/üretici ana gündem maddemiz/meselemiz olmalıdır.
Üretim…
Üretim…
Üretim…
Gelelim konumuza; sıkça eleştirdiğimiz Tarım Bakanının/Bakanlığının son zamanlarda ortaya koyduğu vizyonu ve bu vizyonun misyona dönüşmesi konusunda (toptan kabul etmek ya da toptan reddetmek kolaycılığına/fanatizmine esir olmadan) objektif bir şekilde fikirlerimizi paylaşacağız.
Genel manada gerçekçi bir yaklaşımla Tarım Bakanının / Bakanlığının vizyonu ve bunu sahada tesis ederek ışıklı salonlara taşımak konusunda pek sorun görünmüyor. Doğru konular ve doğru öncelikler konusunda başarılı bir yaklaşım olduğunu görüyoruz. Ama bu vizyonun ifadesinde dil ve yöntem konusunda pek başarılı olunduğunu söylemek mümkün değil.
Tarım ve Orman Bakanı tarımın savunma sanayinden daha önemli olduğuna değinerek, “İleride dünyayı doyuran ülkenin dünyanın lideri olacağından emin olabilirsiniz" demesi bütün vizyonun inşası açısından son derece önemli ve doğru bir yaklaşımdır. Meseleye buradan bakan ve buradan yola çıkan bir THGB doğru yoldadır. Bundan daha önemli olan ise bu doğru vizyona sağlam bir misyon elbisesinin giydirilmesidir.
Birincisi; Tarım ve Orman Bakanının, çizdiği vizyonu genel manada hükümeti ilgilendiren (özellikle bütçe ve siyasi sonuçlar itibariyle) enstrümanlarla, direk kendi Bakanlık birimlerinin imkanları ve bağlı/ilgili kurumlarla dayanışma sergileyerek hayata geçirebilir.
Ülkenin siyasi gündem ve ekonomik koşulları hükümet düzeyinde bazı girişimleri zorlaştırsa da aslında tarım, hayvancılık ve gıda konusunda yaşanan sıkıntıların siyasi sonuçları bakanlığın elini güçlendirmektedir. Özellikle üreten 5 milyonun sorunları çözülmeden, imkanları genişletilmeden 80 milyonun sorunlarının bitmeyeceği çok iyi bir şekilde anlatılmalıdır.
İkincisi; Tarım ve Orman Bakanı kendi birim ve imkanlarını ağır işlese de etkin bir şekilde kullanmaya çalışmaktadır. Burada (Bakanlıkta) her proje ve uygulamadan birilerinin kazanç elde etme çabasına girişmesine ve uygulamayı mecrasından çıkarmasına mani olabilmek en büyük sorun olarak görünmektedir. En son genç çiftçi ve ucuz et projesinde yaşananlar buna örnek teşkil etmektedir.
Üçüncüsü; Bağlı/ilgili kuruluşlar konusunda ise birer yırtıcı kurt ve kemirgen kurtçuğa dönüşmüş bu yapılara Tarım ve Orman Bakanlığı'nın nüfuz/tesir edemediği, süreçlere katamadığı görülüyor. Özellikle de çiftçi kuruluşu olarak etiketlenmiş ama başta çiftçinin tepkisi ve hatta nefretini kazanmış yapılar burada başı çekiyor. Bu yapılarda çöreklenmiş kadroların burada olmalarını yaptıkları hizmetlere ve temsil ettikleri(!) çiftçilere değil siyasi bir takım bağlantılarla, kongre/genel kurul cambazlıklarına borçlu olmaları doğal olarak bu sonucu getirmektedir.
Bakan teknokrat ile siyasetçi arasında bir kıvamda her ikisi olamadan yoluna devam ediyor. Her ikisi de üzerinde iğreti duruyor. Özellikle de zoraki siyasetçi olma çabası fazlasıyla sırıtıyor.
Yüzünde kurtlar sofrasına düşmüş olmanın endişe ve şaşkınlığı sıkça görülüyor. Ve sorun tamda burada vizyonun misyona dönüşememesi şeklinde sahaya yansıyor.
İyi düşünen, proje üreten ama icra edemeyen bir bakanlık...
Belirgin/başarılı teknokrat yanını kısırlaştıran zayıf bir siyasi kimlik…
Bakanın muhatap olduğu siyasiler, ilgili STÖ yöneticileri ve bakanlık bürokratları asıl alanlarında değil siyasetle iştigal ederek makam/ mevki / imkan/ kazanç sahibi olduklarından hepsi birer kurda dönüşmüşken Bakanın birden bu yabancı olduğu sahaya atılıvermiş olması büyük ciddi sıkıntılara neden oluyor.
Tarım ve Orman Bakanının ortaya koyduğu vizyonu gerçekleştirebilmesi;
-Vizyonun kamuya malolmasını sağlayacak ve hükümeti sürece katılmaya zorunlu kılacak dil ve iletişim yöntemlerinin geliştirilmesine (örneğin; tüketici alışkanlıklarının değişmesine yönelik düz bir anlatım yerine dolaylı etkileşim araçlarının kullanılması.
“Diriliş" dizisinde sabah akşam kuzu çevirme yedirin, Sultan Abdülhamid marangozluk dışında birazda tarla tapanla uğraşsın, Cumhurbaşkanının önüne bir parmak bal politikasıyla sonuçların değişmediğini kırsalla ilgili anketlerle koyun bakalım, ne oluyor)
-Bakanın vizyonunu misyona çevirmesi kendisinden çok sistem gereği Cumhurbaşkanının tavrına bağlıdır. Yani Cumhurbaşkanı atadığı bakana saha, öncelik ve imkan sağlamasına. (örneğin; Tarım ve Orman Bakanlığına rağmen soğan stokçuluğunda (!) başka bir bakanlığın oluşturduğu kanaat, son tanzim satış meselesinde Tarım ve Orman Bakanlığının ardıl bir sorumlu/ilgili durumuna düşürülmesi yanlış olmuştur.)
-Tarım ve Orman Bakanlığı bürokrasisinin 15 yıldır siyasilerin sırtından var olma alışkanlığından vazgeçirmek için kamunun alışık olmadığı performans kriterlerinin uygulanmasına (örneğin; başarılı insanları kıyıdan köşeden toplayın onlara terfi/sorumluluk verin, sağa sola yaslanıp başarısız olduğu halde tepe mevkileri işgal edenlere yol verin )
-Adı çiftçi kuruluşu, STÖ olan ama birer ağalığa dönüştürülmüş, körler sağırlar birbirini ağırlar tarzında toplantı ve kurullarla idare/işgal edilen, kamu yararını 1. öncelik olmaktan çıkarmış, bolca kendi imkanlarını artıran ve artık üreticiye fayda sağlamak bir yana yük olan kurumların bir kısmının tasfiyesi, bir kısmının yeniden yapılandırılması hususu / ki bu konu Ticaret Bakanlığından çok Tarım ve Orman Bakanlığını ilgilendirir. (Örneğin; bir bakın bakalım namlunun ucunda gezen bir Tümgeneral makam aracı olarak 10-12 senelik Clio araca binerken bu kurumların bırakın üst düzey yöneticileri orta düzey idarecileri çiftçinin cebinden hangi makam araçlarına biniyor. Bir Tümgeneral orduevinde 20 yıl önce tefriş edilmiş, tek yıldız bile alamayacak odalarında kliması bile olmayan orduevlerinde kalırken bunlar çiftçinin bahçesine bile giremeyeceği hangi otellerde toplanıp toplanıp dağılıyorlar?)
İyi bir niyet, düzgün bir vizyon hayata geçirilemediği takdirde çok anlamlı olmayacağından, Tarım ve Orman Bakanlığının, sağlam bir icraat konusunda yoğunlaşması ve bunları sahaya yansıtmak en temel önceliği ve hedefi olmalıdır. Hem de ülke geri dönülemez bir noktaya girmeden, hemen şimdi hiç vakit kaybetmeden…