Avrupa’da traktörler yürüyor da Türkiye’de neden kimseden ses yok. Türk çiftçilerin durumu hepinizin malumu. “Kol kırılır yen içinde kalır” atasözüne olan bağlılığımızdan olsa gerek Türk çiftçilerinin sesi çıkmıyor, ya da işler çok iyi.

Avrupa iyi günde kötü günde birlikte hareket ederken biz; “bayramlar, düğünler ve cenazeler bir de maç izlerken toplanıp” asıl mühim zamanlarda işbirliği yapmayı hazzetmiyoruz. Avrupa’da üretimin yüzde 80’i tarımsal örgütlere üye/ortak çiftçiler tarafından yapılıyor.

Biz de tarımsal örgütler örgüt içinde örgüt kıvamında. Birliklere menfaat elde ederken aslan, sorunları ortaya koyarken kuzu kesiliyorlar. Tarımsal örgüt ve kooperatiflere “birlikte hareket edelim” demek hakaret addediliyor. Sorunumuz toplaşıp birlik olamamaktan mı kaynaklı düşünürken, AB’deki olanları analiz edelim mi? Traktörlerin tehdidi altında yatan gerçekler neler…

Olay uzun, çetrefilli, biraz sabır…

Çiftlik Sayısı Azalıyor, Traktörler boşa sahneye çıkmadı.

Dünyada 656 milyondan fazla çiftlik var. Giderek azalıyor son 20 yılda Avrupa’da 5,3 milyon çiftçi işini kaybetti. 475 milyondan fazla çiftlik 2 hektardan daha düşük arazide üretim yapıyor. Küresel tarım istihdamı 1,23 milyar. Afrika’da istihdamın yüzde 62’si, Asya’da yüzde 40’ı ABD’de yüzde 23’ü ve Türkiye’de yüzde 15,8’den fazlası tarımdan geliyor. AB’de istihdamdaki payı yüzde 8’lerde. Karın doyurmaktan çok göz doyuran tarım yoksulların ayaklanmasını durduran yegâne araç. Karnı aç insan topluluklarının neler yapacağı tarih sahnelerinde bi dolu.

Gerçek Sebepler

Para olmadığı kesin. Zira AB bütçesinin üçte biri çiftçilere gidiyor. Yıllık 54 milyar Avro CAP için yâri Ortak Tarım Politikası için ayrılıyor. Para var ama doğru üreticiye gitmiyor, desteklemelerin yüzde 80’i en büyük en zenginlere gidiyor, gayet tanıdık.

Seçimler Yaklaşıyor En Büyük Koz Traktörler

2024 bir çok AB ülkesinde seçim yapılacak, aşırı sağ ve muhafazakarlar; “çiftçileri biz kurtaracağız” algısı yaratmaya çalışıyor.

Bu da tanıdık, İmamoğlu, Yavaş, Kurum Tarım ve Orman Bakanlığı misyonunu çoktan almışlar.

Argümanları; “çiftçileri temsil eden kooperatifler, çeşitli örgütler, çiftçi lobiler, hükümetler üreticiyi koruyamıyor, yürürlükteki “çevre mezuatı” yetersiz.” Vaatleri; “güven, istikrar ve refah.”

İklim felaketi ve istikrar yan yana gelmesi çok zor. Nasıl becerecekler reçete yok. AB Komisyonu; “çiftlikler arazilerinin yüzde 4’ünü onarıcı tarıma- ekolojik yeterliliğe ayırma zorunluluğunu” doğru bulmuyorlar, ama mecburuz” diyor.

Protestolardan Nemalananlar

Çiftçilerin yanındaymış gibi durup arkadan iş çevirenler, karmaşadan nemalanalar, hepsi “nimeti ganimete çevirmeye” çalışıyor.  Yaklaşan seçimlerin yıldızı çiftçiler. Kazananlar kaybedenleri toprağa gömecek. Marjinaller, aşırı sağcılar, hepsinin tek derdi ortalık yangın yeriyken ateşi harlamak. Türk mevkidaşları da “tarım bitti, Konya kadar Hollanda” ile başlayan cümleler ile dünyadan bihaber ateşi körüklüyor.

Sadece aşırı sağcılar değil komplo teorisyenleri de mevzudan nemalanıyor. Hollanda’daki nitrojen krizi geçtiğimiz yıl kırsal popilist Çiftçi- Vatandaş Hareketi’nin kurulmasına yol açtı. Almanya Başbakan Yardımcısı Robert Habeck; “radikal gruplar protestoları istismar ediyor, darbe fantezileri dolaşıyor, etnik milliyetçi imgeler açıkça sergileniyor” diyerek olacaklara dikkat çekti.

Siyaset uzmanı Eva Vlaadingerbroek tarım kartellerinin, “Dünya Ekonomik Forumu, COP 28 ve G7 gibi programlar vasıtasıyla; “böcek fabrikaları kurarak yiyecekleri kontrol edip insanları da kontrol etmek istediklerini” iddia ediyor. Aktivistlere göre çiftçileri desteklemeliyiz çünkü yaşam biçimimizi kökten değiştirmek isteyen küreselcilere karşı mücadele edebilecek gerçek güç çiftçiler.” Elon Musk da “çiftçileri destekleyin” diye açıklama yaptı.

Protestolar radikal grupların tesirinde kaldıkça Alman Çiftçi Derneği; aşırı sağcı gruplarla arasına mesafe koyma kararı aldı. Faşist grupların kahverengi üniformalarına gönderme yaparak traktörlerin üzerine; “tarım renklidir, kahverengi değil” yazarak olacakların önünü kesti.

Net sıfır Emisyona Geçiş Siyasi Bir Savaşa Dönüşüyor

Siyasi çıkarlar, ideolojiler, gıda tedariği, sürdürülebilirlik iç içe geçmiş bir patlamayı ateşlerken milliyetçi manipülasyonlara da sahne oluyor. Sürdürülebilirlik raydan çıkabilir, enerji ve ulaşımdaki net sıfır geçişi tüketiciler ve çiftçiler tarafından korkunç bir tehdit olarak algılanıyor.

Adil geçiş dezavantajlı gruplar için mümkün mü? Avrupa’daki çiftçi protestoları çiftçilerin çıkarlar arası siyasi satrancın piyonu mu sorusunu akıllara getiriyor? Çiftçiler dünyanın her yerinde genelde muhafazakârlar, sağcı partilerin taban genişletme çalışmaları için bulunmaz fırsat.

Militanlık yapanlar protestoları sosyal medyadan köpürtmeye, tetiklemeye devam ediyor. Sadece sağcılar değil sol partiler de “liberal elitlerin sıradan insanların ihtiyaçlarını göz ardı ettiğini” önlemlerin yetersiz olduğunu savunuyor. Traktörler güç kazanmak isteyenlerin geçici iştahını besliyor. Gerçek sebepler kimsenin umurunda değil.

Çiftçiler İntihara Meyilli

Alberta Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre; çiftçilerin iklim değişikliği baskısı, girdi maliyetleri, kırsalda yaşamın getirdiği zorluklar gibi nedenlerden ötürü diğer meslek gruplarına göre intihar oranı daha yüksek. Hollanda’daki çiftliklerin yüzde 35’i’nin 20 yıl içerisinde iflas edeceği öngörülüyor. Minesota’da 2023 yılında girdi maliyetleri nedeniyle mandıraların yüzde 7’si kapandı.

İki Yüzlü Politikacılar

İkiyüzlü politikacılar sabah yemeğini çiftçilerle, akşamı lobicilerle yiyerek iklim politikalarının kan kaybetmesine, ilkesizliğe yol açıyor.

Ortak Tarım Politikası Küçük Çiftlikleri Koruyamıyor

CAP küçük çiftlikleri korusun diye planlanmışken hâlihazırda onları yok eden bir araca dönüştü. 2005 ile 2020 yılları arasında AB’deki çiftlik sayısı yüzde 40 azaldı, büyük çoğunluğu 5 hektardan daha düşük araziye sahip çiftliklerdi. AB’li çiftçileri koruyan sözde çiftçi lobi grubu COPA- COGECA çevresel önlemleri reddederken temelde çiftçilerin çoğunu aslında temsil etmiyor.

Savunduğu veya reddettiği konular uzun vadede büyük tarım kartelleri lehine, onlar da biliyor. Şimdi bu da tanıdık desem büyükçe örgütlerimizin mühim meselelerde hiç ses çıkarmadığını hatırlatsam.

Tarım Modeli Sürdürülebilir Değil

Protestolar uzun zamandır yayılan huzursuzluğun beklediği kıvılcımdı. Radikallerin ve aşırı sağcıların desteğiyle büyümesi hiç zor olmadı.  Brezilya her yıl İstanbul büyüklüğünde araziyi tarıma kazandırıyor, Rusya istese dünyayı doyurur, organik gübrelerin başarısı hala tartışmalı.

Büyükler politikacıların desteğiyle gezegenin yeşil beslenme çayırlarında at koşturuyor. Göstermelik projelerle “kırsal kalkınma, genç çiftçi, onarıcı tarım” gibi başlıklar “cambaza bak” türünden oyalamacalar. Avrupa Ortak Tarım Politikasının kırsalı kalkındıracağız, gençleri köyde tutacağız masalı başarısızmış duyduk duymadık demeyin. Zira bizde de benzer çalışmalar pek bi iştahla gerçek köylüden çok canı sıkkın beyaz yakalılara sus payı niyetine sosyal medyada fersah fersah.

Kadınlara, gençlere verilen destekler onların da tüm insanlar gibi okuyup gerçek birer meslek sahip olmalarını unutturup çiçek, böcekle vakit kaybetmelerinin önünü açıyor. Bilinçli kentliler çocuklarının tahsilini en iyi mekteplerde yaptırırken köylüler “sözde kırsal kalkınma” destekleriyle “köyde kalın bize ucuz gıda üretin” hayaliyle uyutuluyor. Demedi demeyin.

Hükümetler artan yaşam maliyetlerinin faturasını çiftçilere ödetmeye çalışıyor. Bizim gibi market açsalar keşke en etkili çözüm hâlbuki.

Tüm dünya iklim değişikliği kaynaklı çiftçi sorunlarıyla boğuşuyor, Güney İspanya su rezervleri bazı yerlerde yüzde 4’e kadar düştü. Yunanistan’da çiftçi gelirleri yangınlar nedeniyle yüzde 20 düştü. Güney Avrupalı çiftçiler de su kısıtlamaları nedeniyle eylem hazırlığında.

Küresel anlamda çiftçiler; kamunun ucuz gıda talebi ve iklim dostu düzenlemeler arasında sıkışıp kalmış durumda.

Ekolojik Geçiş Durduruldu

AB tarımı, Covit ve Ukrayna Rusya savaşı öncesi güçlü bir ekolojik geçiş planlarken savaşla beraber Fransız Tarım Birliği FNSEA ve AB Çiftçi Birliği COPA- COGECA gibi STK’ların gizli desteğiyle  “Çiftlikten çatala stratejisine ve çevre politikasına” darbe vuracak düzenlemeler yapıldı. Fransa Tarım Bakanı Julien Denormandie’nin de desteğiyle “ekolojik geçiş” yavaşlatıldı. Geçişin temelini oluşturan doğayı koruma ve küçük üreticiyi destekleme ilkelerinden vazgeçildi. Benzer gelişme AB Doğa Restorasyon Yasası için de geçerli.

Tarım Tekellerini Beslemek

Çiftçilere göre lobiciler iyi niyetli değil, yoksa “biyoyakıt sübvansiyonları” askıya alınırdı. Dünyada üretimin büyük kısmı insanları değil arabaları beslemek için biyoyakıt için kullanılıyor. AB’nin halkını beslemek için tahıla ihtiyacı yok, onun derdi tekelleşen tarım endüstrisini beslemek. Mesele yemekten çok daha fazlası.

Küçük Çiftlikleri Yok Edecek Ekolojik Geçiş

Olanın bitenin özeti; biyoçeşitliliğe zarar veren ekosistemleri ve küçük üreticileri yok eden tarım lobileri tarafından da dolaylı şekilde desteklenen büyük tarım şirketlerinin bir manipülasyonu. Hükümetler bir taraftan COP 28 gibi sözde iklim değişikliği etkinliklerinde boy gösterirken diğer taraftan daha fazla sera gazı salınımına sebep olacak “nitrojenli gübrelere sübvansiyonu destekliyor.”

Destekleme Modeli Çiftçileri Ekolojik Felakete Sürüklüyor.

BirdLife Avrupa Çevre Bürosu, Ortak Tarım Politikası kapsamında verilen sünvansiyonların doğayı korumada ne kadar etkili olduğunu araştırmak için yayınlanan rapora göre; çevre planları yetersiz finanse ediliyor, sahte planlar milyarlarca avroyu yıkıcı tarıma aktarıyor.

CAP, AB’nin Yeşil Anlaşmasının çok önemli aracı olmasına rağmen gerçekte tam tersi. OTP Ulusal Stratejik Planlar çevresel iyileştirmeden daha çok verim ve kısa vadeli kazançlara önem veriyor. Ukrayna Rusya savaşı çevre dostu uygulamalardan geri adım atmak için kolay bir bahane. Kimse gidişata bi dur diyelim diyemiyor.

CAP Stratejik Planları İklim Krizi İçin Yetersiz

Rapora göre üye devletlerin, Yeşil Mutabakat, Tarladan Sofraya ve Biyolojik Çeşitlilik hedeflerine ulaşması mümkün değil. AB’de tarım alanlarının yüzde 3’ünün restorasyonu, tarımsal emisyonları yüzde 25 oranında azaltabilir. Tüm bunlara rağmen Avrupa Komisyonu’na sunulan Ortak Tarım Politikası Stratejik Planları, biyoçeşitlilik kaybına ve iklim krizine çözüm bulmakta yetersiz. Yapılan çalışmaya göre Komisyona sunulan 23 stratejik plandan 18’i çözümler konusunda çok yetersiz. AB bütçesinin yüzde 31’ini oluşturan kamu parasını doğanın tahribatını körüklemeye devam etmek için kullanmak kabul edilemez.

Ortak Tarım Politikası Destekleri Doğayı Koruyamıyor

  • CAP fonları hali hazırda doğayı değil hayvancılık gibi çevreye zarar veren eylemleri sübvanse etmeye devam ediyor.
  • Su, sulak alanlar, bataklıklar, tundralıklar yeteri kadar korunmuyor, çiftliklerde biyoçeşitliliğe yer açılamıyor.
  • Eko planlara ayrılması gereken yüzde 25’lik pay; etkisiz yeşillendirme veya şüpheci çevresel faydaları olan diğer uygulamalara verilmektedir. 
  • Tarım, çevre, iklim önlemleri yeteri kadar finanse edilemiyor ya da ayrılan yüzde 35’lik pay çevresel etkileri şüpheli sahte programlara aktarılıyor.

AB’nin son 60 yılında gıda güvenliğini sağlayan Ortak Tarım Politikası (CAP) kapsamında yıllık 55 milyar Avroluk destekler ölçek ekonomisine dayanıyordu. Gelinen noktada kırsala umut vadeden CAP ve ortak standartları küçük çiftçilerin yok oluşuna neden oluyor.

AB’nin sera gazı emisyonlarının yüzde 11’ini oluşturan tarımsal faaliyetlere yönelik kısıtlamalar nedeniyle çiftçilik alarm veriyor. Pestisitlerin 2030’a kadar yarıya indirilmesi, gübre kullanımının yüzde 20 azaltılması, çiftliklerde ekolojik dayanıklılığa yüzde 5 ayrılması ve organik üretimin yüzde 25 artırılması hedefi çiftçilerde çığlıkların yükselmesine neden oluyor.

Yeşil Politikalar Adaletsiz

Çiftçilere göre; sulama, hayvan refahı alanlarındaki kurallar çok katı, yeşil politikalar adaletsiz, ekonomik açıdan sürdürülemez. Uzun vadede tarım ekosistemini yok edecek.

Ülkeler çeşitli adımlar attı; Berlin dizel sübvansiyonlarını kesme planını durdurdu, Paris dizel vergisi artışını iptal etti, 150 milyon avroluk yardım paketi açıkladı. Çiftçi sendikalarına eylemleri durdurma çağrısında bulunuldu.

Soru dünyanın her yerinde aynı. Daha fazla daha çevre dostu üretim mümkün mü? AB Komisyonu’nda, Ukrayna’dan yapılan ithalatın sınırlandırılması, arazilerin yüzde 4’ünün ekolojik dayanıklılığa ayrılmasının 2024 için iptal edilmesi önerildi.

İnsan Türü Fazla Yiyor

Avrupa’nın doğasını çiftlikler mi yemelere doymayan halk mı kirletiyor. Tüm dünyada daha az üretim, israfın azaltılması ve etsiz beslenme kültürü tartışılırken Türkiye’nin televizyonları Anadolu’dan etli görünüm programlarıyla dünyadan bihaber yaşamaya devam ediyor. Uzun vadede başımız çok ağrıyacak farkında değiliz.

Küresel trend üretimi azaltarak çevresel etkileri düşürmek, oysa biz “soylu kentlileri kırsala uğurlayıp kendi besinlerini kendilerinin üretmesi yönünde telkin ediyoruz.” Yıllarca daha çok üretmek için teşvik alan Avrupalı çiftçiler şimdi daha az üretmeye itiliyor. Bizde durum “ekilmedik bir karış toprak kalmasın”

Avrupa Komisyonu’na göre; Avrupa’daki habitatların yüzde 80’den fazlası kötü durumda, bazı mahsullerin verimi zayıf toprak, su kıtlığı, aşırı hava olayları nedeniyle sürekli düşüyor.

Bir De Görünen Sebepler Var…

Vergi muafiyeti ve indirimi iptali, bütçe kısıtlaması, çiftçi borçları, fiyat baskıları, iklim felaketi kaynaklı sorunlar, ithalat kaynaklı rekabet problemleri, artan sigorta maliyetleri Avrupa Birliği ülkeleri çiftçilerinin görünürdeki ortak sorunları. Eurostat verilerine göre, çiftçilerin ürünlerine verilen fiyat 2021’e göre yüze 9 düştü. Sadece Yunanistan ve Kıbrıs’ta artış var. Neyse ki bizde kimse enflasyona ezdirilmiyor, şükürler olsun.

Her ülkenin kendince bir sebebi var. İtalya gastronomi kültürü ve çiftçi gelirlerini tehdit edeceği öngörüsüyle GDO ürüne karşı çıktı. Polonya, Bulgaristan Ukrayna ürünleri yüzünden çiftçilerin ürünlerinin değer kaybettiği görüşünde birlikten ayrı hareket ederek, ithalata kısıtlama getirdiler. Polonyalı çiftçiler geçtiğimiz yıl Varşova sokaklarını işgal etti. Hollandalı üreticiler büyükbaş hayvan kaynaklı sera gazı emisyonlarının azaltılmasına yönelik serzenişte. Büyükbaş hayvan sayısına ve mera kullanımına kısıtlama geliyor.

Avrupa Parlementosu’na fırlatılan yumurtalar, hükümet binalarına gübre atanlar, Hollanda Tarım Bakanı evi önünde balya yakanlar, yollara traktörlerden bent kuranlar. Hindistan Imphal West bölgesinde gübre problemlerine karşı köylü eylemleri.

Hollandalı çiftçiler 2019’da hükümetin çiftlik sayısına sınırlama getirmesi, hayvan sayısında azaltıma gidilmesi yasasına karşın Apeldoorn kentinde gübre ve saman balyaları yaktı. Belçikalı meslektaşları traktörleriyle Büksel’i birbirine kattı. İrlandalı çiftçiler en yaratıcı olanları, 3 kınalı kuzuyu da yanlarına alıp 3 bakanı ziyarete gittiler.

İspanya ve Fransa geçtiğimiz yıl hükümetin “Tagus nehrinde yapılacak suya kısıtlama” açıklamasının ardından Madrid sokaklarını işgal etti. Havalı Fransız çiftçiler şarap bağlarından ayrılıp pestisit yasağını protesto etmek için Şanzelize’ye geldiler. Polonyalı çiftçiler geçtiğimiz yıl Ukrayna tahılını protesto etmek için Ukrayna’dan gelen yolları kapattı. Çiftçi Sendikası “Ukrayna tahılı ait olduğu yere Avrupa’ya değil yoksul Afrika’ya gitmelidir” diyerek ucuz ithalat kaynaklı çiftçi sorunlarına dikkat çekmişti.

AB’li çiftçiler Yeni Zelanda ve Şili gibi ülkelerden gelen ucuz ürünler için öfkeli. Onların kendilerinin tabii olduğu katı düzenlemelere uymak zorunda kalmamalarının haksız rekabete yol açtığını ifade ediyorlar. Oldukça yaratıcı protestolar.

Gezegenin İnsan Türünü Doyurma Zorunluluğu

Tarımdaki büyüme, diğer sektörlere göre gelir artırmada iki kat daha etkili. Küresel GSYİH’nın yüzde 4’ünü oluşturan tarım Türkiye’de refahın yüzde 4,4’ünü yaratıyor. Gıda üretimi sera gazı salınımının yüzde 30’undan sorumlu, yaşanılabilir toprakların yarısı tarımda kullanılıyor.

Bin yıl önce arazilerin sadece yüzde 4’ünde tarım yapılıyordu. Günümüzde 13 milyar hektarlık dünya topraklarının 4,889 milyar hektarı yani yüzde 37’sinda tarım yapılıyor.. Yüzde 28’i ekilebilir araziler, yüzde 3’ü çok yıllık bitkiler, yüzde 69’u çayır ve meralar.

100 yıl önce toprakların büyük bölümü yaban hayat; ormanlar, çayırlar, çalılık, bataklık, göllerden oluşurken günümüzde ivme karın doyurma üzerine evrildi. Hayvanları beslemek ve otlatmak için kullandığımız arazilerin oranı toplam tarım arazilerinin yüzde 77’si, kalorinin sadece yüzde 18’ini proteinin yüzde 37’sini sağlıyor. Amerika kıtası kadar arazi hayvansal üretim için kullanılıyor.

Nusret, dünyanın en eski seri katili insan türü için yanarlı dönerli etli şovlar yapıyor.

1950’lerde Kazakistan, Rusya, Çin, Kanada gibi ülkelerde kullanılabilir tarım arazisi çok düşükken iklim değişikliği kaynaklı giderek artıyor. Onlar için fırsatlar sunan iklim felaketi Türkiye, ABD, Avustralya, güney Afrika ve Orta Asya’ya yeniden kuraklık getiriyor. Yaşamı onaracak tarımın temel hedefi daha az arazide daha az kaynakla verimli üretim yapmak. Kalan arazileri doğal hayatın zenginleşmesi için serbest bırakmak. AB çiftçileri bırakmak istemiyor, gelir kaybını almak istiyor.

Çok Fazla Çoğalıyoruz

Yüzyılın başında kişi başı tarımsal üretim için 4 hektar arazi kullanılırken bu oran günümüzde 1 hektarın çok altında. Hem verim hem de nüfus artışı kaynaklı. Arazi oranları değişirken dünya gıda lobisi tahılların ekim alanını yükseltip tek tip beslenme hegemonyasını perçinliyor. Kabul etmek lazım sayımız artıyor, çok yaşıyoruz.

Tarım sistemi tahıllar, yağlı tohumlar üzerinden güç kazanıyor. 1950’lerde 650 milyon hektarda üretilen tahıllar 2021’de 720 milyon hektara yükseldi, yağlı tohumlar üç katı arttı. Dünyada bunlar olurken Türkiye’de tam tersi yaşanıyor. Son yıllarda; desteklerin muhteviyatı, bakım kolaylığı gibi çeşitli nedenlerden ötürü meyve, sebze artarken tahılların ekim alan oranı düşüyor.

Tam bu noktada Tarımsal Üretimde Planlı dönem stratejik ürünlerdeki bu azalmayı engellemek ve iklim değişikliğinin etkilerinden tarımsal faaliyetleri korumak amacıyla üretimde planlı dönem başlatıldı. Bazen de güzel gelişmeler yaşanıyor, ellerine sağlık.

İngiltere Brexit sonrası tarım sübvansiyonlarını artırdı. Çevre Bakanı Steve Barclay yakın zamanda İngiliz çiftçileri desteklemeyi ve tedarik zincirlerini güçlendirmeyi amaçlayan tarım reformları açıkladı. Sürdürülebilir Tarım Teşviki ve Kırsal Yönetim anlaşmalarında yüzde 10’luk artış söz konusu.

Ayrıca çiftçilere; toprak sağlığını iyileştirme, yaban hayatı destekleme gibi çeşitli doğa temelli eylemleri için tazminat ödenecek. Biyoçeşitliliği olan mera alanlarını koruma bedeli hektar başına 182 dolardan 646 dolara yükseltilecek. İngiltere’de altı türden biri yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.

Devlet Temel Gıda Ürünlerini Üretecek

Gelinen noktada küçüklerin yarısından çoğu 25 yıl içerisinde yok olacak. Büyüklerin eline kalırsak gerçek gıda savaşları başlayacak. Tek çözüm yoksul halk için temel tarım ürünlerini devletler kendileri üretecek ve kamu gıda tedarik zinciri kurulacak. Tekeller yerine devletin görevlendirdiklerinin insiyatifine mi kalacağız. Sorusu kan donduran türden, ortalık yangın yeri. Açlıktan kendi çocuğunu yiyenleri tarih henüz unutmadı. Zira 2050’de köyde sığır sağarak yaşamak isteyecek Alfa Kuşağı tanıyanınız var mı?

TARIMI DEVLET YAPACAK

  • Sosyal mutfaklar, yiyecek kuponları, ücretsiz okul yemekleri, sosyal harcama destekleri.
  • Biyoenerji desteklerinin kaldırılması
  • İsrafın bitirilmesi
  • Fonksiyonel gıdaların artırılması
  • Yeni bir beslenme kültürünün tesis edilmesi
  • Yapay gıda teknolojileri ve bilimsel çalışmalara Arge desteği
  • Tarım arazilerinin ekolojik dayanıklılığının artırılması
  • Etik bir gıda tedarik zinciri inşa edilmesi
  • Çiftçi gelirlerinin çeşitlendirilmesi

Tarım Yapma Şeklimizde Devrimsel Değişiklik

Tarım yapma şeklimiz biyoçeşitlilik kaybının temel sebebi. Son 40 yılda AB’deki tarım arazilerinde yaşayan kuşların sayısı yüzde 50 yok oldu. Oysa çiftliklerin sulak alanlara, ağaçlara, geofitlere, kuşlara, polen taşıyıcılara özetle zengin biyoçeşitliliğe ihtiyacı var. O zaman tarladan laboratuvar zamanı. Organik diyenleri duyar gibiyim o da tartışmalı.

Beslenme Kültürü Değişmeli

Asıl başarı beslenme kültüründe yapılacak yıkıcı bir değişimle mümkün. Biraz az mı yesek içsek acaba. Televizyonlardaki yemek programlarını kaldırmakla başlasak mesela. Şimdi gerçekten de “kan içtim kızılcık şerbeti kustum” zamanı. Hülasa kızılcık şerbeti bulmak artık çok lüks, bulana eyvallah.