İklim Kanunu yasa tasarısı geçtiğimiz yıl sıkça tartışıldı. Taslak gizlice Sanayi Odalarına gönderildi. Sonra geri çekildi. Uzun zamandır Mecliste beklerken geçtiğimiz hafta Çevre Komisyonu’na Çevre İklim Değişikliği ve Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından iklimin çevre ve tarıma etkileri konusunda sunumlar yapıldı. Ortada hala eski taslak dolaşıyor. Meclis tatile girmeden yasanın çıkarılması bekleniyor.

Neden sürüncemede sorusundan kötü kokular geliyor. İş dünyasının geçişten etkilenmesini önlemek kadar sürecin doğru yönetilemeyişinden kaynaklı olduğu da konuşulanlar arasında. Tüm bunlar olurken “insanlık için iyi Türkiye için kötü haber” geldi. Avrupa Birliği’nden Ticarete Samimiyet Testi olarak yorumlanan, Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi Kabul Edildi. Karbon yasasından çok daha zorlu yaptırımlar var.

Karbon Kapıda

İklim değişikliği tehlikesine karşı küresel sosyoekonomik dayanıklılığın güçlendirilmesi amacıyla Paris Antlaşması kapsamında tüm ülkeler karbon azaltımı konusundaki işbirliği yapıyor. İnsan türü birlikte inşa ettiği uygarlığı şimdi yeni bir işbirliğiyle kurtarabilecek mi? Gelişmişler ülkeler gelişmekte olanlara belirli kriterlere uymaları koşuluyla çeşitli maddi ve manevi destekler sunuyor.

Türkiye 2015’de Paris Antlaşmasını kabul etti, 2016’da gelişmekte olan ülkelere sağlanacak desteklerden faydalanabilmek için gelişmekte olan ülke konumunu şerh koşarak imzaladı. Amaç iklim finansmanı ve teknoloji desteklerine erişebilmek. 27 Eylül tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2053 net sıfır emisyon hedefi açıklamasının ardından 7 Ekim 2021’de Resmi Gazetede yayımlandı.

Temel hedef gezegenin sıcaklığının 1.5 derece ile sınırlandırılmasını sağlamak daha üstü kıyamet. 2 derece artışın getirdikleri; yüzde 170 sel riski, dünya nüfusunun yüzde 28’ini etkileyecek aşırı sıcak hava dalgaları açlık, yokluk, göç, savaş gerisi yerle yeksan.

Ülkeler niyetlerini kanun ve çeşitli vergi/düzenlemelerle yerine getirmeye çalışıyor. Türkiye referans senaryodan azaltım taahhüdünde bulunuyor. 2030’da 1 milyar 175 ton olacak sera gazı emisyonlarının alınacak önlemlerle 929 milyon ton da tutulacak. Yani artıştan yüzde 21 azaltım hedefleniyor. 2023 Sera Gazı Emisyon Envanteri Raporuna Göre Türkiye’nin 2021 yılı toplam sera gazı emisyonu 564,4mt CO2 eşdeğeri olarak gerçekleşti. Yıllık yüzde 7 artıyor, önlemler düşürmeye yeterli değil. Diğer ülkelerin emisyon azaltım hedefi Türkiye’nin ki gibi başarısız olursa dünyada sıcaklık 4 derece artabilir.

İklim Tavizleri

Covit, savaşlar ülkelerin sera gazı emisyonları taahhütlerini riske sokuyor. Bazı Avrupa ülkeleri nükleer enerjiye dönüş yaptı. Bazıları fosil yakıtlardan çıkışı erteledi. Tarım kaynaklı emisyonları azaltmaya yönelik önlemler AB’de ve dünyanın pek çok ülkesinde çiftçi protestolarına kurban gitti. Pek çok ülke taviz verdi.

İklim finansmanı tartışmaları yapıladursun son araştırmalara göre Türkiye aktif bir iklim politikası yürütse GSYİH’sı yüzde 7 artacağı yönünde. Fosil yakıtlardan elde edilen enerjide yüzde 70 dışa bağımlı olan Türkiye’de yenilenebilir enerji arttıkça geçtikçe ithalat düşecek, rüzgar ve güneş enerjisi teknolojileri gelişecek. Mikroalg gibi çeşitli yenilenebilir enerji kaynakları geliştirilecek. 15-25 GW’lık güneş enerjisi yatırımı ile 11,3 milyar dolarlık enerji üretimi sağlanabilir. Fosil yakıtlara kıyasla yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırımın istihdama etkisi de oldukça kıymetli. Her 1 milyon dolarlık yatırım istihdamı yüzde 15 artırıyor.

Türkiye’ye 1,8 Milyar Avro Vergi

Türkiye’nin Paris Antlaşmasına taraf olması maddi yük getirecek korkuları kuşkusuz temelsiz iddialar. Zira emisyonları düşürmeye yönelik yeni ekonomi düzeni fırsatlarla dolu. İhracatının neredeyse yarısını yaptığımız AB ülkeleri 2050’ye giden yolda tedarik zincirlerinde karbonsuzlaştırma istiyor. Türkiye eğer karbonsuzlaştırma tedbirleri almaz ise yıllık ortalama 1,8 milyar Avro vergi yüküyle karşılaşabilir. Önlem alırsa sera gazı emsiyonlarını yüzde 17 düşürebilir.

Türkiye 2020 yılı elektrik üretimi 305 milyar kWh. Güneş enerji üretme potansiyelimiz 380 milyar kWh. Çeşitli depolama teknolojileri ve dağıtım altyapısı ile ısıma, sanayi ve tarımda gerekli enerji üretilebilir. Türkiye neden uzak duruyor. Fon bulamamaktan şikayetçi. COP 28’de Çevre ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı “biz yoksul ülkeyiz Yeşil İklim fonundan faydalanmak istiyoruz” demişti. Gerçi 100 milyar dolarlık taahhüt edilen fonda henüz 10 milyar dolar var. En yoksulların ihtiyaç duyduğu fona göz dikince gelişmiş ülkeler de “bugün iklim değişikliği için ne yaptın” sorusunu soruyor. Hali hazırda Dünya Bankası, Fransız Kalkınma Ajansı, Alman Yatırım Bankası gibi pek çok kurum iklim finansmanı sağlıyor. 2013-2016 yılları arasında 667 milyon Avro ile AB iklim fonlarından en çok faydalanan ülke Türkiye.

Mecliste İklim Kanunu beklerken dünya iklim değişikliği ile mücadelede elimizi güçlendirecek teknolojiler üzerinde çalışıyor. Arabistan’ın tarım teknoloji şirketi İyris zorlu iklimlerde tarım yapabilmek için fon toplamaya devam ediyor. Ya bir gün her yer çöl olursa, yağmur yağmazsa, sellerden tarım yapılamaz ise. Soruların cevabı İyris gibi biyoteknoloji şirketlerinin gündeminde. İlk buluşlarından biri ısıyı engelleyen çatı sistemi olan SecondSky’dı. Yeni çalışma anları dirençli bitki genetiği, sıcaklık kaynaklı mahsul verimini olumsuz etkileyen etmenlere yönelik mücadele ürünleri.

Ezcümle; AB ticarette samimiyeti test ederken biz hala Kanunları halkla, bilim insanlarıyla, STK’larla paylaşalım mı paylaşmayalım mı konusunda tereddüt ediyoruz. Desem ki uygarlıkta bir arpa boyu yol almadık.