Kuşkusuz dert mefhumu sadece maddi karşılığı olan bir kavram değil. Sevmediği işte çalışıp mutsuz olanlar, riskli işler yapıp sürekli stres içinde yaşayanlar, paranın her daim mutluluk getirmediğinin kanıtı. Paranın azı ızdırap verirken çoğu mutluluk vadetmiyor maalesef. Konuya buradan yaklaşırsak, çiftçinin sorunlarına, dertlerine daha anlamlı bir yorum yapabiliriz. 

ÇİFTÇİ EKONOMİSİ 

Zira Türk tarımının en büyük problemlerinden biri çiftçi denen, çoğunluğu köylü bireylerin doğru tanımlanamaması. Tanım doğru yapılamayınca; geliri, gideri, ihtiyaçları ve istekleri doğru anlatılamıyor. Herkesi çiftçiyi konuşurken onlar çoğu zaman susuyor. Özellikle de son yıllarda çiftçi dışında herkes çiftçi ekonomisinden nemalanıyor. İçinde çiftçi geçen projelere ayrılan bütçe çiftçilere verilse Türk tarımı kurtulur.

TARIMIN RAKAMLARI GELECEĞE IŞIK TUTACAK

Türk tarımının en büyük handikaplarından biri olarak görülen ölçek ekonomisini olmaması gelecek için avantaj da olabilir dezavantajda. Hükümetin konuyu nasıl yöneteceğine bağlı. Mutlu çiftçiler için öncelikle onları tanımak, verilerle konuşmak gerek.

Frankfurt School of Finance & Management tarım konusunda uzman dünyanın sayılı proje şirketlerinden. Onlar her yıl Kredi Kayıt Bürosu için “Tarımsal Görünüm Saha araştırması” yapıyorlar. Araştırmadaki veriler oldukça dikkat çekici saha araştırma yöneticisi İbrahim Oğuz ile 2022 yılını değerlendirmek üzere bir araya geldik. 2022 anketi henüz sonuçlanmasa da veriler 2022’ye ışık tutacak nitelikte. 

Onların yaptığı araştırmaya göre; Türkiye’de ortalama işletme büyüklüğü resmi istatistiklerde 70 dekar (7 hektar) civarında ölçülürken, araştırmada çiftçi başına ortalama fiili üretim büyüklüğü aritmetik olarak 221 dekar, geometrik olarak 99 dekar, harmonik ortalamaya göre ise 35 dekar ölçülmüştür. İşletme büyüklüğü giderek artma sebebi çiftçi sayısındaki azalmadır. Ürün gamına göre değişmekle beraber Türkiye’de para kazanabilmek için ortalama 100 dekarda tarım yapmak gerekiyor.

ÇİFTÇİ DE AZ KAZANIYOR 50 MİLYON GİBİ 

Çiftçinin tek derdi elbette az para kazanmak değil.  30 milyon çalışanın 10 milyondan fazlası Asgari Ücretli. Yani toplumun üçte biri gibi çiftçi de az kazanıyor. Üstü açık fabrikada iş yapmak, iklim koşullarından sürekli etkilenmek, satış garantisi olmamasından dolayı ürün elimde mi kalacak stresi yaşamak. Ve en önemlisi gelir garantisi olmamak. Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de köydeki yaşam standartları insanları şehre göç etmeye zorluyor.  

KÖYDEN GÖÇ SEBEBİ EVLERDE ISINMA SORUNU VAR 

Yapılan bir araştırma köylü kızların şehre göç sebeplerinin başında köyde sosyal yaşamın olmaması, evlerde ısınma sorunu gibi nedenler başı çekiyor. Yani tek dertleri az kazanmak değil. Köylerde sağlıklı bir sosyal yaşam yok, okullar yetersiz, evler korunaklı değil. 

Türk çiftçisini Amerikan filmlerinde izlediğimiz çiftçiler gibi düşünen soylu şehirliler, çiftçinin tarla dönüşünde duş alıp köy kahvesinde latte içmeye gittiğini sanıyor. 

ÇİFTÇİ TOPRAĞIYLA İLGİLENEMİYOR

Sadece taraf olmak için çiftçi borç batağında, aracılar musmutlu demek yerine sahanın verilerine bakmakta fayda var. 

Türkiye şartlarında iyi örnekler olmakla birlikte tarım kısmen kadim bilgilerle yapılıyor. Son 30 yıldır yanlış birçok politika sebebiyle; çiftçiler şehre göçmek zorunda kaldılar. Taşımalı eğitim, kent nüfusunu artırma hedefi, marketlerin her kasabaya açılması gibi dolaylı ya da dolaysız birçok etmenden ötürü köyde yaşam istenmiyor, tarım faaliyetlerine gereken önem verilmiyor. Gelir düşüklüğü ve tarımdaki belirsizlikler de yeni neslin şehre göç etmesine neden oluyor. Köylü gençler şehrin varoşlarına göçüp hayata tutunmaya çalışırken, kentli varlıklı ailelerin çocukları tarıma merak sardı. Sosyal medyanın gücünden olsa gerek yeniçağın modası çiftçi olmak,  ailesi güçlü çiftçi olan gençler işlerin başına geçip yeni tarımsal yatırımlar yapıyorlar. Onların işleri görece daha iyi. 

TARIMIN TÜM YÜKÜ ÇİFTÇİLERİN OMUZUNDA 

Tarımın paydaşları yapılması gerekenleri yapmayınca tarımın tüm yükü çiftçinin üzerine kalıyor. Geleceğini göremeyen çiftçi yatırım da yapamıyor, uzun vadeli planlar da.

ÇİFTÇİ GARANTİ İSTİYOR 

Çiftçilerin ne istediğini bilmek onun sorunlarını da özetliyor. Geçmişte sözleşmeli tarıma çok sıcak bakmayan çiftçiler bile iklim krizi ve fiyat istikrarsızlığı nedeniyle sözleşmeli tarıma yöneliyor. Sözleşmeli tarımdan beklentisi gelir garantisi ve satış stresi yaşamamak. Eskiden sözleşmeli tarımda 10. Sırada olan buğday geçtiğimiz yıllarda 3. Sıralara kadar yükseldi. Yerli çiftçiler,  Ukraynalı çiftçilerin yüksekten sattığı buğdayların öcünü almak istiyor gibiler. Eskiden genelde tohumluk üretimi için yapılan sözleşmeli tarım şimdilerde her ürün grubunda tercih nedeni. Çiftçi gelirini- giderini bilmek istiyor, herkes gibi ayağını yorganına göre uzatmak istiyor.

ÇİFTLİKLER- TARIM ALANLARI DOĞRU İŞLETİLEMİYOR 

Plan yapamayan çiftçinin hiç kuşkusuz motivasyonu düşük. Günü kurtarmaya çalışırken toprağıyla, hayvanıyla yeterince ilgilenemeyebiliyor. 

Rize’de çay tarımı yapanlar, yılda 3 defa köye gidiyor, gitmeden önce bir seferde köyün en akıllı çiftçisi Tülin’e çay gübresi attırıyorlar. Çaylar toplanmadan 2 gün önce içindeki yabancı otlar temizlenir. Çay toplanır, yoldan arabaya bindirilip, çay alım yerine götürülür. Oradan sonrası banka hesabına yatacak parada. İşçi dersen pamuktan yorulanlar ya da Gürcüler.

Karadeniz’deki çay tarımı bundan ibaret. Zamanında şehre göçmüş köylüler şimdi yazları köyün yolunu tutup çay tarımından para kazanmaya çalışıyor. Çaylıklar bakımsız, yaşlanmış, toprağın değerleri düşük. Sadece lif atarak ya da gübre kullanarak tarım yapmaya çalışıyorlar. Benzer durumlar farklı bölgelerde farklı tarımsal faaliyetler için de kısmen geçerli. Geçmişte olduğu gibi toprağa bağlılık yok.

ÇİFTÇİ GAYRİMENKUL ZENGİNİ AMA GELİRİ DÜŞÜK 

Yapılan araştırmalara göre Türkiye’de ortalama 300 dönüm arazide ekim yapabilmek için gerekli hazırlığın maliyeti yaklaşık 1 milyon. Aynı çiftçinin ortalama geliri 500 ila 600 milyon arasında. Söz konusu çiftçinin sahip olduğu donanım ve gayrimenkul toplam değeri 15 milyondan fazla. Şehirde 15 milyonluk bir ticaretin aylık kazancı ile çiftçinin aylık ortalama 40 bin Tl kazancı hiç kuşkusuz aynı değerde değil. 

Sermaye yetersizliği ve farklı sebeplerden ötürü 2022 yılından itibaren küçük ve orta ölçekli işletmelerin daha fazla finansmana ihtiyaçları olacak. Krediler yeni yatırım veya AR- Ge için değil artan girdi maliyetlerini karşılamak için. Küçük çiftçiler bile bu yıl taban gübresi alabilmek için kredi kullandılar. Bilinenin aksine tarım yatırım gerektiren bir endüstri. 

PLANSIZLIK TARIM FİNANSMANINA İHTİYACI ARTIRIYOR

Girdi fiyatlarındaki artış, talebin azalması ürün arzında daralma ve tarımsal mekanizasyon yatırımlarının yapılamaması riskini doğuruyor. Yatırım yapamayan çiftçinin maliyetleri benzer çiftçilerinkinden yüksek, gelişmiş ülkelerinkinden çok daha yüksek çıkıyor. Sonuç; fiyat rekabeti olan dünya pazarlarında rekabet edememe riski. 

İŞLER İYİSE DE KREDİ KÖTÜYSE DE KREDİ 

Haberlerde gördüğümüz çiftçi borç batağında açıklamalarını doğru yorumlamakta yarar var. Ticarette “borç yiğidin kamçısıdır” lafının doğruluk payı vardır. Büyük şirketler kendi paralarıyla iş yapmazlar. Kredi kullanıp gelirleriyle geri ödemelerini yaparlar. Çiftçiler için de durum aynı olmak durumundadır. Tarım endüstrisine güven olsa; gerek yeni yatırım gerekse bakım onarım, iş geliştirme, AR – Ge çalışmaları için kredi kullanılır. Gelirlerle gönül rahatlığıyla krediler ödenir. 

İşler iyiyse yatırım Ar- Ge için, kötüyse ayakta kalmak için finansman gerekir. Sisteme güvenmeyen çiftçi iyi zamanda dahi yatırım yapmaz kredi kullanmaz. Kötü zamanda denize düşen bankaya sarılır. Türk çiftçisinin banka kredileriyle imtihanı uzun hikâye. 

ÇİFTÇİ BANKA KAPISINDA

Kredi Kayıt Bürosunun Türkiye Tarımsal Görünüm anketine göre geçen yıl çiftçilerin % 45’i finans kurumlarından herhangi bir kredi kullanmadım derken bu yıl oran %41’e düştü. Çiftçi tarafında işler iyi değil besbelli, çözüm bulmaya çalışıyor. Banka kredisi kullanma oranının %35’den % 49’a yükselmesi de çiftçinin arayışta olduğunun göstergesi. Geçmiş yıllarda toplam banka kredilerindeki artış % 14 iken, tarım kredilerinde %21 artış görülmekte. Görüldüğü üzere çiftçi ekonomik zorluklardan toplumun genelinden daha fazla etkilenmekte, bir çıkış yolu aramakta. Eskiden Krediyi yatırım yapmak için kullanan çiftçi şimdilerde, girdi maliyetlerini karşılayabilmek için kullanıyor. 

İŞÇİ PROBLEMLERİ ÇİFTÇİYİ ZORA SOKUYOR 

İklim krizi, girdi maliyetleri derken çiftçinin diğer önemli bir sorunu da işçi problemleri. Mevsimlik işçi sorunları hepimizin malumu. Bulması da zor verimli çalıştırması da. Bu sebepten olacak ki pandeminin etkisiyle arazi yatırımları, damızlık hayvan kredi kullanım oranları çok değişmezken, “traktör ve makine” alım kedilerinin %61’e yükseldiğini görüyoruz. Tüm sektörlerin ortak problemi işçi maliyetlerinin sürekli yükselmesi. Diğer taraftan kalifiye işçi sorunları mekanizasyona yatırımları artırıyor.

GİRDİ MALİYETLERİ ÜRETİM PLANLAMASINI BOZUYOR 

Girdi maliyetlerindeki artış, piyasalardaki belirsizlikler çiftçileri yüksek karlı ürünleri ekmeye itiyor. Sonuç ürün üretim planında sapmalar, fiyat spekülasyonları. Ülkelerin güçlü olduğu pazar ve ürünler var, bu pazarlarda uzun yıllar boyunca yapılan çalışmalar neticesinde başarı sağlanıyor. Girdi maliyelerindeki istikrarsızlık pazarların elden gitmesine neden olabiliyor. 

İklim krizi, istilacı hayvan ve bitki türleri gibi etkenlerin dışında bir de fiyat oynamaları olduğunda tarımsal politikalar uygulanamıyor. Uzun vadeli planlar yapılamıyor. Bu durum sadece çiftçi için değil hükümetler için de bir problem.

Çiftçilerin doğru yönlendirilebilmesi için bölgenin coğrafi koşullarına göre gelir garantisinin sağlanması gerekiyor. Zira Frankfurt School of Finance Management saha araştırmaları Nisan 2022 raporuna göre Konya’daki buğday maliyeti ile Kocaeli arasında %104 oranında fark var. Konya’da dekar maliyeti 2974 Tl olan mısırın Sakarya’daki maliyeti 1227 Tl. Aradaki fark toprağın yapısı, su gibi unsurlardan kaynaklanıyor. Sakarya’da mısıra destek verirken Konya’da verilmemeli. Ayçiçek yağı en verimli üretildiği Edirne’de üretilmeli Konya’da üretildiğinde %75 fark var. 

ÇİFTÇİ SİGORTA YAPTIRMAYA BAŞLADI

Geçmiş yıllarda tarım sigortasına çok sıcak bakmayan çiftçiler pandemi ve iklim krizinin olumsuz etkileri sebebiyle sigorta yaptırma oranını % 43’e çıkardı. Çiftçiler iklim krizi nedeniyle; zirai hava durumu, meteorolojik bilgileri, ürün fiyatlarını düzenli olarak takip ediyor. Kısa bir süre öncesine kadar çiftçiler ürün taban fiyatları açıklandıktan sonra ürün fiyatlarıyla kesinlikle ilgilenmezlerdi. Şimdi her çiftçi bir borsacı gibi ekrandan ürün borsalarını takip ediyor. En çok neyi takip etmek isterseniz sorularına verdikleri cevap, tarımsal hastalık ve zararlıları takip etmek. 

Bu kadar veriden sonra belki şimdi Türk çiftçisini daha iyi tanır kulaktan dolma bilgilerle değil verilerle “çiftçi borç batağında mı” karar verebilir, ihtiyaç analizi yapar, strateji  belirleyebiliriz. 

Ezcümle; tarım deneyim gerektiren kıymetli bir bilim dalıdır, çiftçinin durumu da, tohumun – toprağın durumu da sosyal medya bilgisiyle değil bilimle, rakamla konuşulur. Yoksa tarım geldiğinde biz buralarda olamayacağız.