Sera gazı emisyonlarının %12’si tarımsal kaynaklı üretimden geliyor. Tarımsal üretimin % 20’si hali hazırda biyoyakıt üretmek için kullanılıyor. Suyu kullanıyor, sera gazı emisyonlarının sorumlusu, biyoçeşitliliğe % 30 oranında zarar veriyor, pestisitler nedeniyle suyu ve toprağı kirletiyor. Tarihin en kanlı savaşlarından biri tahıl silahıyla çıkarıldı. Tüm açlıkların temelinde tarımsal mücadeleler var. İklim krizi en çok tarıma zarar veriyor.

HER ŞEYİN SEBEBİ TARIM

Tüm bunların müsebbibi tarım, son yılların en gözde yatırım ve spekülasyon alanı da tarım. Herkes çiftçi olmak istiyor, çiftçilik yapmak istemeyenler de çiftçilik modasından nemalanıyor. Tarım bir taraftan dünyayı yakıp yıkarken diğer tarafta biz faniler yemeye devam ediyoruz. Yediğimiz her lokma dünyanın geleceğinden çalıyor.

ASLINDA GIDA VAR

Dünya nüfusunun hala % 11’i gıdaya erişemiyor, gıda azlığından değil, paylaşım probleminden, birileri hala üretilen gıdaların % 30’dan fazlasını çöpe atmaya çekinmiyor. Paylaşmayanlar dediğim dedik, ölsek de vermiyorlar.  

TARIMIN MİSYONU

Tarım devrimiyle beraber bitkiler ve hayvanlara “insan türünü doyurma, onunla uyumlu yaşama misyonu” verildi. 12 bin yıldır doymak için tozu dumana kattık. Çiftçilik işin en romantik tarafı. Doğada özgürce kök salan elma ağaçları, kıpkırmızı domatesler, buğday başakları bizi doyurmak için dur durak bilmeden çalışıyor.

Doğanın kanunu “bitki ve hayvanlar insan türünü doyuracak” ilkesi üzerine mi yazıldı. Yüzyıllardır kıt kaynaklarla sonsuz isteklerini doyurmaya çalışan insanlık onlarca farklı ekolde sayısız teori yazdı. Hiç biri Thomas Malthus’un ki kadar gerçekçi ve ürpertici değildi. Kahin gibi bugünleri gördü, açlıktan öleceğiz.

“Nüfus İlkesi Üzerine Bir Deneme” kitabı 1798’de Thomas Malthus tarafından yazıldı. Özetle “insan nüfusunun bir gün gelip yiyecek üretme kapasitesini geçeceğini” anlatan kitap anında çağdaşlarının dikkatini çekti. Charles Darwin, Friedrich Engels ve Karl Marx gibi 19. Yüzyılın en mühim teorisyenlerini derinden etkiledi. Modern ekonomistler sanayi devriminin tarımda da verim artıracağını dolayısıyla herhangi bir sorun olmayacağını iddia etseler de gelinen noktada Malthus kazanmış gibi duruyor.

İlkel toplumlar modern olmayan tarım yöntemleri nedeniyle çoğalamazken modern olanlar teknoloji sayesinde hızlıca çoğalıp insan türü için gerekli tarım alanları ve elverişliliğini yok etti. Hangisine üzülsem bilemedim.

NÜFUS ARTIP GIDA ARTMAZSA AÇLIK OLUR

“Geometrik ilerlemeyle artan nüfusun her 25 yılda ortalama ikiye katlanacağı, aritmetik ilerlemeyle artan gıdanın yıllar içinde nüfusa yetmeyeceği” fikri kitabın özeti istatistiğin de zaferiydi. Nüfus gıdadan fazla arttığında nüfus azaltılmaz ise açlık olur. Covit gerçek mi diyenlere gelsin. Malthus’un kitabı İngiltere’de 1800 nüfus sayımı yasasının çıkarılmasını sağladı. Sayıma göre ne kadar gıda, sağlık hizmeti, altyapı hizmeti üretileceği belirlenerek modern İngiltere’nin temelleri atıldı.

YA NÜFUSU AZALT YA DA GIDAYI ARTIR

Nüfus planlama grift bir mesele, yoksullar azaltmaya gelişmişler artırmaya çalışıyor. Hindistan gibilerin dünya umurunda değil, onların sayısı arttıkça gıda fiyatları yükseliyor.

Nüfus azaltıcı faaliyetler etik olarak pek hoş karşılanmıyorsa İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin dillere destan sloganı “başka bir tarım mümkün” diyebilir miyiz? Başka türlü bir tarım var mı?

TEKNOLOJİ YAPABİLİR

Teknoloji ile doğaya zarar vermeden daha fazla gıda üretebiliriz. Mobil cihazlar, veri analitiği, uydu analitiği, akıllı ekipmanlar, yapay zekâ tarım endüstrisinde verim artışını, sürdürülebilirliği ve tarımsal mukavemet sağlanabilir. Yeni sorun kimin tarım teknolojilerine sahip olup, tarımın geleceğinde söz sahibi olacağı. Öyle mühim ki Ukrayna Rusya savaşının nedeni tam da bu, son yıllarda çıkan her sorunun temelinde gıda kaynakları ve teknolojisine kimin sahip olacağı.

TARIM TEKNOLOJİLERİNDE TEKEL OLURSA

Tarım teknolojileri madem yokluğu giderebiliyor sorun teknolojinin kimin elinde olduğunda mı? Tarım teknolojileri, özel sektörün eline geçerse gıda fiyatlarına devlet artık müdahale edemeyebilir? Tarım tekel olduğunda arz talebe devletler müdahale edemez? Gelişmiş ülkeler, hala daha modern dünyaya göre oldukça ilkel açlık sorununu çözmeye çalışıyor. Yeşil Devrim açlığı çözmemiş miydi?

TARIM TEKNOLOJİLERİNDE DEVLET ETKİSİ

Tarım teknolojilerinde Arge çok önemli olmakla birlikte bütçe ayırmak çok zor. Uzay teknolojileri için hükümetlerin ayırdığı fonlar sonucunda ortaya çıkan teknolojiler eninde sonunda tarımda kullanılıyor. Elon Musk, Bill Gates gibiler sadece ekran görüntüsü onların arkasında tarım teknolojileri, uzayda tarımı, tarımda verimliliği, yapay gıdaları fonlayan hükümetler var.

TARIMDA DAHA ÇOK DEVLET

İklim değişikliği kaynaklı sorunlarla baş etmek, doğaya zarar vermeden üretim yapmak uzaya füze yollamak kadar meşakkatli ve bütçe gerektiren bir süreç. Tarım endüstrisinin tek başına mücadele etmesi mümkün değil. Çiftliklerin % 82’den fazlası 2 hektardan daha az araziye sahip küçük çiftlikler. Diğer taraftan onlar toplam üretimin sadece % 30’nu yapabiliyor. Finansmana erişimleri ve teknolojiye yatırım yapmaları oldukça zor. Tüm dünyada trend devletin tarımsal faaliyetlerin içine daha fazla girmesi ve küçük üreticilerin girdilerine daha fazla destek olması. Rusya örneğinde oligarklar devletin tarım kanadını yönetiyor.

BÜYÜKLERİN TARIM İŞTAHI

Büyükler tarım yatırımları konusunda oldukça iştahlı. Onlar tarımı tamamen ele geçirdiğinde gerçek açlık ortaya çıkacak. Sadece yoksullar mı zengin ülkelerin orta sınıfının da gıda harcamalarına ayırdığı miktar artmak zorunda kalacak. Öngörüler devletin tarıma yatırımcı ve teknoloji geliştiren olarak girmesi yönünde, yoksa tekelci tarım can alacak.

DAHA ÇOK DEVLET DAHA ÇOK İŞBİRLİĞİ

Tarımın çalışma koşulları çok zorlu, çevreye zarar vermeden verimi artırmak aynı zamanda tüm riskleri yönetmek. İklim dirençli altyapı, güçlendirilmiş uluslararası işbirliği ile desteklenebilir. Su yönetimi, hava durumu paylaşımları komşu ülkelerin ortak çalışma alanları. Türkiye’nin Orta Asya’da yaptığı abilik rolü tarımda da etkilerini göstermeye başladı. Tohum Sanayicileri Kazakistan’dan başlayarak Türk coğrafyasında geleceğe verimli tohumlar ekiyor. Tarımın geleceğinde daha çok devlet daha çok işbirliği gözüküyor. Her işbirliği risklere karşı elde edilmiş başarı ve maliyetleri düşürme yolunda önemli bir ivme.

YOKSULLARDA TARIM HALA ÇOK İLKEL

Gelişmiş ülkelerde tarım, nüfusun ortalama % 3’üyle yapılıyor. Hindistan, Afrika gibi bazı ülkelerde hala % 40’larda. Kırsal kalkınma stratejisi, daha çok kişiyi tarıma yönlendirmektense tarımı daha verimli yapmak.

2023 TARIM TRENDLERİ

  • Verimi yükseltmek
  • Kuru tarımda verimi yükseltmek
  • Suyu yönetmek
  • İklim Değişikliği ile entegre tohumculuğu yönetmek
  • Devletlerin tarıma üretici olarak girmesi
  • Tarım aklına sahip çıkmak

TARIMA DEVLET GEREK

İklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden tarımı korumanın maliyetinin yüksek olması, devletin sadece politika yapan, altyapıyı iyileştiren tarafta değil üretim tarafında da tarımın içinde olacağını gösteriyor. Tigem gibi kurumların yeniden ele alınması, daha verimli hale getirilmesi. Türkiye’nin Sudan’da ve Venezuela’da yapmayı planladığı sınır dışı tarım yatırımlarından hala ses yok. Son günlerde sıkça konuşulan atıl arazilerin tarıma kazandırılması hükümetlerin yapabileceği kadar devasa büyük işler. Yapıldığında bölge halkına, gıda fiyatlarına olumlu yansımalar sağlayacak. Yoksa özel sektör büyük araziler toplayıp, büyük teknolojilerle dünyanın beslenme alışkanlıklarını maniple etmek üzere.

Velhasıl “ya devlet başa, ya kuzgun leşe”